
Kendimizi tam ortasında bulduk: Geleneksel Super Bowl şenlikleri
Amerikan futbolundan uzak, reklam dünyasının ve Justin Timberlake hayranlarının Super Bowl’u… Popüler kültürün kalbi tam da orada atarken kayıtsız kalmamız ne kadar mümkün olabilirdi ki!
Amerikan futbolu bu coğrafyada pek ses getirmese de ligin final maçı oynanacağı zaman, sporla en alakasız bünyeleri bile merak sarıyor. Tabii, kimin kazanacağını görmek için değil (sahi ya, kim kazandı) devre arası gerçekleşen o ihtişamlı sahne şovlarını ve her biri popüler kültür tarihine geçen reklam filmlerini izlemek için elbette! (Cindy Crawford’lı Pepsi reklamını düşünsene…)
Biraz başa saralım. Amerikan futbol ligi, yani National Football League’in dün akşam 52. final maçı oynandı. Dün akşamki karşılaşmanın ‘Super Bowl LII’ diye anılmasının sebebi bu.
Super Bowl, yayınlandığı anda Amerika’da en çok izlenen televizyon programı olduğu için (gerçekten, millet haftalar öncesinden bu maçı izlemek için hazırlıklara başlıyor, dizilerden de biliyorsunuzdur zaten) markaların da ağzını sulandıran bir organizasyona dönüşüyor. Hatta bugüne özel reklamlar, kampanyalar hazırlanıyor. 30 saniyelik reklam bütçelerinin 5 milyon dolardan fazla olduğunu söylenen bu organizasyonda, birçok marka – en büyük yatırımını yaparak – yer almak için yarışıyor ya da paracıkları saçıyor. Bu yıl reklamlarında markalar yine ne kadar “duyarlı” olduklarını kanıtlamaya çalışmışlardı.
Budweiser, Febreze, Pringles, M&M’s, Hyundai, Pepsi, THY gibi genç ve orta yaşlı erkek hedef kitlesine sahip markaların, hedef kitlesini televizyon başında yakalamak için bu paraları yatırmaları mantıklı olabilir tabii.
Ülkemizde de yoğun ilgiyle takip edilmeye başlanan bu organizasyona THY reklamları damga vuruyor. 2016 yılında ‘Batman v Superman’ film sponsorluğunu anlatan reklamlarıyla çok konuşulan THY bu yıl, Amerika’da hatta tüm dünyada tanınan Doktor Öz’le hazırladığı “five senses- beş duyu” reklamıyla yine dikkatleri çekmeyi başardı.
Bu yıl Minneapolis’te US Bank Stadium’da gerçekleşen bu etkinliği (bir futbol karşılaşması demeye dilim varmıyor), “Zaten orada olan çoğu kişi de benim gibi maç dışındaki gösterilerle ilgileniyor” diyip, içimi rahatlatarak izlemeye devam ediyorum. Bu arada sayısal bir bilgi: 66 bin kişinin stadyumda, 110 milyondan fazla kişinin de televizyon karşısında Super Bowl LII’yi izlediği söyleniyor.
Gelelim asıl bizi ilgilendiren kısma… Devre arası şovlarıyla popülerleşen bu organizasyonda daha önceki yıllarda Beyoncé, Red Hot Chili Peppers, Madonna, Bruno Mars, Layd Gaga gibi isimlerin performanslarını izlemiştik. Hatta bir keresinde Janet Jackson memesini göstermiş, hiç beklenmedik bir anda dünyanın aklını almıştı.
Bu yıl Amerikan marşını ise Pink söyledi. Saçını ne renge boyayacağına dair bile bahis açılan Pink’in nezle nezle sahneye çıktığı söyleniyor. Marşa başlamadan önce, sanki o anda canlı olarak 948304573845 milyon kişi tarafından izlenmiyormuşçasına ağzındaki sakızı herkese göstere göstere çıkaran Pink’i bu rahatlığı için de ayrıca alkışlamak istiyoruz.
Devre arası şovunun yıldızı ise o malum Janet Jackson vakasında başrolü oynayan Justin Timberlake’ti (elbette). Janet Jackson sonrasında bu aşşırı ahlaksız tavrı yüzünden çok ayıplanmıştı. Hatta Janet Abla’nın memesini açan Justin olsa da, Janet Jackson kara listeye alınırken Justin’in prensler gibi sahneye çıkması bir nevi ahlakçı iki yüzlülük sayıldığı için Super Bowl öncesi büyük tartışmalar yaşanmıştı.
Neyse… Justin Timberlake talihsiz bir olay yaşamadan, 13 dakikalık bir konser verdi ve çoğu kişiyi çoçukluğuna, gençliğine götürdü. Sahi Justin’in bir ara sarıldığı o çocuk sizce de “Who is Justin Timberlake” diye gugıllamış, siri’ye sormuş mudur?
Yeni albümü çıkan Justin’ciğimiz bu gösteride ‘Mirror’, ‘Sexy Back’, ‘Can’t Stop the Feeling’, ‘Rock Your Body’, ‘Cry me a River’ gibi hit şarkılarını söylemeyi tercih ederek, “yaşlanmış mı bu adam” diyenlere esas kendilerinin kaç yaşında olduğunu sorgulattı adeta (!).
Ve en çok konuşulacağı söylenen şovu ise, elbette, Prince tribute’u oldu. Dün geceki Super Bowl finalinin gerçekleştiği Minneapolis, Minneasota’da doğan ve burada ölen Prince’e, sevgi ve saygılarını göstermek için piyano başına geçen Justin, Prince klasiği Purple Rain’i çaldı, söyledi. Prince hologramı ‘şeytani’ bulduğu için Prince’in perdeye yansıtılan görüntüleri eşliğinde önce stadyum, sonra da tüm şehir mora büründü.
Bu sene yayınlanan albümü ‘otoriteler’ tarafından pek tutulmayan Justin, maalesef dün akşamki performansıyla da bayağı eleştiri topladı. Hatta Time, bu ‘yetersizliğini’ örtmek için çareyi Prince’e şarkıları söylemekte bulduğunu bile söyledi.
Biraz ağır olmuş sanki…