
İllüstrasyon alemi bir efsaneyi daha kazandı: Jack Kerouac – “On The Road”
Yazı: Zeynep Uğur
Dijital dünya bize her geçen gün kazandırdığı yeni alışkanlıklarıyla türlü sürprizler yapmaya devam ediyor. Ellerimizde tabletler, kindle’lar, yok efendim akıllı telefonlar derken bir bakıyoruz 1 saatimizi baş parmağımızı zarif dokunuşlarla Facebook ana sayfasında aşağı doğru kaydırmaktan başka bir şey yapmamışız.
Oysa sorsak, “Allah’ım bu iş hayatı tüm vaktimi alıyor kendime hobilerime ve nesli tükenen hayvanlar için mücadeleye eskisi kadar vakit ayıramıyorum” türünden cevapları duyar gibi oluruz.
Teknolojinin kalbimizde açtığı bu tanıdık yaralara merhem olmak için yola koyulan girişimciler de yok değil elbette. “Patronumun gözüne nasıl girerim? Erkek arılar dişi arıyı dölledikten sonra neden ölür?”gibi sonu olmayan soruların cevaplarını farklı konu başlıkları altında toplamaya çalışan içerik siteleri her geçen gün artıyor. Otobüste vapurda bakkal yolunda tüketilecek türden sayfaları bir köşeye kaydetmediğinizde itinayla stalker’lığını yaptığınız delikanlıya veya ablaya harcadığınız vakti kabul edip bir an önce işe girişebilirsiniz.
Bakın illüstratör Paul Rogers ne şahane düşünmüş, bizim gibi boş beleş serilmemiş, edebiyat dünyasına farklı bir yaşam tarzı formüle eden yazar Jack Kerouac’ın, bir dönem gençliğinin kendisini İstanbul’dan Yozgat’a uzanan garip yolculuklarda heba etmesine sebebiyet vermiş On The Road adlı kitabını (Türkçeye “Yolda” olarak çevrilmişti) koca bir illüstrasyon eserine dönüştürmüş. İllüstasyon kurgusunun deyim yerindeyse “scroll” usulü akıp gitmesi Kerouac’ın Apple kehanetine mi yoksa Rogers’ın serbest çağrışım yöntemiyle düzeltme yapmadan yazan bu efsane yazara attığı sağlam bakışına mı delalet bilemeyiz. Biz şansı illüstratörümüzden yana kullanmak istedik.
Buyrun, büyük bir kısmı tamamlanmış olan kitabın ilk 3 bölümüne buradan detaylıca göz atabilir, kahve molasında dedikodu yapmaktan kurtulabilirsiniz.