Bıyıkof & Kerem Ardahan’ın ortak dili: Cry Baby

Kadıköy’deki Bina’nın bir katına yayılan Bant Mag. Havuz, şu sıralar Bıyıkof ve Kerem Ardahan’ın Cry Baby adlı sergisine ev sahipliği yapıyor. İkilinin birbiriyle söyleşmek üzerine kurguladıkları yeni dil imgesinin ilk kez izleyiciyle buluştuğu bir sergi bu. “Birbirleriyle söyleşmek üzerine kurguladıkları yeni dil imgesi” nedir diye merak edenler için Bıyıkof ve Kerem Ardahan ile bir araya geldik; hem ikiliye hem de 8 Aralık’a kadar ziyaretçilerini ağırlayacak Cry Baby sergisine dadandık.

Tanışır tanışmaz resim yapmaya başlayan bir ikili Kerem ve Bıyıkof. Her şey Çağlar’ın (Bıyıkıof), yarım kalan resmini göstererek, Kerem’e “Üstünü boyar mısın?” demesiyle başlıyor. İki yıllık hazırlık sürecinin ardından şimdi kolektif olarak ürettikleri resimlerden oluşan bir sergiyle karşımızdalar. Sergide günümüz dünyasının kusursuzluk arayışına karşı duyguları, gerçekliği, yalınlığı koyarak argüman üreten ikilinin sırasıyla birbiri üzerine bindirdiği katmanlar sonucunda tamamlanan resimleri bir araya geliyor. Çalışmalara bakınca gerçekten de kendi aralarındaki konuşmaları, bize “farklı bir dilde” anlattıklarını hissediyoruz.

Kerem Ardahan’ın benzetmesinden hareketle, “bıyıkofxkeremce” diyeceğimiz ikilinin kurguladığı bu dil için Bıyıkof, “Konuşarak ortaya çıkan bir diyalog değil bu… Lekelerden, çizgilerden, renklerden farkı yok harflerin de” diyor. Bize iyi haberleri de var; birlikte üretmeye devam edecekler.

Bıyıkof ve Kerem Ardahan’dan, bir araya gelme hikayelerinden, “aynı tuvalin üzerinde dört kollu bir insana” dönüşme süreçlerini ve Cry Baby’i dinliyoruz.

Her ikinizi de tanıyarak başlayalım istedik. Bıyıkof ve Kerem Ardahan; kimdir bu sanatçılar?

Kerem: Resim bölümünden mezun olduktan sonra uzun yıllar sinema ve reklam sektöründe sanat yönetmenliği yaptım. 2013 yılında ani bir kararla işimi bırakıp atölyemi açarak yeniden resim yapmaya başladım. O zamandan beri kendi atölyemde çalışmalarımı sürdürüyor, çeşitli karma ve kişisel sergilerde yer alıyorum.

Bıyıkof: Ben de grafik bölümünden mezun oldum, daha sonra sanat yönetmeni ve illüstratör olarak reklam ajanslarında çalıştım. 2013 yılından itibaren resim yapmaya ağırlık verdim ve devam ediyorum. 

Birlikte resim yapma fikri kimden geldi, bir araya geldiğiniz ilk günü hatırlıyor musunuz?

Kerem: Çağlar’ın atölyesinde oturuyorduk ve Çağlar’ın yarım kalmış bir resmi şövalede duruyordu. Bana “Üstüne boyamak ister misin?” diye sordu. Ben de boyadım, hiç güzel bir resim olmadı ☺ Beraber resim yapmanın ne kadar zor olduğunu anladık. Sonrasında hırs yaptık ve olana kadar uğraştık. Hâlâ da aynı hırsla uğraşıyoruz, bu uğraş öyle bir noktaya geldi ki bazen tek başımıza yaptığımız resimleri bile solluyoruz ama bu bize yetmiyor. Bu sebeple yaptıklarımız her seferinde yeni oluyor ve bizi şaşırtıyor. Bu şaşma hali bizim yakıtımız diyebilirim.

Bıyıkof: Beraber yaptığımız resim güzel olmadı ama beraber tuvali boyarken renklerle, çizgiler ve lekelerle dil dışı bir iletişim kurabildiğimizi fark ettik. 

Cry Baby, 8 Aralık’a kadar Kadıköy Bina’da sanatseverleri ağırlayacak. Neler göreceğiz sergide, ziyaretçileri neler bekliyor? Bir de sizden dinleyelim istiyoruz. 

Bıyıkof: Kerem’le birlikte geçen iki yıl boyunca düzenli olarak çalışarak ürettiğimiz resimlerden oluşan bir seçki. Ayrıca ilk defa farklı bir medyumla çalıştığımız ve daha önce hiç paylaşmadığımız kolajlarımız da yer alıyor.

Kerem: Aslında sergide gördüklerimizin yanı sıra görmediklerimiz de yer alıyor. Resimlerimizin altında daha başka resimler var hatta bazıları en üsttekilerden daha iyi resimler. Kaybetmekten, yenilmekten korkmamanın izleri resimlere yakından bakıldığında daha iyi anlaşılıyor. Sergide yer alan “Cumartesi” isimli soyut çalışma aslında resimlerin altındakilerle ilgili ipucu veriyor diyebiliriz.

“Cry Baby” sergisinin iki yıllık kolektif bir çalışmanın ürünü olduğunu biliyoruz. Pandemi ve kapanmaları kapsayan, birçok şeyi ilk deneyimlediğimiz bu iki yıl nasıl geçti sizin için?

Bıyıkof: İki yıl içinde pek çok şey yaşandı hem toplumsal hayatta, hem de kişisel hayatlarımızda… Yukarıda bahsettiğim kendiliğinden oluşan iletişime çok değer verdiğimiz için birlikte resim yapma disiplinimizden hiç kopmadık. Yaşanan gelgitlerin, başımıza gelen olayların resimlerin her birinde izleri var.

Kerem: Pandemi biraz da iyi geldi diyebilirim. Günlük hayatlarımızın rutin bile olsa ne kadar yorucu olduğunu fark ettik ve kendimizi dinleme fırsatı yarattık. Geri dönüşte daha tazeydik ve Çağlar’ın da söylediği gibi beraber çalışmayı özlemiş bir şekilde aynı disiplinle çalışmaya devam ettik. 

Sergi için bir araya gelmeden önce birbirinizi tanıyor ya da işlerinizi takip ediyor muydunuz?

Bıyıkof: İki yıl önce tanıştık ve kısa süre sonra birlikte resim yapmaya başladık. Kerem’le tanışmadan önce işlerini biliyor ve çok seviyordum.

Kerem: Evet, tanışır tanışmaz da resim yapmaya başladık. Aslında resim yaptığımız zamanlar konuştuğumuz zamanlardan çok daha fazla. İlk tanıştığımızda da bunu anlamış gibiydik. Sanırım ikimizin de başka bir iletişim biçimine ihtiyacımız varmış. Sonrasında dillerimiz de tuttu ve literatürümüzü birbirimizden beslenerek genişlettik. Şu an resim yaparken çeviriye çok az ihtiyaç duyuyoruz. 

Kolektif bir üretim yapmak nasıl bir deneyimdi? Sizin için en keyifli ve zorlayıcı yanları neydi bizimle paylaşır mısınız?

Bıyıkof: Kerem’in yanında kendim olabiliyorum, bazen tek başımayken olabildiğimden daha çok kendim olabiliyorum. Zorlayıcı bir durum yaşamadım bu güne kadar.

Kerem: Aslında başkalarıyla resim yapmayı denediğimde epey zorlandım. Bu kadar uzun süre çalıştıktan sonra işler kolaylaştı. Artık  bazen tuvalin üzerinde kendimizi dört kollu bir insan olarak bulabiliyoruz. 

Tek başına üretim yaparken belki yolun sonu ve gidişatı belli olabiliyor ama kolektif üretimler söz konusu olunca sormak istedik: Bir resme başlarken nasıl biteceğini kafanızda belirleyip öyle mi başladınız? Yoksa her şey yol boyunca değişti mi? 

Kerem: Ben resim yapmadan önce hiç eskiz yapmam. Hatta resmin sonlarına doğru işin fotoğrafını çekip onun üzerine eskiz yaparım. Yani biraz tersten işliyor benim için. Resim yapmak benim için hiç iş gibi olmadı. beni zorlamıyorsa, heyecanlandırmıyorsa, şaşırtmıyorsa, korkutmuyorsa hiç bulaşmıyorum. Birlikte resim yaparken de çıkmaz sokaklara bile bile girmek ya da kaybolmak, iletişim kurmak için bulunmaz bir yeni düzlem oluşturuyor. 

Bıyıkof: Nasıl biteceğini önceden planlamıyoruz.

Kendi aranızdaki konuşmaları, resimlerinizle bize “farklı bir dilde” anlatıyormuşsunuz gibi hissettim resimlere bakınca. Atacağınız her adımı konuştunuz mu yoksa doğaçlama mı ilerledi  diye merak ettim, aklıma gelen ilk soru bu oldu. Buna bağlı olarak resimlerinizdeki harfleri aranızdaki diyalogun dışavurumu gibi mi yorumlayalım mı; ne anlama geliyor bu harfler?

Kerem: Harfleri formal kullanımının dışında kullanmak özellikle hoşumuza gidiyor. Fakat “Dur bu resimde de şunu diyelim” diye hesaplamıyoruz. Söylediğim gibi en başa en ilkel olana doğru bir yol izliyoruz o noktada onlar harf değil, sesin temsil edilmesinden başka bir şey olmuyor. Anırtılar, bağırtılar; inlemelere dönüşüyor. Birbirimizle kurduğumuz bu diyaloglarda yüzeydeki ifadeler bizi pek ilgilendirmiyor, duygu ve düşünceleri ifade etmenin arkalarına doğru sarkmaya çalışıyoruz.

Bıyıkof: Harflerin diyaloğun dışa vurumu olduğu doğru ama konuşarak ortaya çıkan bir diyalog değil bu… Lekelerden, çizgilerden, renklerden farkı yok harflerin de.

Resimlerinizde gördüğümüz ağız, diş kavramları sizde nasıl karşılık buluyor bu kavramlar, neler hissettiriyor?

Kerem: Figürlerimizin hayvansı tarafı diyebiliriz. Onlar bizim gibi konuşmuyor, bizim gibi hissetmiyor, dolayısıyla kendilerini bizim gibi ifade etmiyorlar. Bazen de kıyafetliler kostümlüler bazen de ister istemez bizim dışarıda olan bitene bakışımızı yansıtıyorlar. 

Bıyıkof: Belki bastırdığımız ya da gizlemeye çalıştığımız vahşi yönlerimizin, korkunun, gözdağı vermeye çalışmanın dışa vurumu…

Cry Baby’nin açılışa bir hafta kala tamamlandığını söylüyorsunuz verdiğiniz bir röportajda. Üstelik bu çalışma sergiye de ismini verdi. Nasıl gelişti bu süreç?

Bıyıkof: Sergimizin tarihi belli olduğunda bu sefer sergiyle ilgili çalışmak için bir araya geldik. Sergi metnimizi yazalım, işleri seçelim, çerçevelere karar verelim diye buluştuk ama resim yapmaya başladık…

Kerem: Bir süredir sergi açmayı bekliyorduk, haberi alır almaz bu resmi yaptık. Cry Baby sergi metnimizin BıyıkofxKeremcesi oldu diyebiliriz. Tabii sonradan Türkçesini de yazdık ☺. 

NFT’ler, son günlerde gündemimize giren Mark Zuckerberg’in “hayal dünyasının” son ürünü metaverse derken gittikçe daha da dijitale kapılmış buluyoruz kendimizi. Siz ve çalışmalarınız cephesinde nasıl gidiyor bu dijitalleşme?

Kerem: İkimiz de dijital işler yapıyoruz, bir tarafından söz konusu durumun içinde yer almaya çalışıyoruz fakat hiç bir şey fiziksel olarak boyaları elimize alıp bir tuvale girişmek kadar gerçek hissettirmiyor. Bazen tuvale vuruyor boyaları fırlatıyor, bazen doku elde etmek için suya sokup yıkıyoruz. Bunların hepsi fiziksel olarak görülüyor, tüm süreç resimlerimizde hissediliyor. Bütün bu anları kayıt altına almış oluyoruz. Dijital dünyada bu mümkün değil, o yüzden önceliğim hep burası.

Bıyıkof: Dijital üretim uzun yıllardır yaptığım bir şey ve analogla karşılaştıramıyorum. Orası da başka bir oyun alanı, orada da üretmeye devam.

Kadıköy Bina’ya geldik, Cry Baby’i ziyaret ettik… Ayrılırken ne düşünelim, ne hissedelim ya da bu sergi bizde nasıl bir his bıraksın istersiniz?

Kerem: Biz de işlerimizi ilk defa bir sergi alanında bir arada görüyoruz. Herkesten farklı yorumlar alıyoruz, bu çok hoşumuza gidiyor. her izleyicinin farklı hislerini yakalarken, biz de her seferinde izleyiciden merakla bu sorunun cevabını bekliyoruz. Eğri, eksik, korkak, öfkeli, sıkılgan, çekingen, kusurlu olmanın iyi geldiğini söyleyebilirim. Bunlar yanlış değil, bizi hayatta tutan var eden şeyler. Bu ve benzer hislerin örtülerini aralamak niyetimiz.

Bıyıkof: İnsanların duygularını harekete geçirmiş olmak isterim. Hatta bastırmaya çalıştıkları duyguları fark etmelerini, o duygularla yüzleşmelerini.

Birlikte çalışmaya devam edecek misiniz? Bireysel ya da kolektif olarak neler bekliyor sizi önümüzdeki günlerde?

Kerem: Kesinlikle evet! Bir sergiye hazırlanmak sergi açmaktan daha iyi bence. Bu sergi bir defteri kapattı, yeniden başlamak için sabırsızlanıyoruz ikimiz de. 

Bıyıkof: Evet, birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Yeni ruh halleri ve yeni malzemelerle… Bakalım neler olacak, hepbirlikte göreceğiz. 

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et