Manifesto gibi dans: Şili’deki kıvılcım dünyaya yayılıyor

Günlerdir Şilili kadınların dansını ve tüm dünyaya hızla yayılışını, kitlesel olarak dayanışmanın nasıl büyüdüğünü izliyoruz. Kadın dayanışmasının sınır tanımadığının bir kanıtı.

Karmaşık duygular içinde, defalarca kez izlediğim bu videonun etkisinden çıkamamışken, birbiri ardına diğer ülkelerden, şehirlerden gelen görüntüler ile kadın dayanışmasının sınır tanımayışı ve kadın hareketinin örgütlülüğü üzerine artan heyecanım dinecek gibi değil.

Politik eylemlerin, sanatın özgürleştirici rolünü nasıl kullandığını; sanat ve toplumsal muhalefet karşılaşmasının nasıl olabileceği üzerine -yakın tarihimizden örnekle- Gezi zamanı da pek düşünmüştük.

Şili’deki kadınların çağrısına, Paris’ten, Meksika’dan, Barcelona’dan, Londra’dan hızla dayanışma videoları gelince dansın ya da sanatsal / kolektif eylemin bedensel ve duygusal boyutu sayesinde daha hızlı yayılabileceğini bir kez daha görmüş olduk.

Ne olmuştu?

Bildiğimiz üzere, Şili’de 6 Ekim’den beri halk; ulaşım, eğitim, sağlık hakları için sokaklarda. Bu protestoların simgesi haline gelen pandomim sanatçısı Daniela Carrasco, 19 Ekim’de polislerce gözaltına alınmıştı ve erkek şiddetinin tüm korkunçluğuyla cansız bedeni 20 Ekim günü, Santiago’nun güneyindeki belediye binasının demirlerine asılı halde bulunmuştu.

Sabrı taşıran bu olay üzerine, Şili Ulusal Oyuncular Sendikası (SIDARTE) ve #NiUnaMenos-Chile isimli kadın örgütü, Daniela Carrasco için adalet mücadelesinde birçok kampanya düzenlendi.

Hatta ”Şilili bir kadın” imzasıyla yayınlanan mektuptaki şu sözler hepimizin kalbinin bir bir tarafını fena acıtmış, aynı zamanda “tek bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyen inancımızı arttırmıştı.

İşte o sözler:

“Sizlere uzaklardan, Şili denilen bir ülkeden ve kaçırılan, işkence gören ve tecavüze uğrayan bir kadın adına yazıyorum. Size vücudumu sunuyorum ama atan Şilili kalbi bir yana ayırıyorum. Tüm kanun uygulayıcılar! Beni öldürmeyeceksiniz, tekrar yaşayacağım! İçimdeki kadın Santiago’nun zorbalarına, diktatörlerine teslim olmayacak. Pinochet’nin gölgesi ve sokaklarımızda dolaşan ölüm beni hayalkırıklığına uğratmayacak! Ölüler veya kelimeler… Herkesin kendi dili vardır. Ben bir sokak sanatçısıyım ve benim anadilim Devrim. Mücadele eden tüm kadınlara, gülümseyin…”

Şilili kadınların vazgeçmeyişleri, kararlılıkları, tüm dünyada gündem olmaları ilk değil.

Pinochet gibi bir diktatör sonrasında, demokrasi gelmiş gibi görünse de geçtiğimiz yıl, Valdivia Üniversite’sinde taciz ve cinsel saldırıya karşı başlatılan öğrenci eylemleri, Şili tarihinde eşi benzeri bulunmayan bir harekete dönüşmüştü.

O zaman da, şimdi de “erk”in mevcut olduğu her alanda kadınların korkup susması, “köşelerine” çekilmeleri beklenmişken “örgütlenmekten başka yapacak bir şeyimiz” yok diyen kadınların asla vazgeçmeye, susmaya, korkmaya, itaat etmeye niyetlerini olmadığını göstermişti.

Geçtiğimiz haftalarda da Daniela Carrasco’nun gözaltında katledilmesi üzerine Şilili kadınların bir araya gelerek gerçekleştirdiği “Yolunda Bir Tecavüzcü” adlı dans performansı da sosyal medyaya düşmüş ve anında tüm dünyaya yayılmıştı.

Şilili feminist kolektif Las Tesis, bu dans performansını Daniela Carrasco’nun katledilmesinin hemen ardından gerçekleştirmek istemişti ama ülkenin tüm şehirlerine yayılan protesto gösterileri sonucu ertelemek durumunda kalmışlardı. Bu tarihe geçen protestoyu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde artan kitlesel katılımla birlikte tüm dünyaya yaymışlardı. 

Protesto gösterileri sırasında polis şiddeti sebebiyle gözlerini kaybeden eylemcileri temsilen gözlerine siyah bant takan kadınlar, bunu aynı zamanda huzursuzluğun karanlık tarafı olarak da düşünmemizi istiyorlar.

İşte o gün, bir yandan Türkiye’deki 25 Kasım eylemlerinden görüntülere, haberlere bakarken Şilili kadınların bildiğimiz kararlılıklarıyla sergiledikleri “Yolunda Bir Tecavüzcü” adlı dans performansı, sosyal medya üzerinden tokat gibi yüzümüze çarptı.

Yani, umuyorum öyle olmuştur… Bu anlatılan, protesto edilen kötü insanlar öyle uzakta, sandığınız gibi binlerce kilometre uzakta değil. Belki de sizin gibi o videoyu beğenerek izleyen ya da hayatınızın içinden, hiç ummadığınız biri de olabilir.  

İbret-i alem olsun, kadınlar korksun ve sussun diye işlenen bu cinayet, gözler dolu dolu izlediğimiz videolarda gördüğümüz üzere aksine bu dayanışmayı daha da büyüttü. Çünkü -sevdiğimiz bir sloganla yanıtlayalım-; ”Korkmuyoruz! Susmuyoruz! İtaat etmiyoruz!”

Şilili feminist kolektif Las Tesis’in “Yolunda Bir Tecavüzcü” sözleri

Baskıcı devlet eril bir tecavüzcüdür.

Ataerkillik bir yargıçtır, bizi dünyaya gelmiş olmakla suçlayan…

Cezamız senin görmediğin şiddettir, kadın cinayetidir, katliamın dokunulmazlığıdır, kaybolmaktır, tecavüzdür.

Tabii ki suç bende değildi! Ne nerede bulunduğumda ne de nasıl giyinmiş olduğumda…

Tecavüzcü sendin, tecavüzcü sensin!

Polislerdir. Yargıçlar, devlet, başkandır.

Baskıcı devlet, eril bir tecavüzcüdür.

Tecavüzcü sendin. Tecavüzcü sensin!

Sen rahat uyu masum kız, eşkıyadan çekinmeden. Ki senin tatlı ve güzel rüyalarının bekçiliğini yapan dostun Carabinero’dur.

Tecavüzcü sendin, tecavüzcü sensin!

(Metni çeviren gazeteci Zekine Türkeri’nin son dörtlüğe dair notu: Bu bir Şili güvenlik birimi olan Carabinero’ların marşından alıntı olup, ironi maksatlıdır)