Nesiller boyu süren bir suç mirası: House of Hammer belgeseli Armie Hammer ve ailesine odaklanıyor

Cinayet, kaçakçılık, rüşvet, taciz, yamyamlık(!)… Sıraladığımız tüm bu karanlık suçlar yıllar boyunca Hammer ailesinin beraber anıldığı, gündeme geldiği suçlardan bazıları. Yani, sadece açığa çıkanları… Bu olaylı ailenin bir parçası olan Armie Hammer’ın oyunculuk kariyeri de kendisine yöneltilen taciz, tecavüz suçlamaları ve açığa çıkan yamyamlık eğilimlerinin ardından tepe taklak (şimdilik) olmuştu. Geçtiğimiz sene bir rehabilitasyon merkezine gönderilen Armie’nin ve ailesinin saymakla bitmeyen bu ürkütücü suçları ise şimdilerde Discovery+’in üç bölümlük belgeseliyle yeniden gündeme gelmeye hazırlanıyor. Armie’nin eski kız arkadaşlarının yanı sıra halası Casey Hammer da ailesiyle ilgili birtakım sırları açığa döküyor. Biz de bu vesileyle House of Hammer’a dadanıyor, bu tuhaf ailenin geçmişini kurcalıyoruz.

Hammer ailesinin geçmişinin Discovery+’ın House of Hammer gibi bir belgesel çekmesine malzeme verecek hatta bu belgeseli bile aşacak kadar karanlık, sansasyonel ve suç dolu olduğu aslında uzun zamandır konuşulan, bilinen bir gerçekti. Öyle ki 1996 yılında Edward Jay Epstein, Armie’nin büyükbabası Armand Hammer’ın hayatının anlattığı, Dossier: The Secret History of Armand Hammer isimli biyografik kitabıyla büyük ses getirmişti. Onun için Armie’nin saykoluklarına gelmeden önce Hammer’ların ürkütücü suçlarına ve yaşamlarına daha yakından bakalım.

Vanity Fair’in 2021’de Hammer ailesiyle ilgili yayınladığı bu detaylı yazıya göre Hammer’ların birçok erkek üyesi, özellikle Armie’nin de dahil olduğu son beş kuşak, bir şekilde suça bulaşmış ya da hüküm giymiş kişiler. Bu mafyatik ve sosyopatik aile üyelerini anlatmaya Armie’nin Rusya’dan göçen büyük-büyük-büyükbabası Dr. Julies Hammer’dan başlayacağız. Çünkü aynı zamanda Lenin’i destekleyen ABD Komünist Partisi’nin de kurucusu olan Julies, ailenin ilk skandallarından birine imza atanlardan. Birçok kaynağa göre Julies, 1919 yılında, Rus bir diplomatın karısı olan Marie Oganesoff’a başarısız bir kürtaj yaparak ölümüne sebep oluyor. Ya da şöyle diyelim; yaptığı kürtajdan sonra hastasını ölüme terk edip gelişen komplikasyonları tedavi etmiyor. Ardından “birinci dereceden kasten adam öldürme” suçundan suçlu bulunup hapis cezasına çarptırılıyor. Kendisi üç buçuk sene hapis yatarken ilaç şirketi Allied Drug and Chemical’ı tıpkı kendisi gibi bir doktor olan oğlu Armand Hammer devralıyor. Ve girişte de bahsettiğimiz kitabın yazarı Epstein’a göre Maria’ya kürtaj yapıp ölümüne sebep olan kişi aslında Armand. Epstein çoğu kaynağın aksine cinayeti işleyenin aslında Armand olduğunu, Julies’ın oğlunun suçunu üstlendiğini yazmış…

Armand babasının ilaç şirketini devralıyor almasına ama aslında Julies bu şirketini daha çok kaçakçılık yaparak yürütüyor, ha bire ABD’den o zamanların Sovyetler Birliğine hem legal hem illegal biçimde yasadışı ilaçlar, kimyasallar yolluyormuş. Sonra bu işlere önayak olan Sovyet Rusya Devlet Bürosu kapatılıyor ve Allied Drug’ın da yasadışı faaliyetleri sekteye uğruyor. Tabii Armand yine de sık sık Sovyetler Birliği’ne gidip geliyor, babasının komünist geçmişi sebebiyle de orada sağlam bir çevre ediniyor. Kazandığı paraları buralara yatırıyor, o sıralar sefaletten kırılan vatandaşlara yardımlar yolluyor. Ve bu sırada da Olga adında, eski bir çarlık generalinin kızıyla evleniyor ve adını Julian koydukları bir oğulları oluyor. Ardından Sovyetler’den kopardığı “özel teşvik desteği” ile yeniden ithalat-ihracat yetkisi kazanıyor.

Armand bu izinden sonra yavaş yavaş servetini büyütmeye başlarken Olga’dan ayrılıp Angela ismindeki bir kadınla evleniyor. Ama asıl servetini üçüncü eşi olan Frances Barrett Tolman’la yaptığı evlilikte buluyor. Hayatının sonuna kadar evli kaldığı Barrett’ın servetinin bir kısmını o zamanlar başarısız bir petrol şirketi olan Occidental Petroleum’a yatırıyor ve şirketin kuyularından çıkan petrollerle beraber hem şirket hem de Armand’ların serveti inanılmaz bir şekilde büyüyor. Armand bu yeni (ve zengin) hayatına adapte oldukça Sovyet geçmişini örtbas etmeye, ileri gelen bir sanayici olarak anılmaya çabalıyor; sosyeteye giriyor, politik çevreler ediniyor, Prens Charles’la sıkı ilişkiler kuruyor. Hatta bir noktada Prens Charles Hammer’ı Prens William’ın vaftiz babası yapmayı düşünüyor ama Prenses Diana bu fikre sıcak bakmıyor (bir kere de yanıl be Diana). Bu arada Armand tüm bunlara sahip olmasına sebep olan eşini defalarca kez aldatıyor, birden fazla kadınla ilişkisi olduğunu duymayan kalmıyor. Hatta eşi Frances, Armand’ın Martha Koffman adında iki çocuklu ve eşinden Armand için ayrılan bir kadınla olan ilişkisini öğreniyor. Ve Armand, Martha’nın adını ve görünüşünü değiştirmesi için ısrar ediyor, Martha’ya ona ve çocuklarına bakacağına dair sözler veriyor.

Armand Hammer en solda…

Bu arada Armand, daha sonra Sovyet casusluğunu finanse etmek için kullandığı ortaya çıkan sanat eserlerine olan düşkünlüğü ile biliniyor, onlardan bir koleksiyon oluşturuyor ve sonunda Los Angeles’ta bunları sergilediği bir Hammer Museum açıyor. Armand şirketlerini büyütmeye devam ederken tek oğlu Julian’ı güvenilmez buluyor ve onun yanı sıra torunları Michael (Armie’nin babası) ve Discovery belgeseline konuşan Casey’i de pek umursamıyor (biz Casey’in yalancısıyız). Casey “dedem Armand sürekli arkadaşlarını davet ettiği galalar düzenliyordu. Onun arkadaşlarının önünde yanlış bir şey yapamazdık. Mesela partilerinde aynı elbiseyi ikinci kez giyemezdik. Dış görünüş takıntısı vardı. Dışardan bakıldığında mükemmel bir aile olmamız gerekiyordu.” diyor. Hatta ailecek dedesi Armand’la görüşmek için randevu almaları gerektiğinden bahsedip “Succession’ı izlemeye başladım ama devam edemedim. ‘Aman Tanrım bu benim ailem’ diye düşündüm.” diyor. Julian, 26 yaşına geldiğinde ise kumar borcu olduğu bir adamla Los Angeles’daki evinde kavga edip onu öldürüyor. Tabii büyük milyarder Armand’ın oğlunun böyle bir cinayet işlemesi hemen gündem oluyor. Armand derhal 50.000 dolara bir avukat tutuyor ve bu avukat Julian için nefsi müdafaa talebinde bulunup suçlamaları reddediyor. Ayrıca Julian’ın vukuatları bununla da bitmiyor; Casey 2015 yılında yayınladığı Surviving My Birthright: The Authorized Version kitabında başka bir kadından da çocukları olan babası Julian’ın kendisine cinsel tacizde bulunduğunu ve tüm ailesine çoğunlukla kötü davrandığını anlatıyor. Of içimiz şişti be!

Bir sonraki kuşağa yani Armie’nin babası Michael’a geçelim şimdi de. Michael’ın da tıpkı babası gibi servet sarhoşu, uyuşturucu ve kumar bağımlısı olduğu biliniyor. Eşi Dru Mobley ile tanışana kadar tam bir “playboy” olarak takılıyor, yine ailede pek de güvenilir imaj çizemiyor. Dru ile tanışma hikayelerini de oğlu Armie şöyle anlatıyor; “babamın bir uçağa yetişmesi gerekiyordu. Havaalanına gitti, orada yabancılardan dayak yedi ve bayıldı. Uçağını kaçırdı. Uyandığında bir sonraki uçuş için bilet aldı. Bu uçakta da koltuğunu fazla ‘klostorofobik’ bularak yerini değiştirmek istedi ve kendini annem Dru’nun yanında buldu.” Michael ve Dru, uçaktaki bu fazla tesadüfi tanışmalarının ardından evleniyorlar, Michael’ın “playboy” hayatı sona eriyor (görünürde) ve ertesi yıl da Armie dünyaya geliyor.

Armie dört yaşındayken yani 1990 yılında ise dedesi Armand ölüyor ve arkasında paylaşılamayan, 180 milyon dolar değerinde bir servet bırakıyor. Armand’ın ölümünden sonraki süreci Casey şöyle anlatıyor; “birdenbire kötü bir Stephen King romanının için düşmüş gibiydim. Michael kapıdaki Rolls-Royce’ı aldı ve kaçtı. Babam Michael’ın bu hareketine anlam veremedi ama ben babama ‘artık kimse senin evinin ya da arabanın parasını, hiçbir şeyini ödemeyecek’ diyordum. Ertesi gün babam ben ve Michael da dahil olmak üzere herkesi ölümle tehdit etmeye başladı” diyor. Ve Washington Post’a göre Armand’ın ölümünün ardından kendisinin yasak aşklarının ve Armand’ın onlara borcu olduğunu iddia eden hayır kurumlarının da dahil olduğu onlarca kişi servette hak iddia etmiş ve bu uğurda toplam 100 tane dava açılmış.

Nihayetinde Armand’ın vasiyeti üzerine ailesine servetinin yalnızca 40 milyon dolarını bıraktığı ortaya çıkıyor. Yani oğlu Julian’a sadece 250.000 dolar düşerken, Casey ve yasak aşkı Martha’ya bırakacağına söz verdiği (Casey’in sözleri) Los Angeles’daki mülkü merhum eşi Frances’ın yeğenine devrediliyor. Derken miras konusunda uzun yıllar süren kavgalar, anlaşmazlıklar oluyor; bazıları hâlâ daha sürüyor. Armie Hammer işte tam olarak böyle bol kavgalı gürültülü bir aileye doğuyor. Dedesi Julian da 1996 yılında vefat ettikten sonra babası Michael ailesini alıp Karayipler’deki Cayman Adasına yerleşip burada emlakçılık işine giriyor.

Armie ailesinin özellikle de sıkı bir dindar olan annesinin çok baskıcı olduğundan ve devamlı “kapıdan çıktığınızda bizi temsil ettiğinizi unutmayın” uyarılarında bulunduğundan bahsediyor. Ama ne var ki Armie de nihayetinde temsil ettiği ailenin kaderinden kaçamıyor; 2011 yılında esrar bulundurmaktan ilk hapis cezasını alıyor ama kefaretle serbest kalıyor. Ardından önce ifşalanan yamyamlık eğilimleri sonra da tecavüz suçlamaları derken yine kendine açılan çeşitli davalarla gündeme geliyor, on yıllık evliliğinde eşini defalarca aldatıyor ve sonunda evliliği boşanmayla son buluyor.

Okuma önerisi – Bir golden boy’un gösterişli çöküşü: Armie Hammer ve gündemden düşmeyen olayları

Discovery+’ın üç bölümlük mini belgeselinin ilk fragmanında Armie’nin eski kız arkadaşı Courtney Vucekovich “Armie Hammer ile olan ilişkimde neler olduğunu konuşmak için buradayım” diyor ve başlangıçta her şeyin mükemmel gittiğini, kendisini Armie’nin yanında çok iyi hissettiğini söylüyor. Vucekovich ilişkileri ilerledikçe Armie’nin psikolojik ve fiziksel manipülasyonlara başladığını, ona ürkütücü fantezilerinden bahsettiğini anlatıyor. Yine Armie’nin bir başka eski kız arkadaşı Julia Morrison da cinsel istismarın şiddetinin her geçen gün arttırdığından bahsedip ona attığı mesajlardan birini gösteriyor; “birinin bana olan sevgisini ve bağlılığını kanıtlaması için vücudunu kendi isteğime göre halka açık bir şekilde kullanmama izin vermesi gibi bir fantezim var”. Casey Hammer da ailelerini anlatmak için “Succession’ın milyon katı” cümlesini kullanıyor, şiddet ve istismarın nesiller boyu devam ettiğini söylüyor. Discovery+’dan Jason Sarlanis’in “son yıllarda Hammer ailesine yöneltilen tecavüz ve taciz suçlamaları buzdağının sadece görünen kısmı” dediği House of Hammer belgeseli 2 Eylül’de yayınlanmaya hazırlanırken biz de bu ailenin başka ne saykoluklarını göreceğiz diye düşünmeden edemiyoruz tabii…