BMX’i bir bilene sorduk: Taner Erdaş

İki tekerlekle ilerleyen her araç birer cesaret göstergesi İstanbul’da. BMX ise bunun vardığı en uç noktalardan biri. Bir kere frenleri yok! Taner’le Balat sokaklarında ilerlerken, etraftaki küçük çocukların bu frensiz bisikleti fark ettiklerinde suratlarında oluşan hayranlıkla karışık şaşkınlık ifadesi görülmeye değerdi. Benim suratımdaki ifadeler ise genelde panik dolu, “Aman evladım yapma” demeye hazır bir aile büyüğününkinden farksızdı muhtemelen. Özellikle de Balat sahil trafiğinde kendini yola attığında…

Anlayacağınız üzere, bu yazı BMX hakkında hiçbir bilgisi olmayan biri tarafından yazılıyor. Uzun zaman önce Instagram üzerinden “Ya bu çocuk ne acayip bir şey yapıyor” diyerek takip etmeye başladığım Taner’le, yaptığı o acayip şeyin ne olduğunu konuşmak üzere buluştuk.

Taner henüz 22 yaşında ama vizyonu ve kararlılığıyla kendinden büyüklere bile ders olmalı. Türkiye’de çok yaygın olmayan bir spor dalında, muhtemelen pek çok zorlukla karşılaşmasını gerektirecek bir kariyere baş koymuş. Bu kariyerin hedeflerinden biri ise, bu sporda kendisi gibi kariyer yapmayı düşünen genç sporculara, teşvik edici olabilmek adına, örnek olmak, ilham vermek, yol göstermek.

Bisiklete binmeyi bilmeyen biri olarak BMX’i ve kendini anlatmayı bu noktadan itibaren Taner’e bırakıyorum.

(Fotoğraflar: Mete Can Eriş)

Screen Shot 2018-10-04 at 00.58.21

 Muhabbeti koyultmadan önce, bize biraz kendinden bahsedebilir misin?

22 yaşındayım, 1996 doğumluyum.

1996 doğumlular 22 yaşında oldu mu ya?!

Evet 🙂

BMX’e 2011 yaşında başladım. Aslında 2011 yılının sonunda başladım, 2011’in Aralık’ında başladım. İlk bisikletim çok iyi değildi. Ucuz bir bisikleti. Genel olarak iyi bisikletlere ulaşmak zor çünkü yurt dışından geliyor hepsi. Özellikle de o yıllarda çok fazla parça gelmiyordu. Hep alt seviye bisikletler vardı Türkiye’de. Ben de onlardan bir tanesi aldım.

Peki BMX’le nasıl tanıştın? Durup dururken bisiklet almaya karar vermedin herhalde?

O zamanlar Maltepe’de bir işte çalışıyordum. Bir gün bir öğlen arasında camdan etrafa bakıyordum. O sırada bisiklet üstünde biri geçti. Yolda bir kavis vardı, o kavisten güç alarak yükseldi. Tabii ben o an hayatımda ilk kez BMX görüyordum. Önce kavisten yükseldiğini anlamadım, çocuğa araba çarptı da havalandı sandım. Eyvah diye içinde bağırmaya başladım. Sonra baktım tekrar zıpladı etti. Bizim civardaki dükkanlarda çalışanlar da tanıyormuş zaten onu. Adının Kerem olduğunu söylediler.

O an çok heyecanlandım, bir sürü soru sormak istedim. Ben de yapabilir miyim diye düşünmeye başladım. Ertesi gün Kerem’le muhabbet ettik. Benim de bir bisiklet alabileceğimi konuştuk. Ondan sonra ben de paramı biriktirip ilk bisikletimi aldım.

Almam biraz uzun sürdü gerçi ama ilk bisikletimi elimle tuttuğum anda çok heyecanlandım, hemen sahile indim. Kerem’in diğer arkadaşlarıyla birlikte ben de kabiliyetimi pekiştirdim, hem de yeni arkadaşlıklar edindim.

Sonra zamanla ilk aldığım bisikletin orası burası kırılmaya başladı. Zaman içerisinde tekrar para biriktirdim ve 2012 yılında, bu sefer çok daha iyi bir bisiklet aldım.

İstanbul sokakları söz konusu olduğunda BMX’in tehlikeli bir tarafı yok mu?

2012 yılında, bu son bahsettiğim iyi bisikletimi aldığımda, karşıdaki bir AVM’de düzenlenen BMX turnuvasına gitmiştik. O sıralarda henüz metro olmadığı için bisikletle eve dönüyorduk. Bostancı’da gece ikide bir trafik kazası geçirdim. Bisikletim paramparça oldu.

Hadi ya! E peki nasıl oldu? Başkası mı çarptı sana?

Yüzde elli, yüzde elli diyelim.

Sana bir şey oldu mu?

Ufak tefek sıyrıklarla atlattım diyelim. Ama bisiklet aracın altında kaldı. Çıkardık ama paramparça oldu… Ondan sonra bisikleti sırtıma alıp eve yürüye yürüye gittim.

Geçmiş olsun!

O bisikleti öyle görünce acı macı hissetmedim zaten. Sonrasında çok hırs yaptım zaten daha iyisini almak için. Aldım da!

Anladığım kadarıyla bisikletlerini hep kendin çalışıp para biriktirerek aldın…

Ben hep çalıştım ya, 2015 yılına kadar çok faal bir şekilde çalıştım. Son birkaç yıldan beri de çalışmaya devam ediyorum ama aralıklarla…

Gerçek tutku bence bu; kendi imkanlarınla sevdiğin şeyleri elde etmek için uğraşmak…

Evet. Üstelik BMX hiç de dışarıdan göründüğü gibi bir spor değil. Kolaymış gibi gelse de insanlara, yaparken pek çok zorlukla karşılaşıyorsunuz.

Nedir zorlukları, anlatsana?

BMX çok pahalı bir spor. Özellikle de Türkiye’de giderek daha da pahalılaşıyor. 2012 yılında 1000-2000 liraya çok iyi bir set yapabiliyordunuz. Bir yandan da, BMX sporuna başlayanlar genelde çok genç; 20 yaş altı, genellikle de15 yaş civarında oluyorlar. Çoğu öğrenci… BMX sürmek isteseler de bisiklet üzerinde iyi yol alsalar da çok iyi bir bisiklet almak onlara çok pahalıya patlıyor. Bilhassa şu aralar iyi bir bisiklet 8000-9000 liraya çıkıyor. Dolardan dolayı… Bu da tabii çok yüksek bir miktar.

Bazı çocukların ailesi destek veriyor ama herkes çok şanslı değil… Mesela benim ailem hiç destek vermedi bu konuda. Ben hep kendi emeğimle ilerledim.

Screen Shot 2018-10-04 at 00.59.19

Neticede bir “bisiklet” hiçbir anne-baba, bisiklete neden bu kadar çok para verileceğini anlamaz muhtemelen…

Evet, bunu anlatabilmek çok zor.

Bazen bisikletin parçalarını kendimiz topluyoruz. Böylece hem daha iyi bir bisiklet yaratabiliyoruz hem de kendi imzamızı taşımış oluyor. Tabii bu çok maliyetli. Fakat öbür yandan, en kötü bisikletin bile maliyeti 3000-4000 lira şu günlerde.

Peki annen-baban genel olarak ne düşünüyor BMX için. “Oğlum ne yapıyorsun” demiyorlar mı?

Diyorlar 🙂 Ben ilk BMX’imi aldığımda iki-üç saat eve almadılar beni. Bir bana baktılar, bir bisiklete baktılar… “Çok küçük değil mi bu” diye sordular. Çünkü bu spor dalı hakkında hiçbir fikir sahibi değiller. Fikir sahibi olmayınca da karşı çıkıyorlar.

Ama ben çok direndim. Sonunda o bisikleti de eve soktum tabii. Sürekli aynı tepkileri verdiler yıllar boyunca. Ben de hep kulağımı tıkadım söylediklerine. Çünkü ben her zaman, bir insanın yaptığı şeyde mutlu olması gerektiğini düşünürüm. Ben de o yolda ilerledim. Kimseyi dinlemedim.

Çok maliyetli olması dışında başka ne gibi zorlukları var BMX’in?

BMX fiziksel kondisyon ve motivasyon bakımından da zor bir spor aslında. Maddi ve manevi anlamda çok güçlü olmanız gerekiyor. Bisikletlerin ne kadar pahalı olduğundan bahsettim ama bunun haricinde, mesela bir yarışmaya gitmek istediğinizde yol, konaklama vesaire, bir sürü harcama yapmanız gerekiyor. Ya da bu sporu tanıtan bir video yapmak istiyorsunuz diyelim; bu sefer onun için bir sürü harcama yapıyorsunuz. BMX’in neresinden tutarsanız bir şekilde önünüze bir maliyet çıkıyor.

Diğer taraftan çok iyi beslenmeniz gerekiyor. Biz her ne kadar bunu atlasak da zaman zaman… Tehlikeli de bir spor ayrıca. Kaza geçirdiğimi söylemiştim. O sefer ucuz atlattım ama her zaman o kadar şanslı olamayabilirim.

Dediğim gibi, riskleri olan bir spor BMX. Riskler varken, bir desteğe de ihtiyaç duyuyorsunuz haliyle.

Markalar aslında bu konuda sponsorluklar ve projelerle büyük destek olabilir ama onlar genelde yurt dışında BMX’e destek oluyor. Türkiye’de diğer spor dalları ya da isimler öncelikli.

Maltepe ve Bostancı sahil hattında yoğun olarak takılıyorsunuz sanırım. Başka nereler var İstanbul’da BMX için uygun?

Ben ilk başladığımda skatepark hiçbir yerde yoktu. Birkaç yer hariç. Halkalı’da vardı; Bursa’da ve İzmit’te vardı. Biz de o sıralarda sadece İzmit’e gidebiliyorduk. Senede bir-iki kere… Onun dışında hep sokaklardaydık.

Sonra Kalamış’ta bir skatepark açıldı ve yavaş yavaş birkaç yerde daha kuruldu. Her geçen yıl farklı noktalar çıkmaya başladı. Gençleri de teşvik amaçlı. Yine de maalesef, bu sporcuların sayısını artırmada pek başarılı olamadı.

Türkiye’deki ilk beton rampa da Maltepe’de kuruldu. O yüzden biz de genellikle Maltepe’de oluyoruz.

Tekli takılıyormuş gibi dursanız da, sokak kültürüyle iç içe olduğu için sanırım, “ekip” olmak, bir arada olmak önemli sanki sizin için, değil mi?

Aslında 2012-2013 yıllarında bu daha güçlüydü bizim aramızda. Mesela Caddebostan’a sürmeye gittiğimizde (orada skatepark yok, ama çok geniş alanları çok elverişli) 40-50 kişi bir araya toplaşırdık. Şimdi bana Türkiye’de bu sporu yapan 40-50 kişi söyle deseniz zorlanırım. Artık genelde dört-beş kişi takılıyoruz en fazla. O da herkesin müsait olduğu bir an, bir nokta olursa.

Neden öyle oldu ya?

Bir spora yatırım yapmazsanız o sporun güçlenip yayılması çok zor. Çok pahalı bir spor olması bir yana, “örnek” olacak, yetişmiş sporcu pek yok. Ben başladığımda görüp, izleyebileceğim, yaptıklarına özenip taklit edebileceğim BMX’çiler vardı.

Özenmeden de başlanabilecek, ilerlenebilecek bir spor değil BMX. Şimdi başlangıç seviyesinde olan gençleri görüyorum. Türkiye’de takip edebilecekleri çok kişi olmadığı için belki bu sporda gelecek olmadığını düşünecekler, hobiden ileriye gidemeyecekler.

Ben bunun çok önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Özellikle o yaşlarda, birinin bu sporda başarılı olduğu görülmeli ki gençler motive olabilsin.

Screen Shot 2018-10-04 at 01.00.16

Aslında bu tüm ekstrem sporlar için geçerli sanki biraz…

Türkiye’de tek bir spor var, o da futbol. Biz de çok yanlış anlıyoruz maalesef futbolu. Ben artık takım tutmayı bile bıraktım.

Aslında futbol takımlarının tutumları doğrudan bizi etkiliyor. Altyapıdaki sporlara da çok önem vermeliler ki dünya çapında bilenen büyük takımlara dönüşebilsinler.

Bence Türkiye’de gerçekten iyi ilerleyen tek spor dalı voleybol. Hep daha iyisini başarmak için mücadele ediyorlar.

Neyse, bunlar zaten hep bilinen konular…

Türkiye’de genel olarak BMX’in anlaşılmasının zor olduğundan bahsettik. Tabii bir konu daha var: şehrin içinden, sokak kültüründen beslense de BMX, malum, İstanbullular trafikte iki teker üzerinde giden araç görmeye dayanamıyor. Motosiklet de dahil. Sizin başınıza neler geliyor?

Biz motora göre çok daha seri ve kolay hareket edebiliyoruz. O yüzden trafikte ne bizi yakalayabiliyorlar ne de sıkıştırabiliyorlar 🙂 Zaten onlar bizi görene kadar biz gidiveriyoruz aralardan.

BMX tabii yurtdışında aşmış gitmiş bir spor. Özellikle de Amerika’nın batı kıyılarında. Sen kimleri takip ediyorsun?

BMX zaten Amerika’nın batı kıyılarından, Kaliforniya’dan çıkma bir spor. 60’lı yılların ortalarında, yarış amaçlı olarak çıkıyor. 80’lerden itibaren freestyle’a dökülmeye başlıyor; serbest hareketler, rampalardan atlamalar… 2000’lerde de new school’a döndü. Bisikletler daha hafif olmaya başladı, aerodinamikleri farklılaştı, daha kullanılabilir hale geldi.

Chad Kerley var mesela benim takip ettiğim. O da Kaliforniya’dan. 22-23 yaşlarında. Üç yaşından beri BMX sürüyor. Yani hayatını hep bisiklet üzerinde yaşamış. Şu an çok başarılı. Ailesinin desteği her daim arkasında. Yarışmalarda onunlalar hep, bir kenarda izliyorlar. Ve gerçekten çok iyi meblağlarda paralar kazanıyor. Aslında sadece o değil, yurtdışındaki çoğu BMX sporcusu öyle.

Senin için hangisi öncelikli: gösteri mi, yarışma mı? Yoksa ikisi de mi?

 Çok güzel bir soru. Cevabını ben de ilk kez şimdi düşünüyorum.

Nigel Sylvester diye bir BMX’çi vardır, bilmem bilir misiniz. Bu dalda çok popüler; hatta dünya star’ı. Onu bu kadar büyük yapan da, bence, vizyonu ve bakış açısı. Nike, Beats, G-Shock, Go-Pro gibi pek çok büyük marka onun sponsorluğunu yapıyor.

Nigel’ın yarışmalarla hiç alakası yok. Aslında gösteriyle de doğrudan bir alakası yok. O sadece BMX kültürünü, kendi hayal dünyasıyla birleştirerek yeniden yorumlamaya, temsil etmeye adamış kendini. Duruşu, hayat tarzı ve sözleriyle o kadar başarılı ki bu konuda, dünya çapında bilinen bir isim haline geldi.

Mesela onun “Go” diye bir video serisi var. BMX üzerinde farklı ülkelere, farklı şehirlere gidiyor. Oralardaki maceralarını anlatıyor. Bu benim de planımdı aslında ama önce o yaptı 🙂 “Taner Erdaş x İstanbul”, “Taner Erdaş x İzmir” gibi videolarla seri yapma fikrim vardı ama o daha büyüğünü yaptı.

Sen de Türkiye’de yap, onun gibi Dubai’ye falan gitme 🙂

İstiyorum ama destek lazım tabii onun için de. Aile desteğiniz yoksa ya da bir taraftan çalışıp para kazanmıyorsanız, böyle fikirlerle ilerlemeniz çok zor.

Bir keresinde de BMX’le bir defileye çıkma hayalleri kuruyordum. Onu da Nigel yaptı. BMX’le gitmedi ama podyumda yürüdü.

Peki başka hayallerin neler?

Bundan dört-beş yıl önceki planlarım, bugün yaptıklarım aslında. Bugünü yıllar öncesinden hedeflemiştim. Düşünmüştüm bunları yaşayacağımı.

Bundan sonraki süreçte de, olabilecek en iyi markalarla işbirliği yapmak, çok farklı projelerde yer almak istiyorum. Farkındalık, sosyal sorumluluk projeleri de olabilir; bir amaca hizmet eden her şeyde yer alabilirim.

Az önce sorduğunuz soruyla da alakalı olarak; aslında yarışmalarda kariyer yapmak gibi bir hedefim yok. Ama kariyer hedefi yapacak ve yarışmalarda çok başarılı olacak sporcuların yetişmesi için de elimden geleni yaparım.

Dediğim gibi, yurtdışında adamlar üç-dört yaşlarındayken BMX’e başlıyorlar ve benim BMX’e başladığım yaşta onlar çoktandır profesyonel yarışmalara katılıyor oluyorlar. Benim onların seviyesine ulaşmam söz konusu değil ama o hedefe ulaşacak sporcuların ilerlemesinde, yol almasında yardımcı olabilirim.