Çok yakında gelecek beş albüm

Şimdiden dadanmak gerek.

Bir arkadaşım, ”Serdar Ortaç yeni bir albüm yayınlamadan yazın geldiğini anlamıyorum” demişti. Merak etmeyin, ben öyle demeyeceğim ama bahar aylarıyla birlikte müzik dünyasına gelen hareketlilik, havaların mevsim normallerinde seyrettiğinin bir kanıtı benim için. (Hâlâ Serdar Ortaç’tan bahsetmiyorum tabii ki, indie’ye, rock’a döndük şimdi; unutun Serdar Ortaç’ı.) Hem bu baharda büyük büyük albümler var karşımızda. Garanti dadanacağımız beş tanesini anlatmamız da şart oldu. Gerçekten Serdar Ortaç dinlemediğimizi kanıtlamak için…

King Gizzard and the Lizard Wizard – Fishing for Fishies

Tartışmasız, günümüzün en üretken grubu King Gizzard and the Lizard Wizard. Şüpheleriniz varsa, sayılarla konuşalım: Geçtiğimiz yıl tam 5 albüm yayınlayan Avusturalyalı grup, ilk albümlerini yayınladıkları 2012’den bu yana durup dinlenmeden albüm kaydetmeye devam ederek tam on üç albümlük bir diskografi yarattı kendine. 14’üncüsü de yolda. Fishing for Fishies adlı bu yeni albüm, 26 Nisan’da piyasada olacak. Aslında grup bu sefer bir blues albümü kaydetmek için yola koyulmuş ama tabii geçmişten kopup gelen psikedelik sesler bu sefer de peşlerini bırakmamış. Albümden şimdiye dek dinleme fırsatını yakaladığımız Cyboogie ve Boogieman Sam yine tekinsiz ve enerjisi yüksek bir kayıtla karşı karşıya olduğumuzun ipuçlarını veriyor.

Bu arada grup sağ gösterip sol vurdu ve yeni bir şarkı daha yayınladı. Planet B adlı bu parça Fishing for Fishies’de yer almıyor; kendi bağımsız sularında yüzüyor. Ve belki de bu yıl çıkacak başka bir King Gizzard and the Lizard Wizard albümünü müjdeliyor…

The National – I Am Easy to Find

İnsanı sağlam çarpan şarkıların grubu The National. Günlük hayatın tam ortasından çıkan şarkı sözlerindeki sahici anlatım Matt Berninger’in kadife gibi vokalleriyle buluşunca dinleyeni onulmaz kederlere sürükleyebiliyor çoğu zaman. 17 Mayıs’ta sekizinci albümünü yayınlamaya hazırlanan The National yine bütünlüklü bir projeye imza atıyor. I Am Easy to Find adlı bu yeni albüme, Mike Mills’in yönettiği ve başrolünde Alicia Vikander’in de olduğu 24 dakikalık bir film de eşlik edecek. Kayıtları New York’tan Paris’e, Berlin’den Dublin’e uzanan I Am Easy to Find bu filmin bir soundtrack’i gibi kurgulanmamış ama. Her ne kadar albüm ile film benzer ilhamlardan beslenmiş olsa da ayrı ayrı yollarda ilerlemiş ve farklı zamanlarda tamamlanmış. Albüm fikri de aslında filmin ardından ortaya çıkmış.

Lisa Hannigan, Sharon Van Etten, Mina Tindle gibi günümüzün ünlü kadın vokallerinin de kayıtlara eşlik ettiği albüm’den You Had Your Soul With You ve Light Years gibi parçaları dinlemiştik; belli ki sağlam kırılacak yine. Tam da The National’a yakışacak şekilde…

Cate Le Bon – Reward

Karakteristik vokalleriyle daha ilk andan zihinleri ele geçiren Cate Le Bon’un beşinci albümü Reward semalarda görünür gibi oldu. 24 Mayıs’ta yayınlancak albümdeki parçaları İngiltere’nin kuzeyindeki evinde tek başına, inzivaya çekilmiş gibi yaşadığı dönemde yazmış Le Bon. Bir taraftan da marangozluk yapmayı öğreniyormuş o dönemde… Bünyeye garip bir dinginlik yaysa da, aslında inceden inceden sorgulayan ve sorgulatan şarkı sözleriyle ters köşeye yatırabildiğini de hatırlamak lazım. O yüzden Reward adı gereği (Türkçede ‘‘ödül’’ anlamına geliyor) pozitif çağrışımlar yaratsa da farklı bir yerden yaklaşıyor Gallerli müzisyen konuya: ‘‘Benim için çok ciddi bir kelime ‘ödül’, çünkü alan ile veren arasındaki ilişkiye bağlı bir konu bu aslında. Sözcüklerin birer slogana dönüştüğü ve her şeyin değerini yavaş yavaş değerini yitirdiği çağımıza dair çok şey anlatıyor bence…’’ Lafı yine gediğine koyacağa benziyor Cate Le Bon.

Joan As Police Woman – Joanthology

Yeni bir Joan As Police Woman albümünden daha güzel bir şey varsa o da yeni bir Joan As Police Woman antolojisidir. Aslında bir tür ‘best of’ albümü Joanthology ama ondan daha fazlası bir taraftan da. Joan Wesser’in müzik kariyerinin ilk on beş yılına odaklanan bu üç albümlük antoloji, daha önce hiç yayınlanmamış ve yeni parçaları da bünyesinde topluyor. Diskografisindeki Real Life, To Survive, The Deep Field, The Classic ve Damned Devotion albümlerinden parçaları da duymak mümkün elbette. (Çünkü onlarsız olmaz!) Albümdeki en yeni şarkılardan What a World’ü geçtiğimiz haftalarda dinlemiştik ve tabii ki yine vurulmuştuk. Joanthology de 24 Mayıs’ta yayınlanacak. Sonrasında bir de turne için yola koyulmaya hazırlanıyor Joan. Belki bir gün yine buralara da uğrar…

Morrissey – California Son

Indie aleminin en çok cover’lanan müzisyenlerinden Morrissey bizi ters köşeye yatırıyor ve bu sefer kendisi cover işine girişiyor. Evet, başkalarından Morrissey şarkılarını dinlemeye alışığız ama bu yeni Morrissey albümünde durum tam tersi. California Son adlı albümde, müzik tarihine adını yazdıran kallavi isimlerin klasikleşmiş parçalarını cover’layan Morrissey; Grizzly Bear’ın solisti Ed Droste, Green Day frontman’i Billie Joe Armstrong ve Broken Social Scene’den Ariel Engle gibi ünlü müzisyenler ile de yollarını kesiştiriyor, düetler yapıyor.

24 Mayıs’ta yayınlanacak albümden şarkılar birer birer düşmeye başladı. Henüz pek taze Wedding Bell Blues biraz kafamızı karıştırdı tabii; Billie Joe Armstrong’un eşlik ettiği bu 5th Dimension hit’ini söylerken Morrissey’in sesi daha önce hiç olmadığı kadar neşeli geliyor kulağa. Tabii bunda şarkının orijinal haline hakim duyguların etkisi de var. Her biri farklı hikayelere açılan bu şarkılar sayesinde Morrissey’in farklı kimliklerini de keşfedeceğiz gibi gözüküyor. Ama tabii Morrissey bu, belli de olmaz.