Kuşağımızın haykırışı: Fatih albümüyle Mabel Matiz’e dadandık

Yaklaşık 12 yıldır müzik dünyasında yer almasına rağmen Mabel Matiz’in büyük kitlelere ulaşması son yıllarda gerçekleşti. Mabel Matiz listelerin başına geçmeyi ve gönlümüzde taht kurmayı sadece iyi söz yazıp iyi prodüktörlerle çalışmakla başarmadı. Sanatçı müzikal zenginliğini başkalarıyla hep paylaştı, baskıyla karşılaştığında asla geri adım atmadı. Müzikal anlamda baktığımızda Fatih’e Mabel Matiz’in başyapıtı diyebiliriz ancak bence albümün esas önemi 90’larda ve 2000’lerde, yani başka bir Türkiye’de büyüyen kuşağımızın isyanının bir dışa vurumu olması. Mayıs ayında beklediğimiz bahar gelmedi, Haziran’da biz lubunyaların onuruna dair ne varsa yasaklayarak çiçeklerimizi yeniden yolmaya kalktılar, ama Mabel Matiz bu albümle adeta imdadımıza yetişip, hepimize yeniden umut verdi.

Çiçeklerimi yolarak baharımı engelleyemezsiniz,

Tarla benim, orak benim.

Öküz’ün başlangıç dizelerini Mabel Matiz’in son albümü Fatih’in kilidini açacak bir anahtar olarak düşünebiliriz. “Fatih” müzikal ve sözel altyapısıyla birçok coğrafyanın, kültürün ve dilin içinden geçip Türkçe popu sadece referans alınan bir kültürel repertuar olmaktan çıkarıyor, ona adeta yeni bir ev inşa ediyor. Fatih’te Mabel Matiz o kadar cömert ki bu evde herkese, her duyguya, her tınıya yer var.

Bu ev bizim

Karakol’un klibi geçen sene yayınlandığında ve sanatçı 2023 Elle Style Ödülleri’nde ödülünü “varlıklarını korkusuzca haykırmaya devam eden ve bu anlamda cesaretleriyle her zaman çok büyük ilham olan Türkiyeli LGBTİ+’lara” ithaf ettiğinde özellikle hükümet yanlılarından büyük bir tepki gördü. Sansürcüler ve özgürlük karşıtları bizlerin varlığını ve mutluluğunu kabul edemeyip olur olmaz tepkiler vermeye devam ede dursunlar Mabel Matiz Fatih’te sahip çıktığı ve bir adım ileriye götürdüğü müzikal mirasla ayrımcılığa karşı çok güçlü bir cevap veriyor: Burası bizim, burası benim, size ne oluyor?

Albümde bu mesajı doğrudan sözlerle veren şarkılar var. Uçkun, Elbette Annem ve Öküz buna örnek olabilir. Ancak Mabel Matiz Fatih’te ülkedeki ve dünyadaki buhrana inat hem duyarlı, hem de oldukça eğlenceli müzikal ve kültürel bir ev inşa ettiğini tekrarlamalıyım. 25 şarkıdan oluşan albüm Türkçe pop müziğin son elli yılının mirası üzerinde yükseliyor. Geçen yaz çıkan Fan’da Onno Tunç’un Sarışın düzenlemesine verilen referans açıkça belirtilmişti. Mabel Matiz ülkenin müzikal mirasını sahiplendiğini albüme Spotify’da eşlik eden “Storyline” eklentisindeki notlarında açıkça ilan ediyor. Yeni Yaz, 1970’lerde bir Türkan Şoray filmlerinin atmosferinden gelirken, Bir Serçe Üzülür erken 90’lar Türk pop müziği hayal edilerek düzenlenmiş. KARDELEN’le birlikte söylediği Severim buram buram erken 2000’ler kokarken, Çerez 90’larda bir dizinin şarkısıymış gibi tınlıyor. Albümün en iyi ve en kişisel şarkılarından Mor Perdeler’i dinlerken “hah tam 80’ler!” demiştim mesela, sonra bir baktım, Mabel Matiz Storyline’da bunu hem doğrulamış, hem de “Bu şarkıda Barış Manço ile düet yapmayı çok isterdim” demiş. Albümdeki müzikal zenginlik ve dönemler arası hızlı geçişler, albüm kısa olsaydı veya Mabel Matiz’in politik duruşuna sahip olmayan birisi tarafından yapılsaydı biraz iğreti durabilirdi. Ancak Fatih’i günümüz şartlarında, ülkede yükseltilmeye çalışılan LGBTİ+ karşıtlığı bağlamında dinlediğimizde albümün aslında cesur sözlerinin yanında müzikal bir isyan manifestosu olduğunu rahatça söyleyebilirim.

Pop yıldızlarının yenilenmesi

Fatih dönemler arasında gidip gelirken Sezen Aksu’nun 90’ların ortasında müzikal çeşitlilikle kendini yenilemesini düşündüm. Pop yıldızlarının en büyük probleminden birisi onları kitlelerle buluşturan müzikal dönemin zaman içinde bir kafese dönüşüp onları ilk hitlerinin müzikal dünyasına hapsetmesi olabiliyor. Yıldızlar bu kafesten genelde kendilerini yenileyerek çıkıyorlar, bunu başaramayanlar Katy Perry oluyor.

Bu yenilenme zanaatinin dünyadaki en büyük örneği Madonna. Ray of Light, Music ve Confessions on a Dance Floor albümlerinin başarısını hatırlatmama gerek yok sanırım. Türkiye’de bu olguyu en rahat Sezen Aksu’nun kariyerinde görüyoruz. Sezen Aksu dendiğinde genel dinleyicilerin aklına 80’lerdeki Firuze, Git, Belalım gibi klasikleri veya 2000’lerdeki Keskin Bıçak, Sarı Odalar, İstanbul İstanbul Olalı gibi ayrılık marşları gelir. Ancak siz de benim gibi 90’larda büyüdüyseniz hatırlayacaksınız. Aksu, 90’lar Türkçe popun kurucu albümlerinden biri olan Gülümse’den sonra rotayı bambaşka müzikal diyarlara kırmıştı. Deli Kızın Türküsü’nde denemeye başladığı yenilenmeyi Işık Doğudan Yükselir ve Düğün ve Cenaze albümlerinde iyice derinleştirmişti. Işık Doğudan Yükselir’de Anadolu’nun müzikal zenginliğini kendi müziğine katmış, Düğün ve Cenaze’de de dönemin en meşhur Balkan müzisyeni Goran Bregoviç’in melodilerini Türkçe seslendirmişti. Sezen Aksu’nun müzikal çeşitlilik yolculuğu kimi dinleyicilere yabancı gelmiş, özellikle Düğün ve Cenaze albümü genel dinleyiciden oldukça sınırlı bir ilgi görmüştü. Ancak Sezen Aksu o müzikal yenilenmelerden geçmeseydi muhtemelen Adı Bende Saklı, Şarkı Söylemek Lazım ve Bahane’deki kitlesel başarıyı yakalayamayacaktı.

Albümden çıkan teklilerinin gördüğü ilgiyi göz önünde tuttuğumuzda sanatçının yenilenme cesaretini gösterdiği için albümünün büyük bir başarı yakalayacağı tahmin edebiliyoruz. Teklilerle bizi daha farklı bir Mabel Matiz’e hazırlamış olsa da albüm tüm dönemsel referanslara rağmen yenilikle parıldıyor. Mabel Matiz kalıcılığını sadece kaliteli müzik üretmekle değil aynı zamanda pop dünyasının yenilenme beklentisini karşılayarak da sağlayacağının müjdesini Fatih’te hepimize veriyor.

Deneyim çeşitliliği

Albümün dönemsel zenginlik ve Mabel Matiz’in kariyerindeki önemine ek olarak sunduğu bir diğer özellik dinleyiciye yaşattığı deneyim çeşitliliği. Lübnanlı prodüktör Zeid Hamdan, ABD’de yaşayan Halepli müzisyen Hello Psychaleppo, İsrailli müzisyen Tomer Katz ve Türkiyeli müzisyen Artz Mabel Matiz’e eşlik ettikleri şarkılarda albüme farklı derinlikler katmışlar. Sanatçının Melike Şahin, Kalben, Bengü Beker, KARDELEN ve Aşkın Nur Yengi’yle yaptığı düetler de bu uzun albümü dinleme deneyiminin daha da zenginleşmesini sağlamış. Bu kadar isim albümde hiç kalabalık durmuyor, aksine, iyi ki hepsi gelmiş ve sihrini bu albüme değdirmiş, diyorsunuz.

Albüm yazılarında her şarkıdan ayrıntılı bir şekilde bahsetmek çok zor. Ancak Aşkın Nur Yengi’nin eşlik ettiği İki Satır Yara’ya değinmeden bu yazıyı bitirebileceğimi sanmıyorum. Mabel Matiz’in yanında slow şarkıların tartışmasız kraliçesini yeniden duymak çok heyecan verici bir andı. Altyapıda yaratılan 90’lar havasına Aşkın Nur Yengi’nin sesi ve yorumu o kadar güzel gitmiş ki, İki Satır Yara tekrar tekrar döndüğüm bir şarkı oldu. Bir ara, acaba bunun bu yaz yaşadığım kalp kırıklıklarıyla alakası olabilir mi, diye düşündüm. Ama hayır, konu tamamen Aşkın Nur Yengi’yi özlemiş olmamla alakalı. Bu yüzden, şarkıyı ilk dinlediğimde kendime sorduğum o soruyu sizlerle paylaşıyorum: Aşkın Nur Yengi Mabel Matiz prodüktörlüğünde bir albüm yapsa mükemmel olmaz mıydı? Umarım bu yaratıcılık patlaması İki Satır Yara’da kapalı kalmaz ve bu ikili bize birlikte başka yeni şarkılar hediye eder.

Bu yaz yaşadığım kalp kırıklıkları demişken, bu yazıyı albümün neredeyse her duyguya eşlik edebilir seviyede zengin olduğuyla kapatayım. İsyan mı etmek istiyorsun sevgili okuyucu? Uçkun’u açabilirsin. Aşkının coşkusundan yerinde mi duramıyorsun? Numaracı ve Severim köşede seni bekliyor. Kendinden şüphe mi duyuyorsun? Derin Olur imdadına yetişiyor. Aşk acısı içinde misin? Mor Perdeler ve Müphem’le bırakıyorum seni. Fatih bizim evimiz, istediğimiz kadar kalabilir, istediğimiz gibi kaybolabiliriz. İçimizi ferah tutabiliriz. Mabel Matiz bir şekilde hem kendimizi hem de yolumuzu bulmamıza nasıl olsa yardım edecektir.

 

Dadanizm sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et