Şehirlerin seslerini müziğe taşıyan bir proje: Benim Şehrim Benim Sesim’i Beats By Girlz Türkiye direktörü Beril Sarıaltun anlatıyor

New York semalarından çıkıp müzik sektöründe cinsiyet eşitliğini sağlamak için dünya çapında projelere girişen Beats By Girlz, 2021’den beri Türkiye’de de fulfors çalışmalarına devam ediyor. Kadınların ve LGBTİ+’ların omuz omuza verdiği bol müzikli projelerinin yakından takipçisiyiz zaten. Önce Türkiye’nin farklı şehirlerinin ve o şehirlere ait özgün seslerin peşine düşen Benim Şehrim Benim Sesim projesinin ilk edisyonuyla kesişti yollarımız. Ardından geçtiğimiz Kasım ayında bir festivalde buluştuk: Beats By Girlz Türkiye Festivali’nde hem her daim dadandığımız kadın müzisyenleri sahnede izledik hem de atölye ve panellerde müzikten dijital üreticiliğine, pek çok konu etrafında bir araya gelip farklı deneyim aktarımlarının parçası olduk.

Az önce sözünü ettiğimiz Türkiye’yi boydan boya kat eden Benim Şehrim Benim Sesim projesinin ikinci edisyonu da bir belgesel ve albümle müzik severlerin karşısında artık. Arkasında da upuzun bir süreç var…

Benim Şehrim Benim Sesim tüm süreçlerini Beats By Girlz Türkiye’nin üstlendiği bir sanatçı geliştirme projesi aslında. BBGz Türkiye ekibi geçtiğimiz Kasım ayından itibaren İstanbul’dan İzmir’e, Diyarbakır’dan Gaziantep’e gitmiş, kariyerinin başındaki 15 farklı kadın müzisyenle yollarını kesiştirmişti. British Council desteğiyle gerçekleşen bu proje kapsamında kadın müzisyenler tüm dijital prodüksiyonlarını kendileri yürüterek, yaşadıkları şehirlerin seslerinden ilhamla farklı türlerde şarkılara imza atmışlardı.

Bu şarkıları ilk olarak, tüm bilet gelirleri deprem bölgesinde çalışmalarını sürdüren Hatay Defne Kadın Kooperatifi’ne aktarılan İzmir ve İstanbul’daki konserlerde dinlemiştik. Ve ardından da dijital platformlarda yayınlanan bir albüm ve bu süreci tüm yönleriyle alan bir belgesel gelmişti.

Kafamızda Benim Şehrim Benim Sesim projesinin ikinci versiyonundan şarkılar dönmeye devam ederken Beats By Girlz Türkiye direktörü Beril Sarılaltun’la bir araya geldik ve hem müzik sektöründe kadınların sesini daha güçlü kılacak bu kolektifin hem de projenin gündemlerini konuştuk.

Beril Sarıaltun

Beats By Girlz Türkiye’nin her adımını yakından takip etsek de lafa başlarken biraz geçmişe gidelim mi: Beats By Girlz (BBGz) ilk nerede ve nasıl kuruldu? Sonrasında senin Türkiye’de bu oluşumu devralma sürecin nasıl gelişti?

Beats By Girlz 2013 yılında New York merkezli bir kolektif olarak başlıyor. Erin Barra’nın kurucusu olduğu organizasyon, müzik endüstrisinde cinsiyet eşitsizliği üzerine faaliyet göstermek için aslında çok mütevazı bir şekilde yola çıkıyor. Ben Berklee College of Music vesilesiyle Erin Barra’yla tanışmıştım, kendisi benim hocamdı. BBGz’den bahsetmişti, bizim şu an görünürlük için müzisyenleri vurguladığımız Instagram postları gibi içerikleri BBGz global hesabı da hazırlıyordu. Beni bir gün “geleceğin müzik prodüktörleri” seçkisinin bir parçası olarak tanıttılar, tabii yıl 2017’ydi ve ben müzik yolculuğumda çok daha deneyimsizdim. Yıldan yıla organizasyon olarak BBGz de genişledi. Şu an dünyada 40’ın üzerinde küçüklü büyüklü şekilde faaliyet gösteren BBGz chapter’ları bulunuyor. Ben 2021 yılında Türkiye’de bu misyonla çalışmak istediğimi global ekiple paylaşmıştım. Türkiye’nin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından karnesi günden güne kötüleştiği bir ortamda, biraz kendi olduğum yerden bir yanıt oluşturmak istemiştim. Siz BBGz chapter’ı olmak istediğinizde finansal sürdürülebilirliğinizi kendiniz kurmakla yükümlüsünüz, ayrıca projede hangi faaliyetleri yapmak istediğiniz vs. tamamen size yani bunun liderliğini üstlenen kişiye bağlı oluyor. Biz şu an dünyada erişim ve etkinlik kapasitesi olarak en büyük chapter olduk örneğin.

Beats By Girlz Türkiye’nin en temel motivasyonlarından biri müzik endüstrisinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için çalışmak… Müzik üreticileri olarak, endüstrinin biz dinleyiciler tarafından ‘‘kimi zaman’’ çok da görülmeyen taraflarını anlatabilir misiniz? Sahne arkasında neler oluyor? Eşitliği sağlamak ne şekilde mümkün? Beats By Girlz Türkiye olarak sizin endüstrideki deneyimleriniz ne yönde oldu ve daha başka ne gibi adımların atılması lazım? (Evet, kafamızda deli sorular…)

Öncelikle günümüzde seyirci yalnızca ürünle ilişki kuruyor, yani gittiğiniz bir konser, Spotify’da dinlediğiniz bir şarkı ya da denk geldiğiniz bir klip. Burada karar verici pozisyonlarda çok ciddi bir cinsiyet eşitsizliği var. Müziği bir hikaye anlatım unsuru olarak görürsek hangi şarkıların dinlendiği, bu şarkıların dinleyiciye ulaşana kadar hangi yollardan geçtiği oldukça mühim. Sinemadaki yönetmen, görüntü yönetmeni, yapımcı gibi başlıkların karşılığı diyebileceğimiz düzenlemeci, besteci, prodüktör gibi başlıklarda, özellikle müzikal ve teknolojik olarak farklı düzeyde kapasite gerektiren işlerde maalesef kadınların ağırlıklı olmadığını söyleyebiliriz. Bizler, müzisyenlere yaratma özgürlüğünü sağlayabilecek teknik eğitimler verilmesinin önemli olduğunu söylüyoruz. Bu tarz beceriler, günümüzde teknoloji okur-yazarlığıyla çok ilişkili görülebileceği için yine toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bu alana da sirayet ettiğini söylemek güç olmayacaktır.

İlk adımlarından bu yana Beats By Girlz Türkiye’nin hep çok yoğun bir gündemi oldu: Önce geçtiğimiz yıl düzenlenen WOW İstanbul Festivali kapsamında yollarımızın ilk kez kesiştiği Benim Şehrim Benim Sesim projesi (BŞBS), yine 2022 sonunda dolu dolu bir program sunan Beats By Girlz Türkiye Festivali ve Benim Şehrim Benim Sesim projesinin henüz pek taze olan ikinci edisyonu… Her bir proje nasıl bir motivasyonla yola çıkıyor ve hangi yönleriyle birbirlerini tamamlıyorlar?

BBGz Türkiye olarak kendi hikayesine sahip çıkmak isteyen yaratıcı kadınları güçlendirmek amacıyla müzik ve teknoloji odaklı eğitim projeleri düzenliyoruz ve yaratıcı endüstrilerde toplumsal cinsiyet eşitliği için farkındalığı artıracak içerikler geliştiriyoruz. Benim Şehrim Benim Sesim projesi yürüttüğümüz bir sanatçı gelişim projesi. İleride BŞBS gibi farklı projelerle de endüstride eğitim odaklı projelerimize devam edeceğiz. Festivalse BBGz olarak hem yaptıklarımızı kutladığımız hem de şu ana kadar yaptığımız en büyük çaplı aktivite. Yarattığı etkiyi düşündüğümüzde görünürlük açısından da seyirciyle paylaşmak istediğimiz sözü duyurmak için bir kanal olmasından dolayı bizi heyecanlandıran bir şey. Festival bizim için geniş kitlelere ulaştığımız, alışık olunmayan bir müzik ve teknoloji buluşması.

British Council, Saffron Records, WOW gibi oluşumların başta Benim Şehrim Benim Sesim olmak üzere Beats By Girlz Türkiye projelerindeki desteği çok kıymetli. Ancak bu önemli girişimi ve projeleri daha da duyurmak için markaların desteğine de ihtiyaç var. Onların bu konudaki yaklaşımı nasıl? Siz markalarla nasıl bir iletişim izliyorsunuz? 

Bir önceki soruda bahsettiğim festival, bu anlamda bizim görünürlüğümüzü ve markalar açısından da bilinirliğimizi arttıran en önemli unsurdu. Geçtiğimiz yıl bir ilk olan festivalde markalara potansiyeli anlatabilmek için çok ciddi mesai harcamıştık. Potansiyeli görüp ilk yıldan bizi destekleyen çok kıymetli markalar oldu, festivali var etmemize yardımcı oldukları için katkılarına tekrar teşekkür ediyorum. Bir taraftan Şişli Belediyesi’nin de festivalin sahne kurulumuna ve tanıtımına yönelik yaptığı katkı, yine festivali bir üst segmente taşıyan detay oldu. Açıkçası markalar özelinde 18-35 yaş aralığına hitap ettiğimiz için, pek çoğunun bir arada görünmek istediği dinamik bir potansiyeline sahip olduğumuzu söyleyebilirim. Projelerimiz çok çeşitli olduğu ve ister istemez popüler kültürle ilişkili olduğu için markalara özel esnek projeler kurma konusunda da deneyimliyiz. Bu daha başlangıç diyelim mi 🙂

En başından beri Beats By Girlz Türkiye’nin ful fors çalıştığından bahsetmiştik. Şimdiye dek yollarınızın kesiştiği müzisyenlerle iş birlikleriniz ne yönde ilerliyor? Çoğu müzisyenle projeler dışında da iş birliklerinizin devam ettiğini biliyoruz… 

BBGz Türkiye olarak projelerimizde müzik sektöründe bilinirlik farkı gözetmeksizin bütün müzisyen kadınları ve LGBTİ+’ları destekliyoruz. Bazen projelerimizin bir parçası oluyorlar, bazen de proje duyurularımızda yardımcı oluyorlar. BBGz Türkiye’de çalışan ekipte de ben dahil pek çok müzisyen var; dolayısıyla hedef kitlenin tam göbeğinde bulunuyoruz. O yüzden örneğin ben sadece müzik merkezli proje geliştiren bir “girişimci” değilim -hatta hiç değilim 🙂 -, bilakis müzisyen olarak içinde olduğum ekosistemi değiştirmeye gönüllü aktivistlerden birisiyim. Sanırım müzisyenler de bunu bildiği için karşılıklı hep destek tam destek politikası güdüyoruz. Önümüzdeki dönemde sektörde faaliyet gösteren pek çok müzisyeni kapsayacak daha farklı programlarla da geleceğiz, bu projeler de yeniden buluşma alanları olacaktır.

Benim Şehrim Benim Sesim projesi kapsamında Nergis Fırtına İzmir’de, şehrin seslerinin izini sürüyor.

Benim Şehrim Benim Sesim, bu coğrafya üzerindeki pek çok farklı sesi bir araya getiren; kadın müzisyenlere odaklanan bir proje. Projenin birinci ve ikinci edisyonlarının hikayelerini belgesellerde izlememiz mümkün ama bir de sizden dinlemek isteriz: Benim Şehrim Benim Sesim ilk nasıl olarak yola çıktı ve bu yılki süreç nasıl ilerledi?

Benim Şehrim Benim Sesim ilk kez Women of the World (WOW) İstanbul, Dünya Kadınlar Festivali İstanbul kapsamında British Council destekleriyle hazırladığımız bir projeydi. Festivalin müzik programlamasının içine, İstanbul’da yaşayan sanatçıları merkeze alarak onların şehirle kurdukları ilişkiyi müzikleriyle yorumladıkları bir proje olarak ortaya çıktı. Temelde projeye katılan sanatçılar yaşadıkları şehirle ilgili ve şehrin onlara hissettirdikleriyle ilgili şarkılar yapıyor, besteledikleri şarkılarını ses tasarımı merkezli bir eğitimle kendi prodüksiyonlarıyla son halini veriyorlar. Proje boyunca biz BBGz ekibi olarak eğitim programını tasarlıyoruz, ayrıca prodüksiyonu tamamlamaları için her sanatçıya birebir destek oluyoruz. Proje başlangıcından beri gelişerek ilerliyor, artık sanatçılar için bir gelişim programı olarak tanımlıyoruz. İlk oluşturduğumuz versiyonla da proje oldukça ses getirmiş, izleyicilerinin de beğenisini toplamıştı. British Council da partnerliğimizin sürmesi konusunda yeşil ışık yakında ikinci edisyon için de kolları sıvamış olduk.

İstanbul, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır… Projenin merkez şehirleri olarak bu dördünü seçme sebebiniz nedir?  

İstanbul dışındaki yerlerdeki sanatçılara da ulaşmak istediğimiz ve sanatçılar arasındaki kültürel çeşitliliği vurgulamak için İzmir, Diyarbakır ve Gaziantep’i proje şehirlerine ekledik. İlerleyen yıllarda başka şehirlerde de çalışmak istiyoruz. Bambaşka müzikal yaklaşımlar, kültürel arka planlar müzisyenlerin şehirle kurdukları ilişkileri de çok farklı şekilde etkiliyor. Bu hikayelerinin hepsinin destekçisi olmak istiyoruz.

İstanbul ve İzmir’deki konserlerle birlikte Benim Şehrim Benim Sesim’deki parçaları sahnede canlı dinleme fırsatımız da oldu. Konserin İstanbul ayağına katılanlar olarak çok güzel bir gece geçirdiğimizi söyleyelim önce 🙂 Ayrıca konserden elde edilen bilet gelirleri, Hatay Defne Kooperatifi’ne aktarıldı. Beats By Girlz Türkiye tarafında dayanışma adına başka neler var gündeminizde?  

Festival öncesinde deprem bölgelerine yönelik gezici bir karavan fikrimiz var. Festivalin ruhunu dayanışmayla güçlendirmeyi planlıyoruz. BBGz olarak deprem bölgesinde faaliyet gösteren pek çok sivil toplum kuruluşuyla dirsek teması halindeyiz. Çocuk Sanat Alanı Platformu adlı bir oluşumun parçasıyız. Niyetimiz bu proje dışında da bölgede daha uzun erimli inşa edilmesi gereken desteklerin bir bileşeni olmak. Bu sürecin çok uzun süreceğini, yapacağımız faaliyetlerde dayanışmayı hep aklımızın bir köşesine koymamız gerektiğini biliyoruz.

Benim Şehrim Benim Sesim projesinin katılımcılarından Rojda Sönmez, Diyarbakır’da.

Benim Şehrim Benim Sesim projesinin albümü artık tüm dijital platformlarda yayında. Belgesel de çıktı. Her şey henüz çok taze olsa da 2023 için başka neler planlıyorsunuz? Bir festivalde daha kesişir mi yollarımız?

2023-2024 dönemine o kadar çok planımız var ki 🙂 Ve evet, festival hazırlıklarımız başlıyor. BBGz ekibi olarak festival içeriğini tasarlamaya başladık. Festivalde beklentilerin dışında ve farklı bir programlamayla geri dönmeyi planlıyoruz. Artık festival bir “ilk” olmayacak, kapasitemiz de çok daha olgun ve dinamik içerikler üretmeye de müsait. Festivali biz heyecanla bekliyoruz, umarım yavaş yavaş kendi sadık seyircisine yaratan bir festivale doğru ilerleyeceğiz. Bunun dışında umuyoruz ki BŞBS projesi devam edecek, yeni şehirler ve belki uluslararası ayaklarıyla da sürprizlere açık olun diyelim. Daha çok anlatmak isterdim, iki büyük proje hazırlığı daha içindeyiz; onlar netleştikçe en sevdiğimiz platformla bir röportaj daha yaparız olur mu? 🙂