“Yakmıyor elimi artık bu kaynar sular” kuşağında bugün: Led Zeppelin vs. Ajda Pekkan

Tamam, söz konusu aşk acısı olduğunda şarkılarda teselli bulamayacağımızı çok uzun zaman önce fark ettik ama bu, şarkılardan ders alamayacağımız anlamına gelmiyor. (Şarkılar eşliğinde daha çok dertlenip katıla katıla ağlamak teselli bulmak demek değildir. Belki rahatlatır ama; o ayrı…) Egonuz yerlerde, sürüne sürüne çıkış yolunu bulmaya çalışıyorsanız biraz efkarlanmayı bırakıp şarkıların anlatacaklarına kulak verin. Ustaların deneyimi konuşuyor neticede!

Bir kere o lastiği gevşemiş pijama altını üzerinize geçirip bilgisayar karşısında sezonlarca dizi tüketmek, aşırı alkolle ve kederle bükülmüş kalbiniz için en iyi çare gibi geliyor olabilir ama değil.

Ya da yaş ilerlese de yatakta cenin pozisyonunu alıp damar şarkılar eşliğinde hüzünlenmek de çözüm değil. (Bakınız misal, en alttaki Bülent Ersoy klibi… Burada görüldüğü üzere sabaha kadar zincirleme sigara tüttürmesinin de pek bir hayrı dokunmuyor.)

Şu iki şarkıda da söylendiği gibi kedere eleme en iyi gelen şey çalışmak, çalışmak, çalışmak… Akşam 7’den gece 11’e, hatta belki günlerce sabahlayarak çalışmak… Aşk acısıyla aklınızı önce hüpletip sonra gümletmemenin yolununun çalışmaktan geçtiğini anlatan şarkılara kulak veriyoruz.

Artık Ajda Pekkan gibi gidip kaynar suların elinizi yaktığını hissetmemecesine kendinizi bulaşık yıkamaya mı adarsınız yoksa Led Zeppelin’ciler gibi, zihninizdekilerden kaçabilmek için sabahlara kadar çalışmaya mı koyulursunuz bilmiyoruz ama radyoda, orada, burada, şurada dinlediğiniz şarkıların ne kadar önemli sözler söylediğini hiç fark etmiyorsunuz ya, biz ona yanıyoruz.

Girişindeki belgesel kısmını ayrıca seviyoruz.

Gülünecek ne vardı hakikaten… 

Bülent Ersoy gibi sabahlara kadar sigara içmeyin arkadaşlar, gidin bulaşık yıkayın! (Şarkıdan ve klipten hiçbir şey anlamamış olmak…)