Bir örümcek, bir salyangoz ya da bir solucan nasıl sevişir?: Isabella Rossellini size iki dakikada şipşak anlatabilir

Dadanizm newsletter duyuru (600 x 600 px)

Dr. Seuss’un Şapkalı Kedi filminde, konuşan devasa bir kedinin davetsiz misafirliğine karşı telaşlı bir “Sen nereden geldin?” sorusu yöneltebilen çocuklar, kanımca oldukça keyifli bir replikle karşılaşır. Evdeki tuhaf varlığının sebebini biyolojik temellerine dayandırmayı uygun gören Şapkalı Kedi, “Bir anne kedi ve baba kedi, birbirlerini çok severlerse…” şeklinde naif bir cevaba yeltenir ve Isabella Rossellini’nin bahsettiği “ha ha ha” etkisi gerçekleşir. Geniş zaman kipi kullanıyorum çünkü bu repliği duyduğumda hâlâ aynı güçte bir kahkaha atabiliyorum. Seneler önce, hayvanlar aleminde saklı bu mizahı yaratıcılığıyla birleştirmeye karar veren Isabella Rossellini, kendisini tekrardan “yediden yetmişe” tanınan ve sevilen bir sanatçıya dönüştürecek bir seriye imza attığının farkında mıydı, emin değilim.

“60’lı yaşlarımda tekrar üniversite öğrencisi olduğumda benden çok daha genç, 20’li yaşlarında insanlarla sınıf arkadaşıydım. Çoğu Blue Velvet’ı izlememişti, beni pek tanıyan yoktu. Tanıyanlar ise beni Green Porno aracılığıyla biliyorlardı, bu seri sayesinde yepyeni bir kuşak ile buluştum.”

Yönettiği ve kağıttan kostümlerle hayvanlar alemi mensuplarına büründüğü Green Porno, Mammas ve Seduce Me serilerinin MUBI’de seyirciyle buluşması şerefine, Isabella Rossellini ile Zoom üzerinden kısa bir sohbete dalma imkanı yakalıyorum. Oyuncu ve model olarak tanıdığımız Rossellini hayvanlara olan sevgisi sebebiyle üniversiteye geri dönüşünden bahsederken hafifçe gözleri parlıyor ve artık bir çiftlikte yaşayan oyuncunun, bu deneysel projenin öznelerine olan tutkusu fiziksel olarak kendini ortaya çıkarıyor. “Ben otobüs beklerken sıkılıyorum, bu sırada iki dakikalık bir film izlemeye ne dersiniz?” diyor Rossellini. Biz de Beşiktaş-Kadıköy vapurunda bir örümcek, bir salyangoz ya da bir solucanın cinsel hayatına dalmadan önce oyuncunun kısa filmlerin geleceği hakkındaki hayallerine ve Green Porno’nun yapım sürecine dadanıyoruz.

Biyolojinin barındırdığı mizahı nasıl keşfettiniz? 

Hayvanlara her zaman sevgi besledim ve bu sevginin sebebi beni güldürmeleriydi. İnsanları andırıyorlar fakat tam olarak da bizim gibi değiller. Ontoloji dalında diplomam var ve hep hayvanlar alemine dair filmler yapmak istedim. Bu konuda çalışan, ün yapmış David Attenborough gibi biri var, onunla nasıl yarışırsınız? Ben de anlatılmamış kısımları anlatabileceğimi düşündüm, beni neden güldürdüklerinden bahsedebilirdim. Bilimsel olarak bilgilendirici ve aynı zamanda mizah dolu bir seri fikri ortaya çıktı. Önceden bir oyuncuyken bu seri aracılığıyla yapımcılık ve yönetmenliğe soyundum ve bu tecrübelerimin hepsi üst üste birikti.

Guy Maddin ile yirmi dakikalık bir kısa metraja imza attınız, aslında bu proje Green Porno’ya yeşil ışık yakan bir tecrübe oldu. Uzun metrajlardan sonra iki dakikalık kısalar fikri nasıl gelişti?  

Guy Maddin ile birkaç projeye beraber imza attık ve bunlardan biri “My Dad is 100 Years Old (Babam 100 Yaşında)” filmiydi. Hep yönetmenliği denemek istedim ama bu gözümü korkutan bir fikirdi çünkü film ekipleri genellikle oldukça geniştir. Karşında neredeyse yüz kişilik bir ekip vardır ve onları yönlendirmen gerekir. Ben açıkçası kimsenin beni dinleyeceğini düşünmemiştim fakat Guy ile çalıştığımda altı-yedi kişilik bir ekibi olduğunu gördüm. Zamanla bu ekip benim de ekibim oldu.

İki dakikalık kısa filmler ise serinin yapımcısı Robert Redford’ın fikriydi. Kısa filmler 1900’lerin başında, bir sektöre dönüşmeden önce film tarihinin başlangıcını oluşturuyordu. Bu format daha sonra yerini yarım saatlik televizyon bölümleri ve bir buçuk saatlik sinema filmlerine verdi. Robert kısa filmlerin altın çağına özlem duyuyordu ve YouTube’un o çağa yeni bir hayat verebileceğine dair bir inancı vardı. Benim görevim iki dakikadan uzun olmayan bir dizi kısa film yapmaktı. Bu fikir zamanla oldukça başarı elde etti ve sonunda kırk filmden oluşan bir seriye dönüştü.

Seyircinin filmlerin barındırdığı mizahla eğlenip bir süre sonra “aha” anı yaşadığını söylemiştiniz. 

Amacım her zaman komik olmaktı, yani “ha ha ha” tepkisini alabilmek. Seyirci güldükten sonra bir kez daha düşünüyor ve “Ah, bir solucanın hermafrodit olduğunu bilmiyordum,” “Bir balığın hayatının ortasında cinsiyet değiştirebileceğini bilmiyordum,” diyebiliyor. Bu da hayvanlar aleminin bir mucizesi.

Örneğin, The New Yorker dergisinin uzun ve ciddi makaleleri vardır ama aynı zamanda esprili karikatürlere de yer verilir. Bu karikatürler çok seviliyor, bu filmler de o küçük karikatürler gibi. Üzerine çalıştığım filmlerin bu geleneğin bir parçası olduğunu hayal ediyorum. Bu geleneğin baskıdan dijitale geçmesi gerekiyor, bence zamanı geldi.

Green Porno ve Mamas filmlerini gösterdiğiniz Berlinale’de Jüri Başkanı’ydınız, sizin için hangi anının daha değerli olduğunu merak ediyordum: kendi eserinizi sunmanız mı yoksa üç hafta boyunca jüriye başkanlık etmeniz mi? 

Jürinin bir parçası olmak olağanüstü, sadece film izlemeye odaklanabiliyorsunuz. Festivallerde kırmızı halılara, partilere katılmam ve sonsuz sayıda röportaj vermem gerekiyor, bu keyif aldığım bir rutin değil. Jüride olduğunuzda bu sorumluluklardan kurtulup sadece film izleyebiliyorsunuz. Jürisinde bulunduğum sene Berlinale benim için özel bir tecrübe oldu, Ayrılık filmiyle Asghar Farhadi’ye Altın Ayı ödülünü verdiğimiz seneydi. Festival boyunca İran hükümetine karşı dayanışmaya olan desteğimi belirtmek için yeşil bir atkıyla dolaştım. Ayrılık filminin ekibi ödül töreni sonrası partide “Filminizi gördük” dediklerinde şaşırmıştım, Green Porno’yu izlemişler. “Buna nasıl izin veriyorlar?” diye sormuştum, seyahat ederken izlediklerini söylediler. Seriye karşı tepkileri çok olumluydu, benim için unutulmaz bir andı.

Serideki 38 bölümün hepsi bu ay MUBI’de seyirci ile buluşuyor. Son on beş senede, seriye karşı tepkiler geliştikçe ve filmleriniz farklı türde seyirci kazandıkça bu tepkileri nasıl karşıladınız?  

Bir keresinde biri bana bu “şipşakları” sevdiğini söyledi, bu tanımlama şekli çok hoşuma gidiyor. Yeni filmler keşfetmek çok değerli fakat iki saatlik bir film izlemek her zaman mümkün değil. Şipşaklarımın evde küçük çocuğuna bakan ebeveynler veya hastanede doktor randevusu bekleyen insanlar tarafından izlendiğini hayal ediyorum. Ben otobüs beklerken sıkılıyorum, bu sırada iki dakikalık bir şipşak izlemeye ne dersiniz?

İlk başta deneysel bir proje olan bu seri milyonlarca izleyiciye ulaştı, beklediğimizden daha başarılı oldu diyebilirim. 60’lı yaşlarımda tekrar üniversite öğrencisi olduğumda benden çok daha genç, 20’li yaşlarında insanlarla sınıf arkadaşıydım. Çoğu Blue Velvet’ı izlememişti, beni pek tanıyan yoktu. Tanıyanlar ise beni Green Porno aracılığıyla biliyorlardı, bu seri sayesinde yepyeni bir kuşak ile buluştum.

Kostümler ve set tasarımının da serinin taze kalmasında bir rolü olduğunu düşünüyor musunuz? 

Kostümlerimi kağıttan yapmak istedim çünkü filmlerimin görsel dünyasının bir naifliği olmasını arzuluyordum. Kostümleri ben çiziyorum, çizimlere hayat veren ise Victoria’s Secret modellerinin kanatlarını yapan Andy Byers. Yönetmenlik hakkında pek bir bilgim yoktu, dolayısıyla filmlerimde kamera hareketi her zaman oldukça kısıtlı. Bu konuda George Méliès’in 1900’lerin başlarında çektiği filmlerinden esinlendim. O kısıtlı çerçevede çok fazla mizah unsuru bulundurabilirsiniz, kadrajın etrafında dolaşan, ara sıra içine giren detaylar saklamak mümkün.

“Doğada her şey serbest” diyorsunuz ve insanoğlu olarak doğada neye izin verilip neye izin verilmediğine dair sahip olduğumuz bazı klişeleri, algıları nasıl yok ettiğinizi de anlatıyorsunuz. 

Cinsellikle ilgili en komik şey de bu. Üniversitede bu konu üzerine eğitim almama rağmen, sanırım bu konuda konuşmaktan utandıkları için, hayvanların cinsel hayatından bahsederken ciddi ve karmaşık kelimeler kullanırlardı. Doğadaki düzen çok nadiren anne-baba ve bebekleri eşleşmesiyle karşımıza çıkar. İki baba ya da iki anne ve onların bebeklerinin olduğu düzenler görebilirsiniz. Bazen baba cinsiyet değiştirip dişi olur ve bebekleri olur ya da bazen, denizatları gibi, bebeklere baba bakar. Doğada gerçekten her şey mümkün. Bunlar ahlak dışı durumlar değil, doğada mevcut olan bir biyolojik düzen.

Yönetmensiniz, kitap yazarısınız, oyuncusunuz. Hâlâ model olarak çalışıyorsunuz. Bugün ilginizi çeken ve sizi harekete geçiren şeyleri nasıl seçiyorsunuz? 

Yazmak için farklı bir tempoya ihtiyacım oluyor. Filmlerimi tanıtmak için röportajlar yapmalıyım, film festivallerine gitmeliyim ve yine belki modellik ve oyunculuk yapabilirim ama bu tempo içerisinde yazmaya devam edemem. İki ay boyunca kendimi gerçekten soyutlamam ve sadece yazılarıma dikkatimi vermem gerekiyor. Mesela bugün üç ya da dört saat röportaj yapacağım, beynim sizin sorularınızla o kadar dolu olacak ki yazmak için gerekli zihinsel alanım olmayacak. Bir gün “Isabella ile röportaj yapabilir miyiz?” diye sorduğunuzda “Hayır, önümüzdeki iki ay boyunca müsait değil.” derlerse, yazabilmek için inzivaya çekildiğimi anlarsınız.

Toplam 38 bölümden oluşan Green Porno, Mammas ve Seduce Me serileri, şimdi MUBI’de.

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin