
Şehr-i İstanbul: İnşaatlar ve mezarlıklar arasında distopya
Cuma akşam saatlerinde gelen bir haber ile Mecidiyeköy Torun Center inşaatında Alimak denilen asansörün içindeki işçilerle birlikte 32. kattan yere çakıldığını öğrenmiştik. Sonuç ne yazık ki 10 işçinin hayatına mal olmuştu. Ne bakımlarının ne denetimlerinin yapıldığı ne de bir paraşüt sisteminin uygulandığı asansör için Tayyip Erdoğan’ın imam hatip lisesinden arkadaşı Aziz Torun “yahu daha geçen bindim cillop gibiydi” gibi Zaytungvari bir açıklama yaptıysa da kabak yine projenin bir an önce bitmesi talebiyle kesintisiz çalışma izni alan inşaatın işçilerine patlamış oldu.
Hem de ne kabak.
Üstelik bu asansörün ilk vukuatı da değildi, geçtiğimiz nisan ayında 19 yaşındaki bir işçinin daha ölümüne sebep olmuştu bu “cillop gibi” olduğu iddia edilen Alimak.
İçinde 1500 kişiyi 21 ayrı taşeron firma üzerinden çalıştıran 1000 milyonluk TL’lik sermaye 42’şer katlı iki rezidans ve 36 katlı bir ofis bloğu kurmak için ortaya konmuştu. Dudak uçuklatan daire fiyatlarının 580 bin dolar ile 4 milyon dolar arasında seyretmesine karşılık tüm bir hafta sonu inşaatta çalışan işçilerle birlikte çamurlu duş bölmelerinden yataktan bile para alan taşeronlara kadar yapılan her yolculuk bize 2014’te İstanbul’da hayat bulan bir distopyadan haberler veriyordu sanki. El mahkum bugün biz de pembiş kurdeleli saç tokalarımızı pembe keskin bir bıçağa dönüştürdük, salladıkça sallıyoruz.
Ha bu arada, Forbes’un 2013’te yayınladığı en zengin Türkler listesinde 580 milyon dolarlık servetiyle 78. Sırada yerini alan Mehmet Torun’un da dahil olduğu Torunlar Şirketler grubunun İstanbul’da daha başka nereleri mıncık mıncık ettiğini görmek için mulsuzlestirme.org’un hazırladığı haritayı da ziyaret edebilirsiniz.
Distopya kent İstanbul’da hepimize kolaylıklar…