Tutku, aşk, hayal kırıklığı: Bir Günah Gibi eşliğinde Bridgerton izlemenin faydaları

ATV dizisi izler gibi izlediğimiz bir sezonla ful fors dönüş yaptı Bridgerton. Hatta entrika eşiğimiz biraz fazla yüksek olduğundan mıdır, nedir (çünkü bu gözler neler gördü ve izledi) bazı yerlerde daha fazla skandal görememenin hüsranını yaşadık (Shonda Rhimes git Aşk-ı Memnu izle) ama yine payımıza düşeni alarak ayrıldık Bridgerton’ların hayatından. Hastings Dükü Simon mu? Hayır, o bu sezonda yok. Neyse ki bu gerçekle de çok önceden yüzleşmiştik. Hikayenin bu yeni kısmında Bridgerton’ların en büyük oğlu Anthony kapımızı çalıyor ve yeni bir aşka doğru yelken açarken bizim de kalp atışlarımızı hızlandırıyor. Ah, romans… Ya da Burhan Altıntop’un o meşhur sözleriyle, ”Önemli olan her zaman aşk. Love… Love’ı çok seviyorum…”

Bridgerton serisi hayatıma girdiğinde 13 yaşındaydım. Geriye dönüp baktığımda kitapları okumak için pek de ideal bir yaşta olmadığımı görebiliyorum. Julia Quinn’in kaleme aldığı seri her biri birbirinden bağımsız, yaşadıkları dönemin içine sığmayan Bridgerton çocuklarının akıl almaz seksi hikayelerini anlatıyor. Böyle söyleyince young adult yani ‘‘yeni yetişkin’’ dizisi izleyeceğinizi düşebilirsiniz. Hemen açıklık getireyim: Dizi, 1800’lü yıllarda Birleşik Krallık’ta geçiyor. Leydilerin ve centilmenlerin olduğu, her akşam özel bir balonun düzenlendiği, kadınların sosyeteye takdim edildiği ve eş bulmak için yarışa girdiği bir dönemde kural tanımayan Bridgerton’ların kurallara uymaya çalışmasını izliyoruz.

Dizinin ilk sezonunda Bridgerton’lardan Daphne ve ben hariç herkesin ayılıp bayıldığı Hastings Dükü Simon’ın dillere destan aşkına tanıklık ettik. Zaten bu dizide dillere düşüp skandal yaratmıyorsanız bir çift olmaya uygun değilsiniz. Ayrılın. Rege Jean Page’in canlandırdığı Simon ikinci sezonda kendine yer bulmadı. Aksine Page’in yalnızca tek bir sezon için anlaşma yaptığı ve ikinci sezonda geri dönmeyeceği ısrarlı bir şekilde hatırlatıldı. Kendisi şimdilerde büyük bir yıldız. Ya da öyle söyleniyor, göreceğiz. Bizimle değilsin Rege.

Neyse ki ikinci sezonda, Bridgerton’ların en büyük oğlu Anthony kapımızı çaldı. Anthony ve bütün bir sezon uzaktan izlediği aşkı Kate Sharma’nın önünde eğiliyor, kendilerine sezon değerlenmeme geçmeden önce Gülşen’in Dillere Düşeceğiz Seninle şarkısını yolluyorum. Ne demek istediğimi birazdan anlayacaksınız.

Yaprak dökümü gibi bir sezon

İkinci sezonda Sharma ailesi, küçük kız kardeş Edwina Sharma’nın sosyeteye takdim edilmesi ve kendisine doğru bir eş seçmesi için Londra’ya geliyor. Ne tesadüftür ki Anthony’nin yolu önce abla Kate Sharma’yla kesişiyor. O an Kate ve Anthony’i canlandıran oyuncuların enerjisinin sezonu kurtaracağını anlıyorsunuz. İkili sekiz bölüm boyunca neredeyse asla yan yana gelmiyor. Çünkü Anthony, Kate’in kardeşi Edwina’ya evlenme teklifi ediyor ve düğün hazırlıklarına başlıyor. Gel zaman git zaman ikili arasındaki enerjiyi diğerleri de fark ediyor. Anthony ve Kate’in dillere düşmesi de böyle oluyor. Bu sezonda diğer sezondan farklı olarak yan karakterlerin hikayelerine daha fazla yer verildi. Neden? Benedict, Colin, Penelope, Eloise ve Featherington ailesinin maceralarına da ortak olduk. Gerek var mıydı? Featherington’ların fakir kalması sizce beni ilgilendiriyor mu? Seyirciyi ilgilendiriyor mu? Bize Anthony ve Kate lazımdı Shonda Rhimes. Kate ve Anthony, sezonun son iki bölümü bir araya geldi. Edwina’nın dizideki varlığı, kitapları okuyan bir seyirci için katlanılmaz bir boyuta ulaştı. Anlayacağınız dizi, yaprak dökümü misali, savruldukça savruldu.

Aşk-ı Memnu, dünyanın en iyi dizisi olabilir mi?

Edwina’nın Adnan Ziyagil tavırları da karakteri benimsememi engelledi. Kate’in sözde ihanetini kapalı gözlerle izledi. Öğrendiğinde ise “Sen benim oğlumdun!” gibi ikonik bir sahne yaşandı. Neyse ki Kate intihar etmedi, ama Kate’i affetmedi de. Tabii bu hikayenin mutlu sona ermesi gerekiyor. Malum, romans… Edwina’nın Kate’i affetmesi için Kate kaza geçirdi. ATV dizisi izler gibi izledim tüm sezonu. Anne Featherington’ın entrikalarına ayrılan zaman Kate ve Anthony’e ayrılamaz mıydı peki? Colin’in kitaplarda inanılmaz zeki bir karakter olarak tanıtılıp dizide Kırgın Çiçekler “Kemal’im yapmaz!” Mesude gibi dolaşmasına ne demeli?

Politik doğruculuğun sınırları

Edwina’nın sezon finaline doğru kendisini erkeklere beğendirmek zorunda olmadığını, giyinip süslenip görücüye çıkmasının anlamsızlığını inanılmaz politik doğrucu bir şekilde fark etmesi de dizinin 1811’de değil; 2020’de geçtiğini düşündürüyor. Elbette dizide, o dönemin gerçeklerine uymayan birçok detay var. Dizinin yazarlarının amacı da zaten Bridgerton’ı yeni bir dünyada sunmaktı. Gerçekliğin çarpıtılmış ancak çok daha iyi bir versiyonunu verme amacını bu yazar anlayabilir ama seyirciyi gerçekten 1800’lerdeki bir kadının Elizabeth Gilbert anı yaşadığına ikna edemezsiniz. Edwina, ablasının ihanetini öğrendiğinde ortalığı yıkmadı. Bağırmadı, çağırmadı. Silahlar patlamadı. Canım biraz kavga, biraz aşk. Bu diziye olay gerek. Edwina bunun yerine “Benim kendimi bulmam lazım, kendimi tanımam lazım” dedi ve evlenmemeye karar verdi.

Shonda Rhimes’ı acilen Aşk-ı Memnu Veda izlemeye davet ediyorum. Biz skandal beklerken ana karakter 1800’lerde rastlanmayan feminist bir duruş sergiledi. Tabii ki sergilesin, kendini bulsun dünyayı dolaşsın ama bu dünyada değil. Bu evrende değil. 2020’de geçmiyor bu hikaye. Diziye feminist bir bakış açısı katmak için Edwina’nın kendisini bulması da gerekmiyordu zira. Penelope, Firdevs Yöreoğlu’ndan öğrenecek çok dersi olduğunu düşünsem de Anne Featherington, Eloise, Daphne, Anne Bridgerton… Bu karakterlerin her biri güçlü, ne istediğini bilen kadınlar. Dizinin doğal akışında bu karakterlere yer vermek ve erkek egemen bir toplumdaki mücadelelerini izlemek hem bir seyirci hem de bir kadın olarak kendimi daha güçlü hissetmemi sağlamıştı.

Okuma önerisi – Kendimi kontrol edemiyorum: Yıllar sonra yeniden Aşk-ı Memnu izlemek için 10 sebep

Harcanmış bir aşk

Anthony ve Kate ikilisinin harcandığını da buraya not düşmek isterim. Aralarındaki çekim, yasak aşk ve tutku havada kaldı. Dizi Ajda Pekkan Bir Günah Gibi ve Serdar Ortaç Mesafe’nin kısa bir özetine dönerken Kate ve Anthony’den çok Edwina’yı ve Eloise’ı izledik. Bu durum, dizinin gelecek sezonunda bizi nelerin beklediğini ya da beklemediğini de sorgulatır oldu. Bir sonraki sezon Benedict’i görecek miyiz? Kitapların tartışmasız en iyi kadın karakteri Sophie’nin hikayesine ortak olacak mıyız? Yoksa Shonda Rhimes bir kez daha kitapların dışına çıkacak mı? Benedict ve Eloise’ın hikayesinin bir arada verilmesi de olası. Ancak Benedict’in hikayesinin tam bir sezon hak ettiği gerçek. Eloise’ın mektup aşkının arasına sıkıştırılmaması lazım. Colin ve Penelope’nin de başrolü üstleneceğini sanmıyorum.

En azından bir süre için. Öte yandan Penelope’nin suyu ısınıyor. Maskesinin düşmesine az kaldı. Düştüğünde umalım ki Simon, sevgili dükümüz, Penelope’yi desteklemek için orada olsun.

Bir sonraki sezonun gerçek bir tarihi romans olması dileğiyle,

Tutku gözle görülebilir olmalı, Shonda.

 

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et