Bu yaz neler okuyalım?

Yaz okumaları sizin için ne ifade eder?

Plajda, denizden gelen rüzgar eşliğinde okunan sürükleyici bir kitap mı, yoksa kısa bölümlerden oluşan, dikkat dağınıklığına elverişli bir alternatif mi? Yazlık bir mekanda, parlak güneş altında geçen ya da komikliğiyle enerjinizi yükselten bir kitap mı ya da? Belki de çıkamadığınız tatilleri ayağınıza getiren, sizi olmak istediğiniz yere ışınlayan bir eser… Benim için hepsi ve bundan daha fazlası. İyi yazılmış her kitaba kollarım açık; ama listeler yapmaktan kimseye zarar gelmez, değil mi?

Yazı: Yeliz Özdemir

Mail kutuma düşen “yaz kitapları” ya da en kötüsü “plaj kitapları” bültenleriyle birlikte bir süredir kendime alternatif bir okuma listesi yapıyordum ki, geçtiğimiz hafta İstanbul Edebiyat Evi’nde katıldığım Asuman Kafaoğlu-Büke’nin konuşmasıyla liste uzadı; dallandı, budaklandı. Şimdi ise geçmişte okuduğum ve tadından yenmez olduğunu düşündüğüm yaz okumalarıyla birlikte sizin için bir öneri deryasına dönüştü.

Bu kitaplarla yazın keyfini sürerken yerli ve global edebiyat dünyasında günceli takip edebilir, yeni yazarlarla tanışabilir ve ideal okuma ritminize kavuşabilirsiniz. Plajda, parkta, bahçede, manzaralı bir terasta, ofiste kısa bir molada ya da evde klimanın karşısında, her nerede okuyor ve okumaya çalışıyorsanız tadını çıkarın.

kitaplar

Arkadaşlarla Sohbetler – Sally Rooney

Kendinden bolca bahsettiren, çok satan, ödüllü kitaplara tereddütle yaklaşıyorsanız, hele ki bu kitabı kapağı biraz renkli ve üniversite öğrencilerinden bahsediyor diye okumaktan vazgeçecekseniz hata edersiniz. Sally Rooney ismi yayıncılık dünyasında bu sene çok duyuldu, kitapları hep övüldü; ancak bu kitap özelinde hakkını vermek lazım. Gündelik hayatın içinden gelen detaylar ve modern insan ilişkileri üzerine oldukça incelikli bir roman çünkü. Evli bir çift (Melissa ve Nick) ve onlarla yeni tanışan iki arkadaşın (Frances ve Bobbi) entelektüel sohbetleri, cinsellikleri, kompleks ilişkileri ve yetişkinlikle mücadeleleri hakkında ne düşüneceksiniz çok merak ediyoruz.

Beni Adınla Çağır – Andre Aciman

2017’nin sonları ve geçtiğimiz senenin tamamı boyunca dilimden düşürmediğim Adınla Çağır Beni, bu sene sonbaharda çıkacak olan devam kitabı Find Me ve romandan kısa süre sonra vizyona gelecek filmiyle yine gündeme yerleşecek gibi gözüküyor. Yaz aylarında Kuzey İtalya kırsalını, ilk aşkın coşkusuyla bize anlatan kitap, tam da bu aralar okunacak türden. Filmi izlemiş ya da kitabı okumuş olsanız bile (bunlardan birini yapmadıysanız sizin yerinizde olmak isterdim) İtalya’nın tarihi ve doğal güzellikleri arasında dolaşıp, romantik bir aşk hikayesi okumak bu sıcak günlerde mutlaka iyi gelecektir.

Büyücü – John Fowles

Yaz aylarını sene içindeki yoğunluk sebebiyle okuyamadığı kalın kitaplara, klasiklere ayıranlara gelsin bu öneri de. Hem de sizi doğruca Yunan adalarının gizemli atmosferine ışınlayacak bir roman bu. Oxford mezunu Nicholas Urfe kendi bunalımlarından, kasvetli  İngiltere’den ve aşktan kaçmak için ücra bir Yunan adasına İngilizce öğretmeni olarak gidiyor ve burada şeytani bir milyonerle tanışması sonrası olaylar gelişiyor. Yunan mitleri, Shakespeare, faşizm,  psikanaliz, varoluş, bireyin iç yolculuğu… Ne ararsanız bu kitabın katmanları arasında gizli.

Geçmişin İzleri – Tara Conklin

İç Savaş öncesi Virginia’da bir çiftlikte çalışan ev kölesi Josephine ile modern New York’ta Amerikalı kölelerin miraşçılarının toplu davalarında çalışan hırslı avukat Lina’nın hikayesi arasında gidip geldiğimiz, hayatlarının kesişimlerini izleyebildiğimiz bir ilk roman Geçmişin İzleri. Sanat, tarih, aşk ve hukuk gibi farklı konuları bir arada işleyen, şans vermeye değer bir kitap.

Gölet 13 – Jon McGregor

İngiltere’nin küçük bir köyünde, 13 yaşındaki Rebecca’nın ailesiyle yürüyüş yaparken kaybolmasıyla başlıyor Gölet 13. Ülke çapında bir haber oluyor bu kayıp; günlerce arama çalışmaları sürdürülüyor; tanıklarla, şüphelilerle konuşuluyor. Buraya kadar polisiye-gerilim türünde bir kitap havası veren romanın devamı ise tahmin ettiğimizden çok farklı. Günler, aylar, yıllar geçiyor, Rebecca bulunamıyor. Ancak köylüler hayatlarına devam etmek zorunda. Rebecca’nın kaybolmasının ardından geçen 13 yılı, köy sakinlerinin hayatlarındaki değişiklikler, kızın ailesinden haberlerle dinliyoruz yazardan. Bu şekilde roman bir suçu anlatmaktan çıkıyor, kaybetmeyi, umut etmeyi, zamanın rahatlatıcı akışını, doğanın kesintisiz ritmini anlatan samimi bir romana dönüşüyor. Hep Kitap’ı takipteyim zaten, ama bu romanla sıradan insanları ve onların hayatlarını anlatmakta ustalaşmış ödüllü yazar Jon McGregor’ı da radarıma alıyorum.

ufakyanginlar

Ufak Yangınlar – Celeste NG

New York Times’ın haftalarca (şaka değil, 50 hafta) çoksatanlar listesinde kalmış Ufak Yangınlar, 90’ların Ohio’sunda, Richardson evinde çıkan büyük yangının soruşturmasıyla başlıyor. Gizemi çözmek için 11 ay geriye gittiğimizde, bekar anne Mia, 15 yaşındaki kızı Pearl’le kasabaya taşınıyor, Pearl okulda Richardson kardeşlerle arkadaş olduktan sonra anneleri Elena Richardson’la tanışıp, bu dışardan muhteşem gözüken aileye ve anneye hayran kalıyor. Özgür ruhlu, sanatçı Mia ile kuralcı Elena ise kasabayı ikiye bölen bir velayet davası sebebiyle karşı karşıya geliyor. Yangının şüphelileri ve davanın gelişmeleri okurun merakını körüklerken, yazar aynı zamanda annelik, arkadaşlık, ırkçılık gibi konulara parmak basıyor. Ufak Yangınlar, Amerika’da yarattığı sansasyon bir yana önümüzdeki sezon Hulu için hazırlanan, başrollerinde Reese Witherspoon ve Kerry Washington’ın yer alacağı dizi uyarlamasıyla ilgimi çekti ve yaz okumaları listemde yerini aldı. Arada bir oturuşta bitirilebilecek, daha hafif kitaplara da ihtiyacımız oluyor elbet…

Benimle Kal – Ayobami Adebayo

Nijerya’da geçen romanın başkahramanı, kadının tamamen ikinci plana atıldığı bu ülkede çocuk sahibi olmaya çalışan Yejide.

Yejide, geleneklerin ve toplumsal normların yarattığı baskıyla çaresizce hamile kalmaya çalışırken Akin ile evliliği, kendisiyle olan ilişkisi ve feda ettikleriyle kitap bize bir kadının üzerine bindirilen yüklerin nelere sebep olabileceğini gösteriyor. Arka planda 80’ler Nijeryası’nın sosyal ve siyasi dalgalanmalarını takip ettiğimiz roman, feminist bir anlatıya dönüşüyor. Zaten Margaret Atwood ve Chimamanda Ngozi Adichie gibi isimlerle çalışmış Ayobami Adebayo’nun da isteği: “Çocuk sahibi olamayan ama kendisiyle ve toplumla ilgili önemli fikirleri olan bir kadın karakter yazmak”mış.

benimhikayem

Benim Hikayem – Michelle Obama

Can Yayınları’nın bünyesinde oluşturulan yeni yayınevi Mundi Kitap, bir süredir popüler kültür ağırlıklı kitapları okuyucuyla buluşturuyor. Yayınevinin ilk kitabı, Amerika’da büyük yankı uyandıran, dev spor salonlarında sesli okumaları gerçekleştirilen Michelle Obama’nın Benim Hikayem’i. Oldukça samimi ve ilham verici bulduğum bu otobiyografide Michelle Obama, Chicago’nun işçi mahallelerinde geçen çocukluğundan başlayıp, plazadaki üst düzey avukat hayatına, Barack Obama ile tanışması sonrası hayatındaki değişikliklere, annelik ile iş hayatının zorlu dengesine değinerek ilerliyor. Seçim kampanyaları, Beyaz Saray’da konaklama ve tekrar normal hayatlarına dönüşleriyle günümüze kadar getiriyor. Çok özel bir kadının kökleriyle ilişkisini, hırslarını ve aile bağlarını birinci ağızdan dinliyoruz.

EP_6_0036.ARW

EP_6_0036.ARW

Kıyamet Gösterisi – Neil Gaiman, Terry Pratchett

Şahane iki yazarın bir araya gelmesiyle ortaya çıkan Kıyamet Gösterisi son günlerde mini dizi uyarlamasıyla yeniden gündemde. Kitapta cehennemden gelme bir iblisle, cennetten gelme bir meleğin kopmasına dört gün kalan kıyameti önleme çabalarını mizah dolu bir anlatımla okuyoruz. Tabii Gaiman ve Pratchett’ın olduğu yerde başarılı karakterler, durum komedileri, dinlerin parodisi ve modern hayata göndermeler gırla. Fantastik edebiyat severler için olmazsa olmaz, henüz pek içli dışlı olmayanlar içinse iki yazarı da tanıyabilmek için oldukça iyi bir seçim.

Dünyadan Aşağı – Gaye Boralıoğlu

Kitabın baş kahramanı -bize dünyadan aşağı bir noktadan hitap eden- Hilmi Aydın, babasından ona kalan lokantayı eski güzel günlerine döndürmeye çalışan ellili yaşlarında bir adam. Hayatla mücadelesinde zorlanıyor, mücadele etmeye de çok gücü yok zaten. Babasıyla yaşadığı çatışma ise Hilmi’nin karakterinin en önemli dinamiği. Dildeki sadeliği ve güçlü anlatımıyla Türkiye’de modernizm, kadın-erkek ilişkileri, bireyin içsel yolculuğu gibi önemli konulara değiniyor yazar. Ayrıca lokantada, yemeğin başrolde olduğu sahneleri de es geçmeyelim.

Sarsıntı – Barış İnce

Tamam, kabul ediyorum birazdan bahsedeceğim kitap kulağa pek plajda okumaya müsait bir kitapmış gibi gelmeyecek. Yarattığı hisler nedeniyle eliniz uzanmayacak belki; ama Barış İnce’nin bu minik kitabı içerdiği esrarengiz cinayetler, kayıp arkadaşlar, gizemli tarikatlarla sizi metin içerisinde dedektiflik yapmaya zorlayacak. Ayrıca mahremiyet, toplumsal çürüme, bireylerin vicdanı gibi büyük konularda söyleyecek önemli sözleri var. Geride bırakıyor olduğumuz yayın yılında kendinden bolca söz ettiren bir roman.

Manzaralar – John Berger

Bu yaz kurgudışı da okumak isteyenler için ilk önerim, John Berger’in sanat üzerine kitaplarından bir olan Manzaralar. Berger, kendi hayat deneyimleriyle sanat ve hikaye anlatıcılığı arasında paralellikler kurarak bize yaratıcılığa ve ilham verenlere dair metinler sunuyor. Edebiyattan resime, heykele farklı sanat dalları arasında gezinirken, bir köy meydanından, günümüz modern galerilerine uzanan geniş bir skalada yaşamı anlatıyor aslında bize.

Hakikat Sonrası – Lee McIntrye

Oxford sözlüğünün 2016 yılının kelimesi olarak seçtiği “post-truth” kavramı dilimize “hakikat sonrası” olarak çevrilmiş ve kitaba ismini vermiş. Amerika’da Donald Trump’ın seçim kampanyası sonrası yükselişe geçen bu ifade, toplumda giderek artan yalan ve aldatmayla birlikte rasyonelliğin duygusallık ile yer değiştirmesi anlamında kullanılıyor. Sosyal medya kaynaklı dezenformasyon, grup kutuplaşmalarıyla üretilen içerikler, medyanın yarattığı gerçeklik krizi, yalan haberlerin dolaşıma girme hızı, kara propagandalar gibi post-truth’un ana konuları bu kitapta çeşitli, ama oldukça gerçek vakalarla anlatılıyor. Tabii bize bu krizlerle nasıl başa çıkabileceğimize dair çözüm stratejileri de sunuyor yazar. Politika, medya, insan psikolojisi gibi konulara ilgi duyanlar için önemli bir kaynak.

Listede yer almayan ama yakın zamanda çıkacağını bildiğim Karl Ove Knausgaard‘ın Yaz‘ı için de çok heyecanlıyım. Siz bu yazıyı okurken bir ihtimal çıkmışsa kitabı edinmeye çalışın. Mevsimler serisine hiç başlamamışsanız da yazarın doğmamış çocuğuna yazdığı mektup ve denemeleriyle başlayıp babalığın, sorunlu bir evliliğin tam içinden anlatılara dönüşen kitapları mutlaka okuma listenize ekleyin.

Yukarda bahsettiğim Geçmişin İzleri ve Benim Hikayem’de de anlatıldığı üzere siyahi kültürü, ırkçılığın tarihi ve modern dünyadaki iz sürümleriyle ilgileniyorsanız Amerikana ve Yeraltı Demiryolu aynı konuları ele alan, geçtiğimiz senelerin çok olaylı, bol ödüllü romanları, öneririm.