11. yılına gelene kadar tüm yasaklara göğüs geren KuirFest bu defa resti çekiyor: #YasaksaYasak

Türkiye’nin ilk kuir film festivali Pembe Hayat KuirFest 11. kez yola çıkıyor ve bu yıl Ankara’nın ardından rotayı 14-16 Ekim tarihleri arasında İstanbul’a çeviriyor. Heyecanımız yüksek; sinema ve sanatseverlerle bir araya gelmenin, arkadaşlarımızla, aşklarımızla, komunitemizle yan yana durmanın, her şeye inat yapılan festivale katılmanın bizler için yeri, önemi ayrı.

Günümüz şartlarında bir araya gelişlerimizi, örgütlenmemizi var olmamızı ısrarla yasaklamaya çalışan siyasi iradeye inat #YasaksaYasak diyen festival böylece, farklı deneyimlerle ve sebeplerle hayatı boyu mücadele veren bizlere, yalnız olmadığımızı ve birbirimizle dayanışmaktan aldığımız gücü hatırlatıyor. Özellikle ‘Ben de Yalnız Değilim Elbet, Titriyor Birileri Üzerime” seçkisiyle kapitalist, patriarkal, cis-het ilişkilere ya da ‘kutsal aile’ yansımalarına inat hem üzerimize titreyen o birilerine hem de Gülşen’e bir selam yolluyor!

14-16 Ekim’de gerçekleşecek olan KuirFest İstanbul, özenle hazırlanmış programının açılışını da 12 Ekim’de Kuir Gazino ile yapacak! Nükhet Duru, Kübra Uzun, Esila Efser ve sürpriz isimlerle yaşatılacak gazino, Pera Müzesi’nde festivalin film seçkisinin yanı sıra ‘Düş gezginleri’ film gösterimi ve Lale Mansur söyleşisi ile devam edecek. Atölyelere, tiyatrolara ve daha pek çok etkinliğe ev sahipliği yapan festivalin İstanbul açılışı öncesi, festival ekibinden Gök Akyel ile bir araya geldik.

Pembe Hayat KuirFest 11. yılında da yine her şeye inat “Yasaksa Yasak” diyerek başladı. Öncelikle tüm ekibin ellerine, emeklerine sağlık. İstanbul’a geçmeden önce festivalin yine yeniden doğduğu şehre Ankara’ya dönmesine dair neler söylersin?

KuirFest 2011 yılında Ankara’da kurulmuş olan Türkiye’nin ilk ve tek kuir film festivali. 2017 yılında, Ankara Valiliği tarafından LGBTİ+ etkinlik yasağı ile birlikte kendi evimizde yasaklandık. Geçtiğimiz yıl yasaklardan sonra ve pandemi şartları henüz hafiflemişken Ankara’ya geri döndük ve resmi olarak 10. yılımızı gerçekleştirdik. Bu yıl Ankara’ya dönüşümüzün ikinci yıl dönümündeyiz. Ankara seyircisi ve komünitesiyle çok ayrı bir bağımız var ve festival ve dernek ekibi olarak çoğumuzun Ankara doğumlu ya da Ankara’da büyümüş olması da bu bağı daha da güçlendiriyor. Ankara ayağını yüksek katılım ve enerji ile tamamlayarak ve güçlenerek İstanbul’a geçtiğimizi söyleyebilirim.

İstanbul’da tadı damağımızda kalan pavyondan sonra şimdi de bir gazino kültürü yaşatılacak. Bu etkinliği neden kaçırmamalıyız? 🙂

Yine konu yasaklara geliyor. 2017 yılındaki yasaklar sırasında bir araya gelebilmek için yaptığımız etkinliklerden biri, arabesk geceleriydi. Arabesk geceleri, komünite olarak bir araya geldiğimiz, sahnede yalnızca lubunyaların olduğu, kendi aramızda eğlendiğimiz etkinliklerdi. Hayallerimizi daha da büyüterek, eğlence sektörü çehresini değiştirmek ve cis-heteroseksist gece hayatı anlayışına da alternatifler sunmak için Jilet Sebahat’le birlikte geçtiğimiz yıl kuir pavyon etkinliğini gerçekleştirdik ve Güllü’yü ağırladık. Bu yıl ise, kuir gazino etkinliği düzenleyerek, nünümüz Nühket Duru, Kübra Uzun ve Esila Efser’le ve sürprizlerle birlikte, muhteşem bir gece bizi bekliyor. Kimse kaçırmasın derim 🙂

KuirFest’i senin için diğer film festivallerinden farklı ve önemli kılan şeyler neler?

KuirFest, Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği tarafından organize edilen bir festival. Bir alan örgütü olan Pembe Hayat’ın temelinde yatan hak ve komünite temelli örgütlenme deneyimi KuirFest’te de elbet ki kendini göstermekte. Bu nedenle gündemlerimizi, film ve etkinliklerimizi hareketi ve kültür-sanat alanını baz alarak belirliyoruz. Buna ek olarak, aktivist ve öznelerle yakın temasla ilişkilendiğimizi söyleyebilirim. Festival, kuir sinemacı ve aktivistlerin kendilerini ifade edebilecekleri güvenli bir alan olmak için en başından beri mücadele ediyor. Film seçimlerimizi, coğrafi dağılım, LGBTİ+ şemsiyesi çeşitliliği, film formlarının çeşitliliği, öznelik vb. gibi kriterlere dayanarak yapıyoruz. Diğer festivallerden farklı olarak, kapsayıcı, çeşitliliği gözeten ve hak temelli bir festival olduğumuzu söyleyebilirim.

Kuirfest’in şehirle ve mekanla kurduğu ilişkiye dair gözlemlerin neler? Üçüncü şehir olarak Amed’i düşündüğünüzü duyduk. Tüm baskılara, yasaklara inat, festivali daha da büyütmeye dair planlar var mı?

Festival birçok şehri ziyaret etti. İstanbul da bu şehirlerden biriydi. Ancak yasaklardan sonra, yedinci festivalden itibaren İstanbul da ikinci ana ayağımız olarak hayata geçti. Yasaklardan sonra İstanbul lubunyaları ve seyircisi bizi kucaklayarak karşıladı. Bu yıl 11. Pembe Hayat KuirFest kapsamında Amed’e festivali taşıdık. Pandemi patlamadan önce zaten planlıyorduk, ancak bu yıla kısmet oldu. Amed’de festival harika bir izleyici ve katılımla gerçekleşti. İyi geçmesini bekliyorduk ama bu kadar yüksek bir enerji beklemiyorduk. Amed’deyken üçüncü ana ayak fikrini kendi aramızda konuşmaya başladık. Festivalin şehirle ilişkisini daha çok o şehirde ve çevresinde yaşayan lubunyalar ve politik duruşumuz belirliyor diyebiliriz.

Okuma önerisi – Bütün ihtişamıyla KuirFest 2022’ye dadanıyoruz!

Festivalin dikkat çeken etkinliklerine baktığımızda İstanbul Sözleşmesi özel gösterimi ve Pakistan’daki AKS Azınlık Festivali ile ortaklık yapıldığını görüyoruz. Yanı sıra yılın ses getiren filmlerinden “Kaçış” Başka Sinema ortaklığı ile Kadıköy Sineması’nda olacak. Avrupa hikayeleri ve deneyimleri ötesinde aslında bu ortaklıkların, buluşmaların konuşulmayanı konuşmak üzerine bir çeşitlilik sağladığını görüyoruz.

Pandemi sırasında Pembe Hayat ve KuirFest olarak, komünitemiz ile bağımızı koparmamak ve pandemi koşullarını birlikte göğüsleyebilmek adına, çevrimiçi atölyeler, canlı yayınlar gerçekleştirdik ve YouTube videoları yayınladık. Buna ek olarak KuirFest olarak Film Kültürlerinizi Kuiryantelleştirmek konferansı gerçekleştirdik ve Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika bölgesi sinemacı, sanatçı, küratör ve festivalleri bir araya getirdik. Daha sonrasında geçtiğimiz yıl Pakistan’a giderek Aks Uluslararası Azınlık Festivali’nin konuğu olduk. 11. KuirFest kapsamında bu sefer Aks festivalini biz ağırlıyor olacağız. Nasıl ki film seçerken coğrafi dağılım ve çeşitliliğe dikkat ediyorsak, ortaklarımız noktasında da aynı yerdeyiz. Bundan sonra da daha çok Güneybatı Asya ve Kuzey Afrika bölgesine öncelik vereceğimizi belirtmek isteriz.

Son olarak festival programında benim ilk dikkatimi çeken şeylerden biri de “Ben de Yalnız Değilim Elbet, Titriyor Birileri Üzerime” seçkisi oldu. Her birimiz, bazen benzer gibi görünse de farklı farklı deneyimler üzerinden mücadele veriyoruz. Kapitalist, patriarkal, cis-het ilişkilere ya da ‘kutsal aile’ yansımalarına inat üzerimize titreyen o birilerine sevgilerle sunulmuş bu seçkiden bahsedebilir misin?

Geçtiğimiz OInur Yürüyüşü’nde ve 8 Mart yürüyüşünde, en kırılgan gruplardan biri olduğumuzu düşünen otoritelere gösterdik ki, sokak direnişine dayanışma hukukunu da yaşatarak lubunyalar ve kadınlar devam ediyor. Bu seçki, yalnız olmadığımızı, birbirimizle dayanışma içerisinde olduğumuzu, komünite olarak bağımızı, gücümüzü gösteren hikaye ve imgelerle dolu bir seçki. “Lubunya varoluşların bir arada olma ve dayanışma biçimlerini, pek çok yandan işleyen filmlerden bu seçki, lubunya komünitesine armağan olsun…” diyerek duyurmuştuk. Bu seçkinin ismi de sevgili Gülşen’in olay mı olay bir şarkısından geliyor. BurAdan da tekrar duyurmak isteriz ki Gülşen yalnız değildir!