
Bir bahar nostaljisiyle dadandık: İstanbul Film Festivali
Yazı: Güliz Atsız
Üçüncü cemre düşünce, İstanbul Film Festivali’nin programını açıklama zamanı da gelmiştir demek. Bu seneki festival 6-17 Nisan tarihlerinde, 9 salonda, 218 yönetmenden toplamda 210 filmin gösterimini yapacak. Bu seneki açılış töreni, kırmızı halı ve ödül töreni de canlı yayınlanacak. Biletler ise 24 Mart’ta genel satışa çıkıyor. Akşam seansları ve galaların sağı solu belli olmaz ama gündüz seanslarına kapıdan bilet bulmanın çok zor olmadığını da ekleyelim.
Yılın en heyecanla beklediğim etkinliği, İstanbul Film Festivali; since 2003-2004 sanırım. Buna rağmen son birkaç senedir semtine bile uğramadığımı itiraf etmeliyim. Belki Emek sinemasının kapanması, belki de bir zamanlar ancak festival kovalayarak izleyebileceğimi düşündüğüm filmleri dijital ortamlarda bulabilmek… Festival programının neden eskisi kadar ağzımı sulandırmadığını ise tam olarak bilmiyorum ama aramızdaki soğukluğa etkisinin büyük olduğunu hissediyordum.
Bu sene işler tekrar değişti. Dadanistler için dadandığım festival kitapçığı, ilk senelerdeki dadanmalarım kadar heyecanlı ve sürükleyiciydi. Beş-on tane film seçeyim de şuraya bırakayım derken, tıpkı eskiden olduğu gibi kendimi her filme işaret koyarken buldum.
Lisedeyken başladığım festivalcilikte, kitapçık taraması hep en sevdiğim kısımdı. Okuldan çıkıp, havalar güzelleştiği için hemen eve gitmek yerine İstiklal Caddesi’ne yürüdüğümüz günlerin birinde Atlas’ın önünden geçerken, festival kitapçıklarının geldiğini görür hemen birer tane alırdık. Sonra Danişment Geçidi’nde Mustafa Amca’da ya da tünelde bir yere oturup sırayla filmleri inceleyip, hangilerine beraber, hangilerine tek gideceğimize karar verirdik. Sonra da çizelgeyi açar, çakışmalara, saatlere, sınav tarihlerine göre okulu “sallayabileceğimiz” tarihleri belirlerdik. Bu çok ciddi bir işti: Titizlikle belirlenmiş renk kodları, fosforlu kalemler, notlar ve en son kuyruğa sabahın köründe kimin dikileceği, kimin kartının kullanılacağı kararlaştırıldıktan sonra kim kime nakit ne kadar para verecek gibi muhasebelerle son bulan bir maraton. Güneş battığında kitapçıklar çantaya tıkıştırılmış, konu bir-iki haftalığına, biletler satışa çıkana kadar kapanmış olurdu.
Bu ritüelin bırakılması, daha doğrusu ritüelin beni bırakması, festivali bırakmamdan da eskidir. Bu sene bütün filmleri internetten yan yana bir sürü sekme açarak, filmleri araştırarak, fragman karıştırarak vs. seçtim. Yine havanın güzel olduğu bir gün, öğleden sonra başlayıp, güneş batarken süreci tamamlamış olmam dışında, yani İstanbul’un rengi dışında hiçbir his aynı değildi. Ama olsun, programdan aldığım heyecan tanıdık bir histi en azından.
Şimdi hangi filmleri seçeceğimi bilemiyorum, bir ara baktım 30 film not almışım. Bu bir seçki değil, ayrı bir festival malzemesi zaten. Birkaç eleme daha yaptım. Listeyi aşağıya bırakıyorum. Ama bu burada bitmez, daha çok güncellerim bu listeyi diye tahmin ediyorum. Bu sene fena dadandığımı söylemiştim.