‘Klasik’ romanlardan ilham alarak ‘klasik’ mertebesine yükselen şarkılar

Evet, başlıktan da anlayacağınız üzere, yolu edebiyatla kesişen, hatta müzik tarihi içerisinde, esinlendiği kitapların kendileri gibi “klasik” mertebesine ulaşmış şarkılarla karşınızdayız. 

Listedeki şarkıların neredeyse tamamı hayatımızın birer demirbaşı sayılır (yani bir ömür boyu dinlesek de sıkılmayız). Yine de kendilerini müzikle edebiyatın birleştiği o harika noktadan tekrar dinlemeye koyulmak fena olmaz sanki, ne dersiniz? Bilmediğimizden ya da unutkanlığımızdan listeye eklemeyi unuttuğumuz şarkılar vardır elbette ama siz değerli okuyucularımızın katkılarına her zaman açığız. Nasıl, sizin de aklınıza gelen var mı bunlardan başka?

The Cure – Killing An Arab

Robert Smith’in 20. yüzyılın en büyük varoluşçu yazarlarından Albert Camus’nün Yabancı kitabından esinlenerek yazdığı Killing An Arab, muhtemelen listenin başlığını gördüğünüzde aklınıza ilk gelen şarkılardan biri. “Bu saatten sonra spoiler’ı mı kaldı” diyeceksiniz (zaten şarkının adı başlı başına spoiler) ama biz fazla detaya girmeyelim, Smith’in “I’m alive/I’m dead/I’m the stranger/Killing an arab” sözleriyle kitabın doğrudan o malum bölümüne gönderdiğini söylemekle yetinelim. Bu arada The Cure’a, şarkı ilk yayınlandığında Araplara karşı nefret söylemini kışkırtıyor diye büyük tepki gösterenler de olmuştu, göndermeden bihaber şekilde…

Kate Bush – Wuthering Heights

Kate Bush bu şarkısında -adından da belli olduğu üzere- Emily Brontë’nin Uğultulu Tepeler kitabındaki baş karakter Cathy’nin ağzından konuşuyor ve karanlık aşkı Heathcliff’e doğru sesleniyor: Heathcliff, benim Cathy, eve geldim! (Böyle Türkçeye çevirince hoş olmadı tabii.) Bazen klibini şarkının kendisinden daha çok sevdiğimiz oluyor.

Led Zeppelin – Ramble On

Mordor’un derin karanlıklarında Gollum’la burun buruna gelen Led Zeppelin, pek tabii ki Ramble On’da Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi’ne doğru selam çakıyor.

The Velvet Underground & Nico – Venus in Furs

Lou Reed’in mazoşizme adını veren Leopold von Sacher-Masoch’un Venus im Pelz adlı romanından yola çıkarak yazdığı deri çizmelerin tehlikeli bir şekilde parladığı Venus in Furs, gürültünün aslında ne kadar şiirsel olabileceğini kanıtlayan, üstüne daha iyisi yapılamamış bir şarkı. (Müzik hakkında geyiğe sardık mı ucunu kaçırıyoruz bazen, kusura bakmayın.)

Metallica – For Whom the Bell Tolls

Çanlar kimin için çalıyor? Kusura bakmayın şu ara Metallica dendi mi zihnimiz Nur Yerlitaş’la doluyor. Cümle kurmakta zorlanıyoruz ama edebiyatla ilgili olanların da tahmin edeceği üzere evet, bu şarkının esin kaynağı Ernest Hemingway’in aynı adlı eseri…

Nirvana – Scentless Apprentice

Patrick Süskind’in Koku kitabındaki “kokusuz” cani Nirvana’nın bu şarkısında da başkahraman oluyor. Koku’nun Kurt Cobain’in en sevdiği kitap olduğunu bilmeyenler için buraya not düşelim.

The Strokes – Soma

Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sında kitleleri uyuşturan Soma adlı halüsinojen günümüzde artık The Strokes’un şarkısı eşliğinde bünyeleri esir almaya devam ediyor. (Bu arada aynı adlı Smashing Pumpkins şarkısını da es geçmeyin.)

Guns N’ Roses – The Catcher in the Rye

Kesinlikle Teoman’ın Gönülçelen’i çok daha iyi… (Notumsu: Salinger’ın The Catcher in the Rye kitabının adı Türkçeye önce Gönülçelen olarak çevrilmiş, sonrasında Çavdar Tarlasında Çocuklar olarak değiştirilmişti.)

Rolling Stones – Sympathy for the Devil

Mikhail Bulgakov’un Usta ile Margarita kitabından dev bir ilhamla yazılan Sympathy for the Devil’in yola sonrasında ünlü yönetmen Jean-Luc Godard ile kesişecek ve bambaşka bir şeye dönüşecek.

Jefferson Airplane – White Rabbit

Alis’le birlikte beyaz tavşanın peşinde harikalar diyarını gezmeye çıkan bu Jefferson Airplane şarkısı bizce Lewis Carroll’ın kitabının kendisi kadar fantastik bir dönemi sembolize ediyor. Gerçekten 60’lar yaşandı mı?

led zeppelin tolkien