17. Filmmor Kadın Filmleri Festivali başlıyor

Uluslararası Filmmor Gezici Kadın Filmleri, 17. kez yolda. Ursula’mız da yanında…

17. Uluslararası Filmmor Gezici Kadın Filmleri Festivali, Agnes Varda retrospektifi Agnès Hakkında Her Şey ile 7 Mart’ta (yani bugün, evet) yola çıkıyor. 7 Mart’ta İstanbul Modern Sinema’da, 9 Mart’ta ise Caddebostan Kültür Merkezi’nde başlayıp 30 Mart’a kadar gösterimleri sürecek olan Agnès Hakkında Her Şey seçkisi, ünlü yönetmenin 65 yıllık kariyerinden 34 farklı filmi izleyiciyle buluşturacak. (Hatta dün biraz burada da bahsetmiştik.)

8-10 Mart’ta Giresun’u, 6-7 Nisan’da İzmir’i, 13-14 Nisan’da Mersin’i, 20-21 Nisan’da Antalya’yı, 27-28 Nisan’da Adana’yı ve 4-5 Nisan’da ise Diyarbakır’ı ziyaret edecek festival kapsamında, hem Türkiye’den hem de yurt dışından, sinemaya ve hayata feminist kadrajlarıyla yaklaşan yönetmenlerden 74 farklı film gösterilecek. Bu yıl da festival programına gösterimlerin yanı sıra atölyeler, panelleri söyleşiler ve forumlar da dahil.

Programının tamamına buradan ulaşabileceğiniz festivalde Arwen Curry’nin Ursula K. Le Guin’in Dünyaları adlı belgeseli de gösterilecek (ki biz bunu izlemeyi çooook uzun zamandır bekliyorduk, kesin ağlayacağız izlerken.)

Altın Bamya ödülü ise bu yıl 1 Nisan’da değil, festival süresince takdim edilecek. Filmmor tarafından yapılan açıklamayı aşağıya bırakalım. Her satırda kocaman alkışladık.

“Türkiye sinema sektörü geride bıraktığımız yılda 173 yeni film yaptı. Kadınlar bu filmlerin yüzde birine dahi imza atmadı. Erkekler ve erkeklik ekseninde erkeklerin kahramanlıklarını, savaşlarını, maceralarını, meselelerini, dertlerini, hatalarını, suçlarını, işlerini, ilişkilerini, saçmalıklarını, sakarlıklarını, skandallarını, sakallarını, bıyıklarını izlemeye doymadı Türkiye. Bu bir sorun, ama kimse sorun etmedi. Yıllardır büyüyen bu sorunu Türkiye sinema sektöründen hiç kimse dert edinmedi. Hiçbir meslek kuruluşu yıllardır süregiden bu durum hakkında bir araştırma yaptırmayı, bir konferans, toplantı, panel, forum düzenlemeyi düşünmedi.

Türkiye sinemasının etik ve estetik açıdan mükemmel olduğunu, eleştirilecek, tartışılacak, geliştirilecek ve ileri götürülecek hiçbir yanı bulunmadığını, sadece gelir ve finansman endişesi taşıdığını 2018 yılında öğrendik.

Meğer bütün mesele sinema salonlarından elde edilecek gelir ve devletten alınacak destekmiş. Yeni sinema yasasının bu şahane filmler geçidini nasıl etkileyeceğiymiş. Sinema salonlarının patlamış mısırdan elde ettiği kârdan kendilerine pay düşmeyişinden şikayet eden sinema sektörü, bir kez olsun “Biz nasıl filmler yapıyoruz?” diye sormadı. Salonlardan önce Netflix’te film göstermenin sakıncalarına demeçler ve yazılar döşeyenler toksik bir erkekliğin, mizojini ve homofobinin buram buram yayıldığı, cinsiyetçi mizahı sinemanın temeli haline getiren, eşitsizlikten beslenen, hem görüntüde hem sözde şiddeti normalleştiren, kanıksatan, körükleyen, zaman zaman da yücelten yüzlerce film üretilmesini sorgulamadı.

Bu mizah anlayışını benimsemediğimiz için biz de mizahı bir yana bırakıyor, bu yıl Altın Bamya ödülünü 1 Nisan’da değil festival süresince takdim ediyoruz. Sektörü temsil eden ve kurumsal olarak ayrımcılık ve eşitsizlik karşıtı hiçbir çalışma yapmayan tüm sinema meslek örgütlerine bu yılın Altın Bamya ödüllerini sunuyoruz. Onlar kendilerini bilir. Ödüller festival boyunca yanımızda olacak, meslek örgütü yöneticilerine veya ödülü yöneticilerine layık gören üyelere, sosyal medyada paylaşılacak öz-çekim karşılığı teslim edilecek.”