
5 maddede dadandık: Haftalık popüler kültür raporu (7 – 14 Mayıs)
Geçtiğimiz hafta boyunca dadandığımız ama çok tembel olduğumuz için yazmaya üşendiğimiz birkaç popüler kültür haberi…
1- Burası Amerika
Donald Glover’ın neşeli yüz ifadesiyle döktürdüğü dans figürlerini izlerken birazdan beynimizi delip geçecek o kurşundan bihaber, salakça bir ifadeyle bakıyoruz ekrana…
Zihnimize tekme tokat dalan This is America klibi, Donald Glover ya da müzik alemlerinde bilindiği adıyla Childish Gambino’nun yeteneği ve dehasıyla nelere muktedir olduğunun bir kanıtı.
Yazıp yönettiği, bir de üstüne başrolünü üstlendiği Atlanta dizisiyle bizi kendine hayran bırakan Donald Glover’ın Childish Gambino adıyla sürdürdüğü müzikal işlerine karşı da boş değiliz.
Yakın zamanda bir de yeni Star Wars filmi Solo: A Star Wars Story’de Lando’nun gençliği rolünde izleyeceğimiz Donald Glover/Childish Gambino, geçtiğimiz hafta yayınladığı This is America klibiyle bizi bambaşka biri yaptı.
Biz artık eski biz değiliz.
2- 10 üzerinden 10
Ve Met Gala bir kez daha zihinlere kazınan kırmızı halı görüntüleriyle esti geçti. Bu sene “Heavenly Bodies: Fashion & The Catholic Imagination” temasıyla düzenlenen galadan ne Hadid’ler ne Kardashian’lar geçti ama hiçbiri Frances McDormand gibi kalbimizdeki ateşi alevlendiremedi.
Kıyafet dediğin böyle taşınır arkadaşlar…
3- “Gözlerinden okunuyor, beni seviyorsun…”
Ve Cate Blanchett’in jüri başkanlığını üstlendiği Cannes Film Festivali başladı. Gidemesek de göremesek de sosyal medyadan ve internetten adım adım takip ettiğimiz bu festivale giden herkesi, rezilce kıskanıyoruz.
Festival programındaki filmler ve kırmızı halıda boy gösteren ünlüler hakkında pek çok haber görebilirsiniz etrafta ama en çok, interneti kırıp geçen şu fotoğraf döndü dolaştı ortalıkta.
“Size, Kristen Stewart’ın Cate Blanchett’e baktığı gibi bakacak birini bulun” gibisinden kaçınılmaz yorumlarla nice Tweet’e, Instagram post’una konu olan bu fotoğrafta gördüğünüz gibi, Kristen Stewart’ın hisleri gözlerinden okunuyor.
Aslında çok da abartmaya gerek yok. Zira Cate Blanchett benim de yanımda öyle dursa ben de böyle bakakalırdım.
Ve işin kötüsü, ağzım da açık olurdu muhtemelen…
4- Gıybet bir yana…
Cannes Film Festivali’nin en önemli anlarından biri de, sinemanın ünlü kadınlarının katıldığı sessiz protestoydu. Festivalde kadın yönetmenlere ne kadar az yer verildiğine dikkat çekmek için yapılan sessiz protestoya Salma Hayek’ten Léa Seydoux’ya, Marion Cotillard’dan Jane Fonda’ya 82 kadın sinemacı katıldı. Cate Blanchett ve Agnes Varda’nın okuduğu bildirilerle sonlanan protestonun öncüleri ise 5050×2020 inisiyatifi, 14 Mayıs pazartesi günü, Time’s Up hareketinden katılımcıların da olacağı yeni bir protesto daha düzenleyecek. (Hatta belki siz okuduğunda çoktan düzenlemiş olacak.)
5- Briyantin şov!
Arctic Monkeys’in yeni albümü Tranquality Base Hotel & Casino sonunda yayınlandı. Albüme sağlam dadandığımız bir yazıyla elbette buraları şenlendireceğiz ama söylemek istediğim bir şey var: Arctic Monkeys artık durulmuş arkadaşlar… Yanlış anlaşılmasın, bunu olumsuz bir şey olarak söylemiyorum. Onlarla beraber yaşlandığımdan mıdır nedir, bu yeni hallerini çok sevdim. Yeni albümdeki parçalara yayılan o yumuşaklık ve dinginlik bünyeyi hızlıca teslim alıyor. Yer yer Alex Turner’ın bir diğer projesi Last Shadow Puppets’ı andıran parçalar hiçbir zaman tempoyu artırmıyor, bütünlüklü bir hikayeye dönüşerek, bittiğinde gerçek hayata dönmekte zorlandığınız filmler gibi bir etki yaratıyor üzerinizde.
Yaşlandığımı söylemiştim değil mi?