
Kan, ter, gözyaşı ve Taylor Swift belgeselinden yeni fragman
”O da bizim gibi bir insan” dedirten bir ‘ünlü’ belgeseli daha…
Çocukluğundan beri tanıdığımız bir isim Taylor Swift. Bir yandan büyüyüp serpilirken müziği de country’den pop’a doğru evrildi, gelişti; onu ABD sınırlarından çıkarıp dünyaca bilinen bir isim haline getirdi. Daha 13’ündeyken dev bir müzik şirketiyle el sıkışan, 15’inde ilk albüm sözleşmesini imzalayan ve 17’sinde de bu albümü yayınlayan Taylor Swift biz sıradan insanların magazin haberlerinden okuyup bildiğimiz ‘genç yaşta ünlü olma’ davasından çok çekmemiş gibi gözükse de (valla biz gösterişli kıyafetlerine ve kedi bakışlı gülümsemesine kandık) aslında kamera arkasındaki hikayeyi pek de bilmiyoruz.
Yeni Netflix belgeseli Taylor Swift: Miss Americana, biz bu hikayenin içerisinde simli pullu bir yolculuğa çıkaracağa benziyor.
Fragmanı aslında her şeyi özetlemeye yeterli: Karşımızda epik lirik, sırların ve itirafların gözyaşları eşliğinde döküldüğü, izleyiciyle dertleşiyormuş gibi gözüken ve sonunda coşkulu bir şekilde ‘hayatta sadece kendi kurallarını dinle, başkalarının ne düşündüğünü umursama’ mesajı veren bir pop yıldızı belgeseli var.
Evet, ünlü belgesellerinin kurgusu bu şablonun dışına pek çıkmıyor. İşin kuralı bu olsa gerek. Gösterirken çok abartmamak ve sonunda bir mesaj vermek lazım hayranlarına… Bunlar artık marka olmuş isimler çünkü.
Taylor Swift’i de belgesel gereği designer kıyafetlerini çıkarmış, pespaye bir şekilde pijamaları ve ucu sarkmış çoraplarıyla evde bağdaş kurarken görüyoruz. Yeni ağlamış suratıyla, bir yıl boyunca saklanıp neden gözlerden uzak bir şekilde yaşamayı tercih ettiğini, kendini yine yeniden nasıl var ettiğini anlatıyor genç yıldız. Başarılarının hepsinin ardında kocaman bir emek var. Hepsi onun emeği ama. Hepsi. (Ekibinden bahsediyordur diye ummak istiyoruz.) Yine de onca emeğe rağmen sürekli kötü yorumlarla eleştirilmesi onu yiyip bitiriyor bir noktada. ”Çok sıska”, ”ünlü arkadaşlarıyla çok takılıyor” gibi kötü sözlerle pekişen negatif enerjiyi hayatından uzaklaştırmak için, bir yıl boyunca kendi köşesine çekiliyor. Dibe vursa da o üzerinden dökülen pijamaları sonunda atıp tekrar kendini var ediyor. ÇÜNKÜ O GERÇEK BİR STAR.
Dalga geçermiş gibi oldu, işin içeriğini eleştirme kısmına fazlaca takıldığımız için ama aslında hikayenin tam da bu şekilde, giriş-gelişme-sonuç üçlüsünden uzaklaşmadan anlatılması ve mesajlarının da dolu dolu olması gerek. Albümleri dünya çapında milyonlar satan (ya da milyonlarca kez indirilen mi demek gerek), etki alanı geniş bir müzisyenden bahsediyoruz. Hem sadece müziği değil; yediği, içtiği, söylediği ve giydiğiyle de örnek oluyor gencecik hayran kitlesine. Tabii ki onlara ilham verecek, örnek olacak, dibe vurduklarında el uzatacak bir hikayede başrol olması gerek.
”Ve sonsuza dek o pijamaların içinde, koltuğa kıvrılarak ağladı” denemeyeceğine göre, buna en yakın sözü söylemeye çalışmışlar: ”O da sizin gibi bir insan!” Sadece bacak boyu senin toplam boyunun iki katı ve evet, milyon dolarları var. (Yazar, burada ağladı.)
Emmy Ödüllü yönetmen Emily Wilson’ın kamera arkasında olduğu Taylor Swift: Miss Americana, 31 Ocak’ta Netflix ekranlarında.