Bütün ihtişamıyla KuirFest 2022’ye dadanıyoruz!

Samy Winehouse’un deyimiyle “İkinci bir Pride gibi” yaşanan, sonbahar ve kış aylarına apayrı bir güzellik katan KuirFest 11. kez geldi çattı. Bu sene #YasaksaYasak temasıyla gerçekleşecek film gösterimlerinin yanı sıra atölyeleri ve yan etkinlikleriyle de heyecanlandıran festival, doğduğu şehir Ankara’da 30 Eylül – 2 Ekim arasında başlayacağı koşusuna 14-16 Ekim’de İstanbul’da devam edecek. Küçük büyük her köşesine dokunmanızı istediğimiz festival programında bunu görmezseniz kalbimiz kırılır dediğimiz birkaç işe dadandık. Aman bize neyse, siz kaybedersiniz 😂 Öyle kalbimiz falan kırılmaz; kalbimiz çiçek açar. Festival bütün renkleriyle bu kadar iyi bir seçki yapmışken bir düşünün deriz. Düşünmezseniz de siz bilirsiniz. (Loop’a girdik.)

Kaçmak ama nereye ve kimin yanına?

Dadanizm’de daha evvel yayınlanan Özge Akkaya’nın “Kalanlar: Janrası belli olmayan, düşük bütçeli bir Türkiye yapımı” başlıklı yazısıyla açmak gerekiyor bu başlığı: Bir insanın doğduğu ülkede büyümesi, yaşamını sürdürmesi, kök salması normal şartlarda ‘kalmak’ kelimesiyle ifade edilecek bir durum değil elbette. 11. Pembe Hayat KuirFest’in Kuir Belgeseller bölümünde gösterilecek “Kaçış” belgeseli Afganistan’dan Danimarka’ya uzanan bir kaçış hikayesini, karakterin eşcinsellik öyküsüyle birleştirerek göç ve toplumsal cinsiyet kavramlarını başarılı bir şekilde tartışmaya açıyor.

Yaşanmamış ve devamlı ertelenmiş yas meselesiyle daha hikayenin en başından itibaren kol kola gezen film, izleyicisini geride kalan şeyler ile ileriye atılacak şeyler arasında hüzünlü bir bekleyişe ortak ediyor. Kuir Belgeseller seçkisinde öne çıkan bir diğer yapım ise “Bizim Bedenlerimiz Onların Savaş Alanı” oluyor. Arjantin’in ataerkil atmosferinde geçen film, iki trans kadının hakları için mücadele ederken feminizmle olan ilişkilerine yakın plan sokuluyor. Feminizm herkes içindir mottosuyla yanıp tutuşan film, trans feminist bir yerden sahip çıktığı politikayla yürüyüşleri, sloganları ve ‘hayat’ merkezciliğini önüne katarak yürüyor. KuirFest’in klasikleşen bölümlerinden Gökkuşağının Altında seçkisinde bu sene yer alan üç uzun filmden bir tanesi olan Pakistan yapımı “Hayat Gösterisi”, karakterin çektiği bir videonun viral olmasının ardından yaşanan trajikomik anları hikayesine taşıyor. Filmin hikayesini tartışmaya açmak, özellikle son dönemlerde dijitalleşmenin yarattığı histeri ve kabus anlatıları içinde cinsiyet politikalarını irdelemek açısından önemli.

Ben de yalnız değilim, titriyor elbet birileri üzerime

11. Pembe Hayat KuirFest seçkisindeki şahane bölümlerden birinin adı bu. Film festivallerindeki genel kanının aksine uzun metraj filmlerin öne çıktığı değil, eşit bir temsille kısa ve belgesel filmlerin de kendilerine yol bulduğu bir seçki sunma niyetinde olan festivalin bu bölümünde arkadaşlık, aile, sevgi, çatışma gibi kavramların başka bir biçimde var olma imkanları üzerinde duruluyor. Heteronormatif bir dünya düzeni içinde çatlaklardan sızmanın neşesini ve ümidini, var olanın tıka basa doyduğu bir düzlemde ele alan seçkideki Brezilya yapımı “Buzdağı”, Kanada yapımı “Olduğumuz Her Şeye” ve Bangladeş yapımı “Suyun Çeperinde” görülmeye değer yapımlar. Seçkinin tamamına göz atın bu arada.

Festivalin kÜLT bölümünde izleyiciyle buluşan “Madi Lubunyalar” içinize su serpecek denli cüretkar ve aynı zamanda tehditkar bir farkındalık alanı yaratıyor. Endüstriyelleşmiş bir toplum alegorisi sunan film, hapishaneye karşı özgürlük, toplumsal olana karşı bireysellik gibi aslında klişe kalıplarla oynayarak duyarsızlaşmanın içine ateş çubuğunu gezdiriyor. Yoshi, Joy, Susan ve Lucy’yi takip edin; onlar kırılgan olan toplumsal taraflarımız için kıskanılası derecede cesur portreler sunuyor.