Elektronik müziğe Fransız dokunuşu

Elektronik müziğin pek çok alanına mesafeli yaklaşan biri olarak Fransa’da geçirdiğim süre sonunda daha fazla ”Fransız kalamadım”: Tartışmasız elektronik müziğin en iyi icra edildiği ülkelerden biri olan Fransa’da beslenilebilecek o kadar çok kaynak var ki…

Her şeyden önce, çok seviyorlar şu Fransızlar elektronik müziği ve dahi diskoyu! Bugüne kadar müzikle ilgilenen bir kaç Fransız ile tanışma şansı yakaladım ve sohbetlerimizin dönüp dolaşıp geldiği yer daima 80’ler, disko hit’leri ve elektronik müzik oldu. “Seviyoruz abi!” tadındaki bu yaklaşım genellenebilir olsa gerek, bugün Fransa’dan çıkan French House’ta, hem disko hem 80’ler tadı almak mümkün. House müziğin bu inovatif koluna French Touch da deniyor, malum. 90’larda başlayıp milenyumla birlikte zirve yapan bu tarzın Daft Punk, Justice, Air, Bob Sinclar, Modjo, Cassius, Kavinsky gibi ünlü temsilcileri de bulunuyor.

Bu türün ön plana çıkan iki özelliği var: Birincisi, disko ritimlerinin ve 80’ler synth’lerinin sıklıkla kullanılması. Ve sadece French Touch’ta değil, aynı zamanda elektronik altyapı ve atmosfer kullanılan pek çok türde bu tonları yakalamak mümkün. İkincisi ortaya çıkan özgün işler… Özellikle indie tarafında, neredeyse her grubun tarzı ayrı ve belli bir kalıba sokmak güç.

Elektronik müziğin Fransa’da üretim alanı oldukça geniş. Bunun bir sebebi de burada  neredeyse herkesin bir şekilde elektronik müzikle ilgilenmesi. Arkadaş gruplarınızdan kolaylıkla AbletonLive, FL Studio gibi müzik yapım programlarını temin edebiliyorsunuz. Bu programları kullanmayı öğrenebileceğiniz atölyeler yaygın. Bu atölyelerden birine katıldığımda, beklentim içeride çoğunlukla rap altyapısı üzerine çalışan insanlar olacağı yönündeydi. Fakat çocuklarıya birlikte gelen ev hanımları; dreampop, deephouse, lo-fi, indie rock gibi çeşitli türlere gönül vermiş; akustik/klasik enstrümanları veya vokalleri için kayıt eğitimi arayan onlarca amatör müzisyenle karşılaştım. Yaş, cinsiyet ve ilgi alanındaki bu çeşitlilik sayesinde, bizdeki folklor kurslarını aratmayan sempatik bir ortam yaratılmış. Ne güzel, herkes kendi “beat’inin” peşinde!

Ayrıca adeta her eve bir mini stüdyo kampanyası yapılmış olsa gerek ki, siz de mahallenizde bir sürü garaj grubu bulabilirsiniz! Bordeaux’da evinde kaldığım bir müzisyenin merdiven altı stüdyosundan bahsetmeliyim: Yalıtım olarak yatak süngeri ve battaniye kullanılan bu amatör stüdyodan şu aşağıdaki parçalar çıkmış.

Omlet ve portakal eşliğinde dinlediğim hikayesine göre, bir genetik öğrencisi ve boş zamanlarında müzikle meşgul oluyor. Yayında ve yapımda emeği geçen de küçük bir kitleye sahip.