Acil durum planı devrede: Beş adımda yeni yıla motive oluyoruz

Dadanizm newsletter duyuru (600 x 600 px)

Yeni yıl için kimin sohbetine kulak kabartsam aynı şeyleri duyuyorum, “aman hiç keyfim yok” ile “hiçbir şeyin eski tadı kalmadı” cümleleri arasında beşik gibi salınan bir sohbet. O kadar genelleştirilmiş bir yerden izliyoruz ki, hiç kendimize dair görmüyoruz bu hâli, kişiselleştirmiyoruz sanki. Ama üzerimize sihirli bir toz serpilmiş gibi heyecansız ve kıpırtısız karşıladığımız özel günleri, “özel” hissinden yoksun geçirmek de sanki o yaraya tuz basıyor.

Bir caddede karşıdan karşıya geçmeye çalışırken bu hissin ne kadar kişisel olduğunu derin bir çöküş anı ile kabullenmem gerekti. Hemen ardından işe koyuldum, beş adımlı bir “adım adım heyecan inşası ve yönetimi yapacağımız bir ‘yeni yıl için motivasyon’ serisi” hazırlamaya karar verdim. Öncelikle, yeni yılı Grinch’den kurtarmak için. Beş adımlık listenin “mazi kalbimde yaradır to do list”inin en şahane, en parıltılı en şıkırtılı yollarından geçip anridepresan etkili filmler izleyeceğimiz, içimizdeki çocuğa en mutlu hissettiği sabahı tekrar yaşatacağımız, tarçın ve zencefil kokulu bu beş adımda oturduğumuz koltukta maceraya çıkacağız ve patililerimizi yılbaşı elflerine dönüştüreceğiz. Elbette, tüm bu adımların sonunda biz de yeni yıla heyecanlanan, yaşama karşı umut dolu, yeni kendimize kavuşuyoruz.

Hazırsanız başlıyorum!

Başlangıç: bir çöküş anı…

Trafik kilit, karşıya geçmem gerekirken diğer tarafa gitmemiz gerektiğine karar veren köpeğimin çekiştirmesine karışan rüzgâra direnmeye çalışıyorum. Ve bir anda o bilindik melodi yankılanıyor: “jingle bells, jingle bells, nı nı nı nıı nım çık çık çıkkk”. Çevreye mutluluk ve neşe yaydığına inanmış bir sürücü, aracından tüm caddeye yayın yapıyor.  İşte o anda, rüzgârdan çok daha sert bir şey çarpıyor yüzüme: Yeni yıla günler kaldı. Ve ben asla hazır değilim. Geçtiğimiz sene de aynısını hissetmiştim. Geçtiğimiz yılın yeni yıl kutlama fotoğraflarını paylaşmadım hâlâ. Paylaşamadım bile.. Aslına bakacak olursak, ben hâlâ daha, bitirdiğimiz seneye başlamaya mental olarak hazırlanamadım. 2025.

Peki, ya bu yıla da böyle girersem? Yepyeni bir yılı daha hazırlıksız karşılayışımla, tüm o seneyi de yaşanmamış mı hissedeceğim?

Okuduğunuz satırlar tatlı bir hafta sonu yürüyüşüne çıktığımı sandığım sıradan bir günün, sıradan bir panik ânı. Bu panik aslında çok gerilere itelemeye çalıştığım bir gerçeği ortaya çıkarıyor: Benim yeni yıla heyecanım kalmadı. Bunu kabullenmek o kadar zor ki… Çok değil yalnızca birkaç sene evvel, daha kasım bile bitmeden kocaman ağacımı çıkarır, süsler püsler, rengârenk yanıp sönen ışınları içinde oturup haftalarca o geceyi beklerdim. Peki, ya şimdi?

Aslında yalnız da değilim. Kime sorsam yeni bir yıla başlama hevesi yok. Kimseler heyecanla bir plan yapalım telaşına da düşmedi. Yeni yıldan beklentisini sorduklarım ya buruk bir kahkaha atıyor ya da kalbimi kıran bir göz devirmeyle cevap veriyor bana. Tamam ama hepimize ne oldu? Bir anda görünmez eşiği aştık ve kendimizi bir sabah uyandığımızda yeşil tüylerimizle Grinch’e dönüşmüş mü bulduk? Şu benzetmeyi yerli yerinde kullanabilmek için filmi başından sonuna tekrar izledim. Doğru cevabı bulmak için sizi de hemen huysuz yeşil adamı izlemeye davet ediyorum, 2000 yapımı versiyonunu ama, karışıklık olmasın lütfen. Böylece durumumuzun vahametini anlayıp “korkarım mücrim gibi baktıkça istikbalime” moduna birlikte geçebiliriz. Farkındalık da çözümün yarısı derler ya zaten. Haydi iyi seyirler!

Anlamsızlık aleminde..

Elbette, bu heyecansızlığı da, klasikleşmiş “hiçbir şeyin eski tadı kalmadı” çemberine sokuşturabiliriz. Duygu durumumu tahlil edip uzun uzun yazabilir; sosyolojik, ekonomik, psikolojik analizlerle destekleyebilir, böylece “ülkede çikolatanın bile tadı yok, bizim jenerasyon zaten hep depresyonda, dünyanın hâli ortada” gibi genellemelerle açıklayabilir, kendimi rahatlatıp yarı depresyonlu tam heyecansız, saksı çiçeği yaşam formunun uyuşukluğuna kapılabilirim. Ama, tüm bu çabayı göstersem bile mutlu olmayacağımı, bu anlamsızlık hissinin beni bırakmayacağını; sadece 12 ay sonra aynı boşluğun içime dolmasına engel olamayacağımı da biliyorum.

O yüzden uzun analizleri, sebep sonuç ilişkileri üretip irdeleyeceğimiz makale taslaklarını ve bahanelere sığınmak isteyen her bir hücremi en ücra köşeye doğru itip yepyeni bir sayfa açıyorum. Eve vardığım gibi, ayın birinin pazartesiye denk geldiği günlerde gördüğümüz manzaralara benzer bir masa hazırlıyorum: ajandalar, renkli not kağıtları, sticker’lar, yapışkan bloklar, rengârenk kalemler… Ne de olsa “bugün geri kalan hayatımın ilk, yılın da neredeyse son günü”. Önümüzdeki haftada bizi hayat dolu, neşeli, özel günleri kutlama heyecanı olan eski halimize ışınlayacak bir plan yapmaya başlıyorum; yeni bir yıla girmemiz fikrine bizi ısıtmakla kalmayıp sahiden heyecanlandıracak bir plan.

Antidepresan etkisi yaratacak, adım adım heyecan inşası ve yönetimi yapacağımız bir “yeni yıl için motivasyon” serisi. Küçücük görevlerle büyük başlangıçlara…

Yeni yıla heyecan duyma planı: 5 adım

ADIM 1-) Bir playlist alır mısınız?

Bir numaraya elbette, bana bu “derin farkındalığı” sağlayıp harekete geçmeme katkı sağlayan müziği alıyorum. Şimdi hemen uygulamamı açıp bir “en güzel yeni yıl şarkıları” temalı liste hazırlıyorum, ki sizinle de paylaşabilirim. Sinatra’nın şaheserleriyle başlıyorum. Peki, bu listeyi biraz daha kişiselleştirsek ve nerede olursak olalım, hangi ruh halinde hissedersek hissedelim, bize “iyi gelen” ve “modumuzu yükselten” şarkıları da eklesek nasıl olur? Mesela, hani dinlediğimizi herkese söyleyemediğiniz ama, yeni bir başlangıç yapılacağı zaman damarlarınıza keyifle karışık bir heyecan pompalayan türden şarkıları.

Hemen kendimi öne atıp başlıyorum, samimiyetin günahı olmazmış, benim “o” şarkım Sertab Erener’in “Kendime Yeni Bir Ben Lazım” şarkısı. O şahane melodi nerede ne zaman kulağıma gelse şöyle tatlı bir heyecan kaplıyor içimi ve “Haydi yeni bir başlangıca” diye kulağıma fısıldıyor:

Bu sene iyi geçmedi söylemem lazım / Kader beni seçmedi ama görmemem lazım

Belki birden bire yeniden başlamam gerek /Eskiden taptığımı bugün taşlamam gerek

Yeni bir aşk yeni bir iş/ Yine gülecek bir neden lazım

Yeni bir haber yeni bir kader/ Bunlar için bana şans lazım

Yeni bir duruş yeni dokunuş/Tek tek keşfetmem lazım

Yeni bir hayat gerisi bayat/Kendime yeni bir ben lazım

Ne kadar “aman hiç keyfim yok” deseniz de, daha açtığınız ikinci şarkıda bile modunuzun değişeceğini siz de çok iyi biliyorsunuz. O yüzden, haydi hemen kullandığınız uygulama neyse onu açın ve kişiselleştirilmiş dokunuşlarınızla kendi listenizi oluşturun. Hem bu listeleri birbirimizle paylaşıp karşılaştırabiliriz bile

İlk görev: Yürüyüşlerde, trafikte, bir yere yetişmeye çalışırken, her ne olursa, yeni yılın geleceğini bana önümden öylesine geçen bir araba değil; bizzat kendi seçtiğim şarkıların hatırlatması.  Hatta belki, dozu artırıp, önümüzdeki bu üç hafta alarm seslerimizi, içimizi -en çok- ısıtan yeni yıl şarkıları ile değiştirebiliriz. Fazla mı iddialı oldu yoksa?

ADIM 2-) Birileri asla geç değil, birileri asla erken değil der

Bu hevessizliği birazcık ucundan köşesinden ele alınca altından “bu yıl içinde istediklerimizi yapamamak, hedefleri tamamlayamamak” hissi çıkıyor sanki. Çok tanıdık bir his, değil mi? Bunu geçirmek için neler yapabileceğimi çok düşündüm. Sonra hemen aklıma gelen ilk filme bakıp kopya çekmeye çalıştım.

Çok ipucu verdiğim için “Bucket List” filminden bahsettiğimi anladınız, biliyorum. Hemen hepimizin geçmişte mutlaka izlemiş olduğu o filmi, bir de benim gibi “alıcı gözle” izlemek için tekrar açmanızı rica ederek kendi çıkarımlarımı sıralamaya başlıyorum:

– Hep bir şeylerin milat kabul edilmesine ihtiyaç duymak,

– Hep bir planlama programlama, ama başlanması ve gerçekleştirilmesi birbirine bağlı bir zincir halkası gibi birbirine eklemlenmiş düşünceler. Birleşip birleşip büyüyüp sonunda ayağımıza pranga gibi takılan “büyük başlangıç kararları”.

Bunu söylediğim anda aklınıza bu yıl yapamadığınız bir şey parıldadı değil mi? Belki bir kursa, spora başlamak, yeni bir dil öğrenmek ya da hep denemek istediğiniz o pastayı yapmak… Aklınıza ilk ne geldiyse işte şimdi, tam da şu anda, ya da yarından tezi yok diyelim, derhâl, ona başlıyoruz. Hangi kursu yeni yıla ötelediysek kaydımızı bu hafta bitmeden tamamlıyoruz, gideceğimiz spor salonunu seçiyoruz, pastacılık malzemeleri için alışveriş sepetimizi hazırlıyoruz.

İkinci Görev: Yeni yılda heyecanla yepyeni beklentilerin sahibi olabilmek için önce geçmişten gelen “yapılacaklar listemize” hiç beklemeden, şimdi başlıyoruz. Böylece hem yeni yıla çoktan başlayıp öne geçiyoruz hem de yepyeni kararlara da yer açılıyor.

ADIM 3-) Tarçın, zencefil, baharatlı şeker kokusu

Yeni yıldan bahsederken elbette, planlamanın yüzde 70’ini yiyecek içecek bahsi oluşturuyor. Ama bu defa, şu menü planlama işini tek güne indirmesek, en sevdiğiniz yeni yıl tatlarını tüm haftaya yaydığımız bir büyük beslenme planı yapsak nasıl olur? -Bunu hazzı ertelemek gibi bir açıdan ele alıyorsanız bilemem tabii.- Mesela, kahvaltılara peynirin yanına sevdiğimiz mezelerden eklesek, ama o peyniri de şu şipşak yemek hazırlama videolarındaki gibi baharatlarla süslü yılbaşı çamlarına çevirsek. Nasıl olur ama? Peki ya o tatlı ve süslü ve çok şirin kurabiyeler?

Mesela benim için yeni yıla yaklaşmak biraz da kurabiye demek. Kurabiye adamlar, Noel babalar, çam ağaçları… Tarçınlı, zencefilli, baharatlı şeker kokan kurabiyeler. Kışın en sevdiğim lezzetlerinden, kızarmış sıcacık kestaneler, şöyle kıvamı yerinde bir kupa sıcak çikolatayı da listeye ekleyeyim, kremalı ve marşmelovlu, sıvı mutluluk kupası gibi… Tüm duyu organları kıyaslamasında hafıza ile en ilişkili olan önce koku ardından da tat duyusuymuş.

Peki, ben bu şekerlemeleri sayınca siz nereye gittiniz?

Bu yılbaşı lezzetlerinin tümünün çağrışımı elbette, çocukluğumun sıcacık yeni yıl günleri. Heyecanla uyandığımız yılın o ilk sabahları…

Sabah yumuşacık battaniyenin altında, kurabiyelerim ve elimdeki sıcak çikolatam, ev mis gibi tarçın, zencefil ve baharatlı şeker kokuyor. Yayıldığım koltukta film izliyorum, hem de en sevdiğim; “Evde Tek Başına”yı. Dudaklarımda biriken şeker tadına çocuk kahkahalarım karışıyor.

İşte, mutluluğun resmini çizemedim ama bu ilk sabah tasvirim, hiç de fena olmadı. Galiba bu hafta, pazar sabahının “yeni yıla hazırlanma” görevini de aldım. Ve en sevdiğim görevi seçmek için uzaklara gitmeye de gerek kalmadı.

Üçüncü Görev: Çocukluğun sıcacık sabahlarından, en mutlu, musmutlu olduğunuz ânı hatırlayıp, bu pazar sabahını birebir aynı senaryoya uyanıp, o günü tekrar yaşamak. (İçimizdeki çocuk bunu sevecek.)

ADIM 4-) Maceraya çağrı

Hayallerimiz ve gerçekleştiremediğimiz planlarımız tahmin edebileceğimizden çok daha benzer, öyle değil mi? O halde, gerçekleştiremediğimiz maddeleriyle “mazi kalbimde yaradır to do list”imizin en şahane, en parıltılı en şıkırtılı maddesine bir gelelim isterim: “Dünyayı gezmek”

Biraz daha rasyonel olanlarımızın “abartma artık” diye içinden geçirdiğini duyuyorum ve şu soruyu ekliyorum: “Dünya değil de, siz hangi ülkeyi kesin görecektiniz bu sene, kendinize söz vermiştiniz hani, neresiydi?”

Cevabınızın hazır olduğunu bilmek güzel, buraya kadar geldiğiniz için, siz de benim vereceğim yanıtı tahmin etmekte zorlanmıyorsunuz umarım. Evet, haydi hemen o ülkeye bir bilet bakın, yeni yıl gecesi planınızı hemen değiştirin!

Tamam, tamam kabul, rasyonelliği sokakta görse yolunu değiştiren yanım konuşuyor. Bu ses, içimde dizginlenemeyen “dünyayı gezmek” maddesini yazan tarafım, bu taraf genellikle; bir bütçe oluşturmayı, mali hesap yapmayı, vize başvuru sürecini, evrak hazırlama maratonunu, arkadaşlarınıza verdiğiniz sözleri ve ailenize karşı duyduğunuz sorumluluğu bilmezden gelmeyi tercih eder.

Şimdi biraz da diğer taraftan gelen cevaplarıma bakalım.

Tam da bu noktada size biraz “kahramanın sonsuz yolculuğu çemberi”nden bahsetmek istiyorum. Biliyorum bu analizler ve kuramlardan uzak bir metin olacak sözünü vermiştim, ama inanın ki işimize yarayacak.

Joseph Campbell’ın hayranlık uyandıran çalışması, “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” (Türkçeye çevrildi ve yeni baskıları mevcut), temelde tüm mitolojik öykülerin, kahramanlık anlatılarının ve dini hikayelerin aynı şema ile kurulduğunu öne sürer. Buna göre kahraman bir maceraya çağrı alır, bu çağrıyı kabul etmekte zorlanır; çünkü evi çok rahattır ve istediği her şey de oradadır (hem sokaklar çok kalabalık) ardından bu yolculuğa çıkmak için reddedemeyeceği bazı olaylar olur (adımlara siz bir göz atarsınız artık) ve kahraman yola çıkar. Bilbo’yu hatırlar mısınız? Hah! İşte en güzel örneklerden biri o.

Ama bunu yalnızca bir hikâye şemasına indirgemeyelim. Bu öyle muazzam bir çalışma ki, insanlığın binlerce yıl boyunca neden ve nasıl aynı şekilde hikâye anlattığını anlamamızı sağlıyor. Böylece biz de -insana dair-bazı -pek çok -diğer şeyleri- anlıyoruz. En temelde şöyle özetleyeyim, bu hikâye çemberi o kadar etkili ve işlevsel ki, ruhsal sorunlar yaşayan bazı psikiyatri hastalarına, kendilerinin kahramanı olacağı bir öykü yazdırıp, o öyküde bu şemayı uygulamaları sağlanırsa, bir çeşit tedavi işlevi gördüğü keşfedilmiş. Şimdi, neden bahsettiğimi anladınız değil mi?

O hâlde, güzide ülkemizin sevgili şehrinde yeni yıl planları hazırlarken biz de maceraya davet çağrısını alıp yola çıkabilenlerin peşine takılalım derim. Sabun köpüğü ve çerezlik, tatlış ve yumuşak içerik sözümü hatırlatıp bir kitap ve bir film ekliyorum.

Başrolünde Julia Roberts ile önce İtalya’nın lezzetli sokaklarında kaybolup ardından budist bir rahibin peşinde kendimizi bulacağımız “Ye Dua Et Sev”, bu adımın öne çıkan filmi. Javier Bardem de bonusu diyelim.

Hemen ardından yatmadan kısacık bir zaman ayırıp Amazon’da heyecanlı bir maceraya çıkacağımız Debbie Macomber’ın “Yeni Yıl Yeni Hayat” isimli kısa romanını öneri listeme ekliyorum. (Romantik bir macera diyelim.)

Tabii isterseniz bu kısmı kişiselleştirebilirsiniz, ancak görevler belirlendi.

Dördüncü Görev: Kapılıp gideceğiniz bir kitap ve bir film ile keşfi alem!

Size en iyi gelen macerayı seçtiğinizden emin olun.

ADIM 5-) Panayırlar, kermesler ve dahası…

Tüketimi azaltmanın öneminden geçtiğimiz yıl epey bahsettik. O nedenle öncelikle bu adıma oldukça temkinli yaklaşmamız gerek. Yılbaşı kermeslerine ve panayırlarına ziyaretlerde bulunmamızı salık vereceğim bu yeni adımın en önemli püf noktası, bu ziyaretleri AVM’ler ve AVM’den bozma etkinlik merkezlerinde olmamasına özen göstermeniz. Özellikle İstanbul’da sayısız kilise ve yabancı okul belirli günlerde kermesler ve panayırlar düzenliyor. Bu organizasyonların en kıymetli noktası ise, katılan herkesin elinin emeği ile tezgahını açıyor oluşu…

Ben geçtiğimiz hafta sonu yaptığım ziyarette dünya tatlısı teyzelerden tamamen el yapımı fıstıklı çikolatalar, ninesinin miras bıraktığı yüzyıllık tariflerle hazırladığı likörler, yılbaşı kurabiyeleri (elbette), el yapımı mumlar ve yine el örgüsü yılbaşı dekor ürünleri aldım.

Sadece bu ürünlerin yapılış sürecini zanaatkarı ile konuşabilmenin bile günümüzde neredeyse imkânsız olduğunu hatırlatıp kadın emeğinin değerlendirilmesinden lokal markanıza destek olmaya uzanacak, neresinden bakarsanız bakın doğru bir alışveriş yapmanızı sağlayan bu panayırlara geç kalmadan ziyarette bulunmanızı salık veriyorum. Hem sevdiklerinize küçük küçük hediyeler bulmanız için neredeyse sonsuz seçenek mevcut.

Beşinci Görev: Yılbaşı kermesleri ve panayırları gezilecek, üreticilerle tanışılacak. Hem bizi hem sevdiklerimizi heyecanlandıran küçük şeyler -abartıya kaçmadan- alınacak.

Merhaba

Adım adım görevleri tamamlayıp buraya kadar geldiyseniz kendinize kocaman bir yeni SİZ ürettiniz diyebiliriz. Tebrikler!

İçten içe bizi kemirip geceleri içimizi bomboş bırakan umutsuzluk ve heyecansızlıkla kendi kendimize savaştık, mücadele ettik ve birbirinden tuhaf görev listesiyle yeni yıla YENİ BİR BEN yarattık. Artık yeni yıldan heyecanlanan, gelecekten umut duyan, kendi duygularıyla başa çıkabilen ve hatta onları yönetebilen yeni kendinizle önünüzde yepyeni bir yıl var.

Keyifli seneler!

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin