St. Vincent bu sefer piyano başında

St. Vincent, geçtiğimiz sene yayınlandığı albümü Masseduction’da yıllarca biriktirdiği duyguları, ilhamları, fikirleri bir araya getirmiş, farklı seslerin ve türlerin iç içe geçtiği bütünlüklü bir hikaye yaratmıştı. Bütünlüklü olması önemli, zira her şarkı farklı bir evrene açılıyor gibi olsa da St. Vincent’ın hayatla kurduğu kimi zaman arızalı ilişkileri adım adım anlatıyordu bize.

Aslında evet, St. Vincent ya da gerçek adıyla Annie Clarke’ın yöntemi bu oldu. Hiçbir zaman benzer seslerle yetinmedi. Onu bu kadar sürprizli yapan da bu aslında.

Bizi sürprizlere alıştırdığı için, geçtiğimiz haftalarda yayınladığı ve Masseduction’daki şarkıların sadece piyano eşliğinde yeniden yorumladığı albümünü dinleyince de çok şaşırmadım. Biraz garipsedim. Beğenmediğimden de değil, yanlış anlaşılmasın; neden böyle bir ihtiyaç duyduğunu merak ettim. Az önce tek albümde türden türe atlamasıyla övdüğümüz St. Vincent, enstrüman olarak sadece ve sadece piyanonun kullanıldığı, sabit bir çizgide ilerleyen bir albüm yapmış çünkü. Kesin aklında bir şey olmalı, ama ne?

Biraz nostaljik bir hissiyatı var bu piyano yorumlarının. Tori Amos ve Fiona Apple’ın 90’lardaki albümlerini hatırlatıyor. Hisli ve kafası bozuk bir şekilde ilerleyen piyanoya eşlik eden güçlü vokaller… Hatta başıma bir şey gelmeyecekse Tori Amos’un Boys for Pele albümünü çok andırıyor.

St. Vincent’ın her duyguya ayrı ayrı ayak uydurabilen vokallerine her daim hasta olduğum için bu albüm nimet gibi geldi bana. Sufjan Stevens’ın prodüktörü olarak da tanıdığımız Thomas Barlett’ın çaldığı piyano da vokallerle birlikte pekişiyor, hızlanıyor yavaşlıyor; sanki bir film izliyormuşuz gibi hissettiriyor. (Bu arada evet, aslında bu kayıtlardan çok güzel film müzikleri çıkar.)

Su gibi akıp giden seslerin eşliğinde bünyeye farklı hisler yaşatmak isterseniz, sizi albümle baş başa bırakalım. Ha, bir de yanına çay falan demleyin. Keyfi daha da artıyor.