İspanya’nın yeni yasalarından ABD protestolarına: Değişen kürtaj yasaları, protestoları ve regl izinleri

Kadın sağlığı ve üreme haklarıyla ilgili her ülkenin hatta her şehrin kendince yasaları oldu hep. Nedendir bilinmez, evrensel olması gereken bu yasalar ve kurallar yeni gelen yönetimlerin, iktidarların üzerinde kendince oynamalar yapabildiği türden olarak görülüyor halen. Bu nedenle dünyanın her yerinden, kadınların üreme sağlığıyla ilgili “geliştirilen” yasalar haber konusu oluyor hâlâ. Neyse ki arada iyi haberler de alıyoruz; geçtiğimiz günlerde İspanya hükümetinin regl izni ve kürtaj gibi konularda daha özgürleştirici bir yasa taslağı hazırladığını öğrendik. Birkaç gün önce kabine tarafından onaylanan bu tasarıya göre 16 yaşın üstündekiler için kürtaj yasaları gevşetilecek ve regl olanlara ayda beş güne kadar regl izni verilebilecek. Biz de İspanya’nın bu hamlesinin ardından dünyanın çeşitli yerlerinden yükselen kürtaj protestolarına kulak veriyor ve olan biteni sıralıyoruz.

Evet, girişte de dediğimiz gibi kadınlar ve üreme sağlığıyla ilgili yasalar her hükümetin kendince verdiği kararlarla şekil alan ve maalesef halen patriyarkanın adaletsiz ellerinden kurtaramadığımız yasaların başında geliyor. Kadınların temel yaşam hakları için verdikleri savaş ise ezelden beri süren mücadelelerden olmaya devam ediyor. Bazen iş hayatındaki eşit kazançlar için bazense kürtaj hakkı için en “medeni” ülkelerde bile hala sokaklara dökülüyor, hakkımızı arıyoruz. Çünkü aramak zorunda kalıyoruz. Sesimiz her geçen gün gürleşse de hâlâ, bu zamanda temel yaşam haklarımız için bu kadar çaba göstermek zorunda oluşumuz ise her kadını yıpratıyor, yaralıyor. Yazımızın başrolünde olan İspanya ise kadın hakları ve eşitlik konusunda geçmişi pek de parlak olmayan ülkelerden biri. Netflix Türkiye’den de izleyebileceğiniz Eşitlik Çağrısı belgeseli tamamen İspanya’nın bu konudaki kasıtlı başarısızlığına odaklanan ve bu eşitsizliğe gerek iş hayatında gerekse sosyal hayatında maruz kalmış birçok kadınla yapılan röportajlarla ilerleyen bir yapım mesela. Kız çocuklarının altı yaşından sonra kendilerini “daha az zeki” hissetmelerine neden olan ataerkil dayatmaların ve baskıların büyüdüklerinde de sadece şekil değiştirdiğini anlatan çarpıcı bir belgesel. Bu belgeselde de değinilen, 2016 yılında İspanya’nın geleneksel San Fermin Festivali’nde yaşanan korkunç olayın getirdiği ses de hâlâ kulaklarımızda. Hatırlamayanlar için hatırlatalım: bu festivalde 18 yaşındaki bir kadın, beş kişilik bir erkek grubu tarafından toplu cinsel taciz ve tecavüze uğramıştı. Ve zanlılar cinsel saldırı davasından beraat alırken, mağdurun “bilinçsiz durumda” olması ve faillerin şiddet ya da tehdit kullanmaması nedeniyle yalnızca cinsel tacizden hüküm giymişlerdi. Bu kararın ardından ise binlerce insan sokaklara dökülmüş, günlerce sürecek olan protestoları başlatmış ve takdire şayan bir kadın dayanışması örneği izlemişti tüm dünya. Bu tepkinin ardından ise İspanya yüksek mahkemesi bu kararı bozmuş ve beş faili toplu tecavüzden suçlu bularak cezalarını artırmıştı.

Geçtiğimiz günlerde İspanya hükümetinden geçtiğimiz günlerde kadın sağlığı ve üreme haklarıyla ilgili yeni bir yasa haberi geldi. Bu yasaya göre 16 yaşından büyük olanlar gebeliklerinin ilk 14 haftalarında, ebeveynlerinden ya da vasilerinden izin almak zorunda kalmadan devlet hastanelerinde kürtaj yaptırabilecek. Ayrıca kürtaj başvurusunda bulunanlara verilen üç günlük “düşünme süresi” de kaldırılacak. Ve eğer bir sağlık personeli kürtaj işleminde bulunmak istemezse kendisine bu hak da verilecek. Onun yerine işlemde bulunmakta bir sakınca görmeyen sağlık personelleri kürtajı yapacak. Böylelikle şu anda kürtaj olmak için şehir değiştirmek ya da özel hastanelerde ücretli bir şekilde yaptırmak zorunda kalanlara daha güvenli ve de daha az yargılayıcı bir ortam hazırlanmış olacak. İspanya’nın Eşitlik Bakanı Irene Montera Şubat ayında bu konuyla ilgili “halk sağlığı sisteminde kürtaj hakkının korunması ve kadınların kendi bedenleri, yaşamları hakkında karar vermesinin önündeki engellerin kaldırılması bu hükümetin görevi ve amacıdır. Gebeliğin gönüllü olarak sonlandırılması tüm kamu hastanelerinde garanti altına alınacaktır. Bunun gerçekleşmesi için, doğum ve jinekoloji hizmetleri olan tüm merkezlerin gebeliği gönüllü olarak sonlandırma hakkını garanti eden personellere sahip olması gerekecek. Vicdani red hakkına da riayet edeceğiz ve kadınların kendi bedenleri söz konusu olduğunda verdikleri kararlara uyacağız” demişti.

İspanya’da kabine tarafından kabul edilen ve önümüzdeki aylarda yasalaşacak olan bu yasa tasarısında regl izniyle ilgili sevindirici gelişmeler de mevcut. Artık regl olanlar iş yerlerinden doktor önerisiyle beraber ayda üç ila beş gün regl izni alabilecek. Böylelikle menstrüasyonun dismenore yani ağrılı adet gibi çeşitli sağlık sorunlarına neden olduğu yasalarca da kabul edilmiş oluyor. Bu arada geçtiğimiz senenin sonunda yine İspanya’daki küçük bir yerel yönetim de regl olan çalışanlarına bu izni vermişti. Girona belediye meclisi bu hamlelerini “menstrüasyon etrafında var olan bu tabuyu ve bazı kadınların çektikleri acıyı ortadan kaldırmak” amacıyla yaptıklarını söylemişlerdi. Böylece Girona, Batı Avrupa’da çalışanlarına regl izni veren ilk yerel yönetimlerden biri olmuştu. Bu arada Tunceli Belediyesi de ülkemizde benzer bir adım atmıştı hatırlarsanız. Belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun önderliğinde DİSK ile belediye arasında imzalanan sözleşmeyle ayda bir gün regl veya menopoz izni, 8 Mart’ta idari izin; LGBTİ+’lara ise Onur Yürüyüşleri’nde kullanmak üzere idari izin hakkı verilmişti. Darısı tüm ülkenin başına diyerek İspanya’ya dönersek; ülke genelinde geçerli olacak bu yasa ile beraber regl iznine ek olarak ayrıca regl ürünlerindeki KDV de kaldırılacak. Ve İspanya’dan geç kalınmış güzel haberler duysak da dünyanın geri kalanındaki gelişmeler pek iç açıcı değil maalesef.

Mayıs ayının başlarında ABD’den yasal kürtaj hakkının iptal edileceğiyle ilgili çeşitli söylentiler duymuştuk. Bu söylentiye göre sızdırılan resmi bir belgede, kürtajı gebeliğin 22 ila 24. haftalarına kadar yasal hale getiren 1973 tarihli “Roe-Wade kararı” şeklinde de anılan yasanın “zararlı sonuçları olması” sebebiyle iptal edileceğini yazıyormuş. Önce bu belgenin sahte olduğu iddia edilse de sonra gerçek olduğunun öğrenilmesiyle beraber tüm ülkede protestolar yükseldi. Zaten ABD’de Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin fikir ayrılığına düştüğü birçok konudan biri olan yasal kürtaj hakkı konusu da yeniden gündeme geldi böylelikle. ABD başkanı Biden ise belgenin gerçek olduğunun kesinleşmesinin ardından “bu Amerikan hukuk sistemi için temelden bir değişim demek. Mevcut yönetim kadının tercih hakkının önemli olduğu bu yasayı korumaya kararlı. Bu yasanın olası bir iptali kadınların ve LGBTİ+’lerin kişisel özgürlüklerini etkiler” dedi. Bu yasa iptal edilirse tüm ülkede ‘‘merdiven altı’’ kürtaj girişimleri artacak, pek çok kişi hayatını kaybedecek ya da çeşitli sağlık sorunları yaşayacak, travmalar taşıyacak… Bu konuyla ilgili halen kesinleşmiş bir karar bulunmuyor ama Haziran ya da Temmuz aylarında net bir karara varılacağı konuşuluyor.

Ayrıca çok değil, geçtiğimiz hafta başında da Hırvatistan’da bir kadının kürtaj hakkının sebepsizce reddedildiği haberi yer aldı dünya basınında. Hırvatistan’da tıpkı ülkemizdeki gibi kürtaj, gebeliğin ilk 10 haftasında yasal. Sonrasında ise eğer bebeğin veya hamilenin hayatını tehlikeye sokan bir durum ya da tecavüz gibi bir durum söz konusuysa yine kürtaja izin veriliyor. The Guardian’ın haberine göre, Zagreb’de Mirela Čavajda isimli bir kadının gebeliğinin altıncı ayında fetüse agresif bir beyin tümörü teşhisi konmuş. Doktorlar ise fetüsün doğsa bile kısa süre sonra öleceğini ya da ciddi sağlık sorunları olacağını söyleyip, yasal kürtaj süresi geçtiği için Slovenya’ya gidip orada kürtaj olabileceğini tavsiye etmişler. Hastanenin kürtajı reddetmesinin ardından ise Mirela hastaneye karşı bir dava açmış ve davanın duyulmasının ardından başkent Zagreb’de kendisini destekleyen mitingler düzenlenmiş. Mitinglerin ardından ise Hırvat Sağlık Bakanı bizzat çıkıp Mirela’nın kürtajının onaylandığını açıklamış… Kuzey İtalya’daki Piedmont bölgesinde sosyal politikalardan sorumlu bir meclis üyesi olan Maurizio Marrone’dan ise kürtaj konusunda mükemmel (!?) bir öneri gelmiş geçtiğimiz günlerde; kürtaj yaptırmak isteyenlere kürtaj yaptırmamaları halinde 4000 Euro ödenmesini önermiş. Tabii kendisinin bu önerisi yine aklıselim kişilerce ve muhalef partilerce kınanmış ve büyük tepki toplamış.

Ülkemizde ise 16 yaş üstündekiler için yasal kürtaj hakkı gebeliğin ilk 10 haftasını kapsıyor ve evli kadınların kürtajı için eşlerinin de izni gerekiyor. 10 haftayı aşmış gebeliklerde ise tıpkı Hırvatistan’da olduğu gibi hamilenin ya da bebeğin hayatını tehdit edecek bir durum ya da tecavüz söz konusuysa kurul kararıyla kürtaja izin verilebiliyor. Regl izni ya da ürünlerindeki KDV’nin kaldırılması ya da HPV aşılarının ücretsiz olması gibi gelişmeler ise maalesef şimdilik bir ütopya bizim için. Rahim ağzı kanserini, genital siğiller ya da penis kanserini önleyen HPV aşısının ücretsiz olması konusu son yıllarda sık sık birçok kadın örgütü tarafından gündeme getirilse de henüz resmi bir adım atılmadı bu konuda. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2019 yılında HPV aşısını 100 ülkenin aşı takvimine eklediğini söyleyen raporunda ulaşılan bu ülkelerin hedeflenen aşılanma planının yalnızca yüzde 30’una karşılık geldiği ve aşının özellikle dokuz yaşından itibaren aşı takviminde yer alması gerektiğinden bahsediliyor. Buna karşın yetişkinlere üç doz uygulanması gereken bu aşının ülkemizde dokuz valanlısı (Gardasil 9) henüz kullanıma sunulmamışken, kullanıma sunulan dört valanlısı ise oldukça yüksek fiyatlardan satılıyor… Ve İspanya ile başlayıp HPV’ye bağladığımız bu dertli yazımızın sonuna gelmişken iç çekerek uzaklara dalıyor, dünyadaki tüm kadın ve LGBTİ+’ların temel yaşam ve sağlık haklarına kavuşacağı günlerin umduğumuzdan çok daha yakın olmasını diliyoruz.