
5 maddede dadandık: Haftalık popüler kültür raporu (14 – 21 Haziran)
Geçtiğimiz hafta boyunca dadandığımız ama çok tembel olduğumuz için yazmaya üşendiğimiz birkaç popüler kültür haberi…
1- Yanlış yere müracaat
Bir iş yapacakınız, onu da yanlış yapmışsınız…
Fantastik alemin dev yazarları Neil Gaiman ile Terry Pratchett’ın ortaklaşa kaleme aldığı Good Omens, yayınlandıktan neredeyse 30 sene sonra, sonunda bir uyarlamayla karşımızda. Yıllardır yolları gözlenen bu uyarlamayı özel yapacak bir sürü neden var tabii: Amazon Prime’ın üstlendiği bu dizi uyarlamasının senaryosu da bizzat Neil Gaiman’a ait. Tabii söz konusu uyarlama olunca, kelimesi kelimesine sadakat söz konusu olamasa da işin içinde Neil Gaiman olduğu için o matrak ve tekinsiz ruh hali kusursuzca yansıtılmış. Eh tabii bir de başrolde David Tennant ve Michael Sheen var. Arada bir de Jon Hamm gözüküyor, Frances McDormand’ın sesi duyuluyor… Daha ne olsun!
Ama konu bu değil.
Adem ile Havva’yı siyahi oyuncular canlandırdığı için dindar kesimlerin hışımına uğrayan dizi, bu sefer Satanizm’i teşvik ediyor diye yeniden topa tutulmuş. The Guardian’ın haberine göre ABD’li bir Hristiyan birliği (US Christian adlı) binlerce imza toplayarak Netflix’in Satanizm’i normal bir şeymiş gibi gösteren ve hafife alan bu dizinin derhal yayından kaldırması için bir kampanya başlatmış.
Hayır, yanlışlıkla Netflix yazmadık. Nedense kafalar biraz karışmış. Dizinin Amazon Prime değil de Netflix’te yayınlandığını düşünen şikayetçiler (o zaman diziyi internetten indirip izlediler herhalde) müracaatı da yanlış yere yapmışlar…
Neil Gaiman ise gülüp geçiyor, ‘Harika… Söylemeyeceğinize söz verin’ diyerek Twitter’daki takipçilerine, imza toplayanları Netflix değil Amazon Prime diye düzeltmemeleri için şaka yollu ricada bulunuyor.
This is so beautiful… Promise me you won't tell them? https://t.co/thYTOG7GBE
— Neil Gaiman (@neilhimself) June 19, 2019
Adem ile Havva nasıl siyahi olur diye ayaklananlara da ”Bu tür tepkileri gördükçe, doğru bir şey yaptığımı yeniden fark ediyorum” demişti. (Kendisine yazılan tweet silinmiş ama maalesef.)
You know, it's when people who proclaim themselves as "white supremacists" turn off Good Omens after the first few minutes, and then come on Twitter to tell me off, that I think sometimes a negative review is a marvelous and heartwarming thing. https://t.co/AwX3oclXaZ
— Neil Gaiman (@neilhimself) June 2, 2019
Seviyoruz kendisini…
2- Karma, karma, karma, karma, karma chameleon
Boy George’un hayatını anlatacak filmde, kendisini Sophie Turner’ın canlandırmasını istemesi…
Ve böylece bu iki isim arasındaki acayip benzerliği fark etmemiz.

Anglosaksonlar’ın ”The resemblance is uncanny” diyeceği cinsten…
Aslında olay şöyle gelişiyor: Bir radyo programına katılan Boy George, bu biyografik film projesi için bir sürü oyuncunun adının geçtiğini söylüyor. Bunlardan biri de Sophie Turner’mış.
”Evet, insanlar ‘Bir kadın oyuncu seni nasıl canlandırsın’ diye soracaklar elbette ama 17 yaşında olsaydım, onun (Sophie Turner’ın) yerinde olabilmek için can atardım muhtemelen” diye de ekliyor.
Haber yayılınca Sophie Turner da Boy George’un kozunu görüp artırıyor: Varım diyor.
https://twitter.com/SophieT/status/1140653330613637120
Deli kadın!
Bohemian Rhapsody ve Rocketman’den sonra şimdi de Culture Club’ın bu efsane solistinin hikayesini anlatacak bir film izleyeceğiz demek ki. Ve bizce Rami Malek’in Freddie Mercury’sindense Sophie Turner’ın Boy George’u daha gerçekçi olacaktır… En azından o Rami Malek’in o Levent Kırca makyajına gerek kalmayacak Sophie Turner’ı Boy George yapmak için.
3- Garipçi şeyler ve ergenlik
Stranger Things’in üçüncü sezonuna doğru geri sayım son sürat devam ederken, merakımızı artıracak detaylar da birer birer önümüze düşmeye başladı.
Yeni gelen fragman ise işleri zirveye taşıdı artık. Bela bu sefer beklenmedik yerden vuracak galiba.
Yani Hawkins’te işlerin tozpembe bir hal alacağına inanmıyorduk zaten de, bu çocukların yüzü gülsün artık. Diğer yaşıtları gibi koşup oynasınlar.
Bu arada çocuk oyuncuların engellenemeyen ergenlikleri… Will’i oynayan Noah’nın bıyıkları terlemiş resmen.
4- Bir gece ansızın Thom Yorke gelebilir
Thom Yorke yine dev bir sürprizle karşımızda.
Hiç ummadığımız bir anda, yeni albümü ANIMA’yı 27 Haziran’da yayınlayacağını açıkladı Thom Yorke. Zaten kendisine ve Radiohead’e dair en sevdiğimiz şeylerden biri de bu: bizi hiç beklemediğimiz yerlerden vurmaları. İnsanın keyiften başı dönüyor resmen.
Albüme bir de bir kısa film eşlik edecekmiş. Bu filmi çeken ismi görmek de ayrıca baş döndürücü: PAUL THOMAS ANDERSON.
Film de albümle birlikte 27 Haziran’dan itibaren Netflix’te olacak.
Ağlamak istiyoruz.
5- Everybody loves Keanu
İnternet aleminin şu aralar büyük aşk yaşadığı Keanu Reeves (ki biz de burada çok sevmiştik kendisini) Matrix sonrasındaki dönemde, kariyerinin en yoğun ve popüler günlerini geçiriyor olabilir.
Her sabaha yeni bir Keanu Reeves haberiyle uyanmaya o kadar alıştık ki, bir anda Keanu Reeves gündemden çekilirse kendimizi büyük bir boşlukta bulacağız. O yüzden üretmeye, daha çok işte yer almaya devam etsin diye duacısıyız.
Belli ki Marvel da Keanu’yla abayı yakmış.
Marvel Studios’un yönetim kurulu başkanı (daha kurumsal bir dilde çeviremezdik herhalde) Kevin Feige, comicbook.com’la yaptığı röportajında kendisine ”Keanu Reeves’le çalışmayı düşündünüz mü” diye sorunca ”Neredeyse her filmimizden önce onun kapısını çalıyoruz” diye cevap vermiş. Kalpler havada uçuşmuş olmalı…
”Bilmiyorum ne zaman kabul eder ya da hiç kabul eder mi, ama onunla çalışabilmenin bir yolunu bulmayı çok isteriz” diye de eklemiş Feige.
İnsanı böyle heveslendirip sonra da yarı yolda bırakmazlar umarız ki.
Hey Keanu, üzme artık çocuklar, kabul et gitsin.