
Chanel için yeni bir durak
Chanel muazzam mirasına yeni bir soluk katarken önünde iki seçenek var: Geçmişin yarattığı “safe zone”da mı kalacak yoksa yeni Chanel kimliğini dünyaya kabul mü ettirecek?
Yazı: Defne Tatlıçeşme
Chanel yıllar içinde klasik duruşunu hiç bozmasa da gelişmeye ve değişmeye devam ediyor. Bu kırılmalarının ilki, Gabrielle’in ölümünü takip eden dönemde boşluğa düşen Chanel’i, küllerinden doğuran ve 36 yıl boyunca moda dünyasına hükmeden Karl Lagerfeld’in modaevinin başına geçmesiyle gerçekleşmişti. Şimdi ise önümüzde yeni bir kırılma var. Lagerfeld’in geçtiğimiz Şubat ayında hayatını yitirmesiyle modaevinin kreatif direktörlüğüne Gabrielle’den sonra ilk defa bir kadın, Virginie Viard, geçti. Viard kendi Chanel’ini oluşturabilecek mi yoksa Gabrielle ve Lagerfeld’in Chanel’ini modernize etmekten öteye gidemecek mi göreceğiz.
Karl who?
Coco Chanel’in ünlü sözünde bahsettiği modanın aksine kalıcı olan stili en somut biçimde görebileceğimiz Lagerfeld, kendi başına bir marka. At kuyruğu yaptığı beyaz saçları ve siyah gözlüğü ile ikon haline gelen ünlü sanatçı, genç yaşında kazandığı ödül ve sonrasında çalıştığı köklü modaevlerinden sonra Chanel’e gelerek hem kendini hem Chanel’i adeta şaha kaldırmayı başarmıştı. Granda Palais’yi ev haline getirişinden fotoğrafçılığına; kedisi Choupette’ten sosyolojik karikatürlerine Karl Lagerfeld, moda dünyasında yeri kolay kolay dolmayacak ve etkisi sürecek bir tasarımcı. Son dönemlerde New York’taki Chanel Metiers d’art 2018-2019 ve Paris’te Grand Palais’yi plaja dönüştüren 2019 İlkbahar/Yaz şovunda defilelerinin final selamına Viard ile çıkması ve son Haute Couture defilesine kendini halsiz hissettiği için selam vermeye sadece Viard’ı göndermesi belki de öngördüğü gidişi için hafif bir geçiş yapma çabasıydı, kim bilir?
And the Chanel goes to…
Viard, artık Lagerfeld kendini halsiz hissettiği için değil, gerçekten yanında kimse kalmadığı için tek başınaydı. Chanel’in açıklamasında belirttiği gibi Gabrielle Chanel ve Karl Lagerfeld’in mirasını yaşatacağı beklentisi Viard’ı ne kadar baskılıyor bilinmez ama hazırladığı ilk koleksiyon olan Chanel Cruise 2020 açıkça gösteriyor ki sıradan bir Chanel yolundan gitmek kolay gelmiş. Her ne kadar Vivard, Lagerfeld’in sağ kolu ve en çok güvendiği kişi olsa da defilesi son derece “risksiz”. 30 yılı aşkın süredir Lagerfeld ile çalışmış ve onu şaşırtmaktan hoşlandığını söyleyen tasarımcının artık şaşırtması gerek bir dünya var. İlk defileden uçup kaçmak istememesini doğal bulabilirsiniz belki ama Grand Palais’in sahibi olmak için “Ben geldim!” çığlığının atılmış olması gerekirdi.
Yeni bir dinamik ve yeni bir soluğu çağrıştırmak için yapılan tren istasyonu konsepti ne kadar anlamlı olsa da kesinlikle “yeni” sayılmaz. Konseptin defileye tamamıyla yedirilememiş olması da ayrı bir mesele. Yanlış anlaşılmasın korkunç bir defile anlatmıyoruz burada, iki taraftan askılıklı çantalarla belt-bag’e yeni bir yorum katılması, androjen havadaki takım ve trençkotlar tabii ki göz alıcı. Chanel’le özdeştirlişmiş tuviti farklı formlara sokmasını ve kendine uyarlamasını beklemek ilk defileden fazla kaçsa da sonraki koleksiyonlarda yeni bir Chanel kadını yaratamadığı sürece “Lagerfeld’in Chanel”ine yaklaşmak bir yana “Chanel’deki Viard” olarak kalacak gibi… İlk defilenin ardından bize, Viard’ın Lagerfeld gölgesinden çıkarak özgüvenli bir şekilde kendi sesinini bulmasını sabırsızlıkla beklemek dışında bir şey kalmıyor.