Onlar yaratsın biz yiyelim

Bir masa düşünün, etrafı her saniye daha da mutlu olan insanlarla çevrili… Hem sunum hem de lezzet açısından güzel yemeklere denk gelmenin coşkun mutluluğu bu. Benim şahsen böyle anlarda gözlerim doluyor, içimde kahkahalarla patlıyor. Çok heyecanlansam da belli etmemeye çalışıyorum; yemekleri uzun uzun kesiyor, önce hangisinden başlasam diye hesaplar yapıyor ve ilk seçtiğime saldırıyorum. Yavaş yavaş durulsam da sonrasında, aklımda hiçbir şey kalmayacak şekilde tüm lezzetlerden mutlaka bir şekilde tatmanın yollarını buluyorum.

Ve işte karşınızda, bir cumartesi sabahı, hiç ummadığım bir anda bana tüm bu hisleri yaşatan Table on the Earth!

Mutfak Sanatları Akademisi’nde yolları kesişmiş Bahadır’ın Arca ve Duygu’yla. Kendisiyle aynı kafada iki şefle karşılaşınca uzun zamandır aklında olan proje için de kolları sıvamış. Bir masa etrafında özel yemek deneyimleri yaratan Table on the Earth’ün de temelleri böylece atılmış.

Gümüşsuyu’nda bulunan deniz manzaralı, keyifli evde (gerçekten burası, İstanbul’a bambaşka açıdan bakmanızı sağlayan bir yer) “test kitchen” deneyimini özenle paylaşıyorlar. Özellikle turistlere ve restoranların hızlı ritminden uzak, özel yemek deneyimi yaşamak isteyen lokallere yönelik, brunch, öğle yemeği ve hatta rakı-meze menüleri hazırlıyorlar.

Özellikle denize nazır, içeri sızan güneş eşliğinde brunch için buradaysanız çok şanslısınız diyebiliriz. Bana gelirsek, ben tabii deniz manzarası tarafında ve en stratejik lokasyonda yani masanın tam ortasına oturdum. Hem sağa hem sola hakimim.

Sol baştan başlamam gerekirse (şimdi biraz İngilizce de konuşacağım) kabaklı tulum peynirli kıyılmış cevizli ve muskatlı kiş, “brown butter” dedikleri kavrulmuş tereyağıyla hazırlanmış acayip güzel damla çikolatalı kurabiyeler, bademli ve kırmızı meyveli scone (içinde bir de elma var) ve yanında da Kuşadası Değirmen Çiftliği’nden gelen ve üretimine bizzat şahit oldukları ilek reçeli ve krem peynir.

Hemen yakınında bulunan espresso frosting brownie’nin içinde siyah fasulye, hurma püresi, Hindistan cevizi sütü ve frosting kısmında ise espresso ve avokadonun elele verdiği bir dans var. Devamında hurmalı Hindistan cevizi ve bitter çikolata kaplı toplar, hafif limonlu üstü mascarpone kremalı glütensiz badem unlu orman meyveli dacquoise (bir nevi mereng kek ) ve kocaman beyaz çikolataları olan brownie. Bir de özel günlerde de buradan ayrıca sipariş edebileceğiniz, muzun kokusunun buram buram yayıldığı çilekli muzlu çikolatalı naked cake.

Tüm etkinliklerde ise kahveler Ankara’nın en sevdiğimiz özelliğine dönüşme yolunda tam gaz ilerleyen f451’e ait. Zaten o gün o olmasaydı, biz muhtemelen şekerden komaya girebilirdik. Onun o kahveleri özenle demlediği kahveleri ayılttı bizi.

Tüm bunlara bir de ekibin sürekli gülümseyen yüzleri ve dostane tavırları eklenince, Dadanizm olarak gittiğimiz bu davetten birkaç saat geçse de kolay kolay kalkamadık. Evin tüm odalarını dolaştık. Her açıdan manzarasını fotoğrafladık, Instagram’ı ağlattık. Hatta bir ara Bahadır’ın antika çalışma masasına bile sulandık.

Şimdilerde ise kafa kafaya vermiş, bir daha ne zaman gitsek diye muhabbet döndürüyoruz.

Sohbet şahane, gerisi bahane derler ya, burada “gerisi” de dolu dolu…

İletişim için Table On The Earth: mutfak@bahadiryasar.com 

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et