Gözümüze bir şey kaçmadı, ağlıyoruz: 90’ların çocukları Aslan Kral’ı anıyor

Günümüz teknolojileriyle yeniden yorumlanıp gerçeği aratmayan görüntüleriyle Aslan Kral yeniden vizyonda.

1994 tarihli orijinal filmin (üzerinden 25 sene geçmiş olması çok acımasızca gerçekten) canlı aksiyon versiyonu olan bu yeni filmde Simba’yı Donald Glover ve Nala’yı Beyoncé seslendiriyor.

‘Canlı aksiyon versiyonu’ gerçekten çok acayip. Bizim 90’lı yıllarda izlediğimiz çizgi filmden çok farklı bir kere; sanki Discovery Channel’da belgesel izliyormuşuz gibi. Tabii bol şarkılı ve dramalı bir belgesel… Konuşan hayvanlar olmasa belki iyice kaptırırdık kendimizi de…

Konu Aslan Kral’dan açılınca, son sürat 25 yıl öncesine ve filmi ilk izlediğimiz zamanlara döndük. Az travmalar yaşamamışız. Galiba hayatın acımasızlıklarını da ilk Aslan Kral’da görmüşüz.

Flashback’ler eşliğinde kendi Aslan Kral hikayelerimizi takdimimizdir…

Lian:

”Küçüktüm çok. Beş yaşındaydım. Aslan Kral’ı belki 30 kere izlemişimdir. Her boş kaldığımda yine yeniden açar izlerdim. Ama ilkini hiç unutmam “Aaaalüvenya…” diye başlayan ve Circle of Life şarkısı olduğunu büyüyünce öğrendiğim o sahnelerde ağzım açık kalmıştı. Tüm hayvanlar koşturuyor; filin kocaman ayakları arasında her çeşit hayvan… Ve sonra maymun Rafiki Simba’yı anne-babasından kollarından alıyor, kaldırıyor ve güneş bulutların arasından kendini gösteriyor. Hayvanlar bir bir eğiliyor. Bende sevinç dolu bir ağlama… Nefesim kesilmişti!”

İris:

”Sene 1994. Yer Bodrum, memleketim. Eve yürüme mesafesinde 5 dakika olan Bodrum’un ilk sinemalarından biri Karia Princess Hotel’in altındaki sinemada izledim Aslan Kral’ı.

Sekiz yaşındaki bir çocuk için 1994 senesinde sinema aktivitesi ne kadar büyük bir olaysa, Aslan Kral’ı izlemeye gidiyor oluşum da başlı başına bir olaydı. Klasik bir çocuk çizgi filmi izleyecekmişim gibi girdiğim salondan çıktığımda bir çocuk için sinema deneyiminden çoook öte hüngür sümük ağladığım, sırtlanlardan aşırı korktuğum, Hakuna Matata’larla coştuğum duygusal bir rollercoaster deneyimi yaşamıştım. Öyle etkisinde kalmıştım ki ertesi gün tekrar izlemek için yalvardım maaileye. Dedim nolur Simba’yı yine göreyim. Yoktu ki internet eve gider gitmez araştırayım. Tek çare yeniden sinemaya gitmekti. İkna oldular ve bir daha gittim, bir daha ağladım. Eve dönerken de başladım söylemeye:

Hakuna matata ne güzel bir söz bu
Hakuna matata geçmez bu moda
Üzülme sakın her şeye hayatta
Dertsizlik demek bu felsefe
Hakuna matata”

Seden:

”Aslan Kral dendiği anda boğazımda birşeyler düğümlenmeye başlıyor. Filmi izlediğimde yedi-sekiz yaşlarındaydım. Sinemada izlediğim ikinci filmdi hatta Aslan Kral. (Merak edenler için (!), ilki Richie Rich’ti.) Annem-babam çizgi film diye götürmüştü, bana nasıl bir travma yaşatacaklarından habersizdiler muhtemelen. Mufasa’nın kardeşinin ihanetine uğrayıp sırtlanlar tarafından öldürüldüğü, Simba’nın ‘baba, baba’ diye haykırdığı o sahneler…

Nedense aşırı gururlu bir çocuktum; yanımda oturan babamın ağladığımı görmesini istememiştim. Ağlayamamıştım. İçime içime akmıştı o gözyaşları. (Sonra benzer hisleri bir de Babam ve Oğlum’u yaşamıştım. Tek başıma izlemiştim sinemada ve Allah ne verdiyse ağlamıştım. Bir ara yanımda oturan tanımadığım teyzeyle birlikte kol kola hönkürüyorduk.)

Şimdi bana soruyorlar, Aslan Kral’ı izleyecek misin diye? Nasıl izleyeyim, içimde onca gözyaşı birikmişken… (ARABESK!)”

Yiğit:

”Ben henüz 1 yaşında bir fasulyeyken vizyona girmesine rağmen Aslan Kral, bütün çocukluğumun en sıkı anılarından biri. Aslan Kral, animasyonların, esaslı birçok filmden daha esaslı olabileceğini bizzat gösteren ilk yapımlardan biri olsa gerek. Şimdi düşününce Circle of Life’ı, Mufasa’sı, Simba’sı, Hakuna Matata’sı… Her biri ayrı bir gözyaşı ama Mufasa’nın öldükten sonra Simba’ya gözüktüğü sahne gözümün önünden yıllarca silinmedi. Ben bugün hala ne zaman bir yerde “naaaaaants ingonyaaaaama bagithi baba sithi uhm ingonyama” nidası duysam, o an en yakınımda ne bulursam elime alır, kaldırır ve güneşi selamlarım.