
Yasaklar hatırlattı: Biz bir dönem deli gibi buz patenine dadanırdık TRT karşısında
Haberi görmüşsünüzdür herhalde, TRT kış olimpiyatlarındaki kadınlar artistik patinaj yarışmasını yayınlamama kararı almış, kıyafet hassasiyeti dolayısıyla. (Bu kıyafet hassasiyeti ne çok merak ediyorum, mesela benim Crocs’lara karşı beslediğim duyguları da buna dahil edebilir miyiz? Yoksa işin altında daha fetişe bağlı durumlar mı olması gerekiyor illa?)
Haberi duyup görmeyenler varsa şuraya alalım.
Tabii ki yasaklananlar kadınlar kategorisiyle sınırlı değil; kadınların dahil olduğu çiftler ve buz dansı müsabakaları da yayınlanmayacak.
Oysa zaten bir süredir Avrupa ve Dünya artistik patinaj şampiyonaları yavaş yavaş TRT’den kaybolmaya başlamıştı. Takip edenler bilirler (takip etmeyenler de bilirler aslında, daha birkaç yıl evveline kadar yarışmaların yapıldığı günlerde televizyonda buz üstünde birbirini atıp tutan çiftleri pek sık görürdük) TRT 3 yarışmaları canlı canlı, gece gündüz demeden yayınlardı. Efsanevi TRT spikerlerinin heyecanlı anonsları eşliğinde sanki buzda yarışan benmişim gibi gaza geldiğimi, hatta fanatikleştiğimi hatırlıyorum. (Ya tüm buz pateni yarışlarını sunan bir adam vardı, neydi onun adı, Fahri İkiler değil, o tenis sunuyordu…)
Rengarenk kıyafetler, akıl almaz figürler, dünyanın en zor hareketlerini yapmıyormuşçasına gülümseyen yüzler, müzikler, heyecan, eğlence… Artistik patinaj turnuvaları gerçekten ama gerçekten bi harika oluyordu dostum!
Şimdi TRT’nin koyduğu bu yasakları duyunca biraz uzaklara daldım, o sapık gibi dadandığımız artistik patinaj şampiyonalarını hatırladım. Bilmem bilir misiniz, buz dansında efsane bir çift vardı, Marina Anissina ve Gwendal Peizerat…
Alışılmışın dışındaki kıyafetleri, müzik seçimleri ve figürleriyle inanılmaz ‘cool’ duruyorlardı buzda. Marina Anissina’nın 90’larda profesyonel olarak yarışmaya başladığında partneri, o zamanlar ayrıca nişanlısı olan Ilia Averbukh’tu. Sonrasında ise büyük bir Yalan Rüzgarı hikayesi başlar: Ilia, Marina’yı başka bir kadın için terk eder. Bu kadın da buz dansında yarışan bir sporcu olduğu için adam Marina’yı müsabakalarda da yalnız bırakır ve gider o kadınla birlikte yarışmalara katılmaya başlar. (Hmm…) Marina da St Petersburg sokaklarında kırmızı saçlarını savurarak dolaşırken bir gün Fransa’dan bir telefon alır ve kendisine Lyon’a gelmesi teklif edilir. Böylelikle Gwendal Peizerat ile Marina Anissina’nın yolları kesişir ve buz pistlerinin en nev-i şahsına münhasır çifti birlikte çalışmaya koyulur.
Tamam, işin masal kısmı bitti. Şimdi biraz da görsel şölene geçelim ki tüm bu anlattıklarımız bilmeyenlerin kafasında somutlaşsın.
Özet olarak şunu demek istiyorum en başından beri: Sevdiğimiz her şey bu memlekette piç edilmeye mahkum.
Marina Anissina’nın karizması hiçbir Hollywood starında yok:
Aslında bir sürü video var ama şu da çok tatlıydı:
Kapanışı tüm bunlardan bağımsız olarak Evgeni Plushenko abimizle yapmak istiyorum: