Vizyonun dadanmalık üçlüsü

Yağmur ihtimali biraz kapıda belirince, vizyon da coşuyor sayın seyirciler. Kuru geçen bir yazın ardından, festivallerden filmler patır patır düşmeye başladı. 20 – 21 Ekim hafta sonunda yine çok iyi filmler gösterimde.

First Man

İşte uzun zamandır beklediğimiz ve nedense beklediğimize değmeyecekmiş hissini veren film. Whiplash ve La La Land’in yönetmeni Damien Chazelle, Ryan Gosling, ve The Crown’da Kraliçe Elisabeth’i sevdiren Claire Foy bir arada, Neil Armstrong’un aya gidişinin hikayesini anlatıyorlar. Biliyorsunuz aynı konunun bir de dizi çıktı geçen ay. House of Cards yaratıcısı Beau Willimon yönetiyor ve Sean Penn oynuyor. Onun da ismi The First. Birden neden bu konuya taktılar yine diye merak ediyor insan.

A Star is Born

Bradley Cooper’ın ilk kez yönetmenlik yapacağı film için neden bu hikayeyi seçtiğini asla anlayamıyorum. Önceki filmleri çok beğeniyormuş, “Ah ben yapsam şöyle yapardım” diyerek tırnaklarını mı yiyormuş, nedir? Neden bu projeyi seçmiş? Yalnız Lady Gaga harika bir seçim. Barbra Streisand’den sonra bu rolü oynayabilecek tek insan bence de Gaga. Hatta bu filmden 20 yılda bir yapılıyorken, son film için 40 sene beklenmiş olması, Barbra’nın Esther’e kattığı boyutun üzerine söyleyecek yeni bir söz bulamamış olmaları olabilir. Burada “onlar” gizli öznesiyle bahsettiğim, en genel ve belirsiz tanımıyla Hollywood’un ta kendisi.

The Kindergarten Teacher

Maggie Gyllenhaal’un bugüne kadarki en iyi performansı olabilir. Bir anaokulu öğretmenini oynuyor ve öğrencilerinden birinin çok yetenekli olduğunu düşünüyor. Bu çocuğun yeteneği için, kafamızda deli etik sorgulamalar yaratan hareketlerde bulunuyor. Sırf Gyllenhaal’un bu karakteri yorumlamasını izlemek için izlenebilecek bir film.