
Festivallerin en yenisi: Başka Sinema Ayvalık Film Festivali
5-10 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek Başka Sinema Ayvalık Film Festivali için geri sayım başladı. Biletler ise bugün, yani 29 Eylül’den itibaren satışta!
Bakmayın siz onun 2018’deymiş gibi davranmaya çalıştığına; Ayvalık aslında bugünden uzak, kendi zamanında yaşıyor. Her ne kadar sakinleri onu herkesten saklamaya çalışsa da o kendi bildiğini okumaya kararlı. Özgün tavrıyla dikkatleri üzerine çekmeye çoktan başladı bile.
Ayvalık’ta çok yakında, şehrin kültürel kimliğini daha da güçlendirecek yeni bir festival başlayacak: Başka Sinema Ayvalık Film Festivali. Yerli ve uluslararası bağımsız filmleri izleyiciyle buluşturan Başka Sinema’nın beşinci yılında, 5-10 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek festival bir tür Ayvalık geleneği olacağa benziyor. Türkiye’den ve yurt dışından 40’a yakın filmi programına dahil eden festival kapsamında ayrıca söyleşiler, paneller, atölyeler ve konserler de düzenlenecek.
Burning, Le livre d’image, En guerre, Whitney, Museo gibi dünya festivallerinin dikkat çeken yapımlarının yanı sıra uluslararası organizasyonlarda prömiyerini yapmış Türkiye filmleri de festival programında. 71. Locarno Film Festivali’nde Altın Leopar için yarışan, festivalden FIPRESCI Ödülü ve Ekümenik Ödül ile dönen Sibel; 75. Venedik Film Festivali’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan, Mahmut Fazıl Coşkun’un yeni filmi Anons, Gürcan Keltek’in deneysel belgeseli Gulyabani bunlardan sadece birkaçı.
- Madra Binası, festivalin ev sahibi mekanlarından
- Madra Binası, festivalin ev sahibi mekanlarından
Ayvalık ve Cunda’nın kendine has mekanlarında düzenlenecek açıkhava gösterimlerinde de ayrıca Tolga Karaçelik’in Kelebekleri, Ali Atay’ın ikinci filmi Ölümlü Dünya, Van Gogh’un hayatını ünlü ressamın tabloları üzerinden anlatan Loving Vincent gibi yerli ve yabancı filmleri izlemek mümkün.
Dadanizm olarak Başka Sinema Ayvalık Film Festivali’nin davetlisi olarak size festival boyunca izlenimlerimizi aktarmaya devam edeceğiz ama öncesinde; hazır biletler bugün (29 Eylül) itibariyle satışa çıkmışken, festivalde kapsamında yayınlanacak ve çoktandır yollarını gözlediğimiz beş filme dadanalım dedik. (Bu arada biletler, hizmet ücreti olmadan www.biletiva.com üzerinden ve Sanat Fabrikası’nın gişesinden temin edilebilir.)
Festivalin mottosunun hakkı var galiba: Ekimde Ayvalık artık çok başka olacak.
The Favourite
Festivalin açılış filmi olan The Favourite için açıkçası uzun bir süredir heyecanlanıyoruz. Filmdeki rolüyle Venedik Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kapan Olivia Colman, izlemeyi her daim çok sevdiğimiz Emma Stone ve sağlam performansların kadını Rachel Weisz’ın başrolde olduğu filmin yönetmeni ise The Killing of a Sacred Deer, The Lobster, Dogtooth gibi, son yılların en özgün filmlerine imza atan Yorgos Lanthimos.
The House that Jack Built
Şöyle düşünün, Lars von Trier imzalı, 70’ler Amerikasında geçen bir seri katil filmi, The House that Jack Built. Sadece bu cümle bile insanın sinirlerini gerim gerim yapamaya yeterli. Lars von Trier’le ilişkimiz sallantılı olsa da yine yeniden dönüp bakmatan kendini alamıyor insan. Yani en azından bizim için öyle…
Whitney
Cannes Film Festivali’nde prömiyeri yapılan Whitney adlı belgesel, 90’lara doğru bir yolculuğa çıkıyor ve güçlü sesiyle o yılları bu kadar özel yapan ünlü müzisyenin hayatının izini sürüyor. Whitney Houston’ın yakın çevresinden isimlerin de özel röportajlarıyla yer aldığı belgesel, izleyenin kalbini kıracak kadar güçlü bir anlatıma sahip. Özellikle Houston’ın, kendisinden üç sene sonra yaşamını yitiren kızı Bobbi Kristina Brown’la ilişkisini anlatan sahnelerde o mendillere ihtiyacınız olacak.
Faces places
Sinema tarihinin en özgün kadını Agnes Varda ile sokak sanatının en ünlü isimlerinden JR birlikte Fransa kırsalında bir yolculuğa çıkıyor. Onlara katılmak için nelerimizi vermezdik! Neyse ki bunu film projesi olarak kurguladılar da bu sıra dışı yolculuğun bir parçası olabildik biz de.
Cold War
Filmekimi’nin de en çok merak ettiğimiz filmlerinden Cold War. Yabancı Film Oscar’ı dahil pek çok ödül alan Ida’nın yönetmeni Paweł Pawlikowski’den siyah-beyaz çekilmiş; müthiş caz aranjmanlarıyla dolu şiir tadında bir film.