Bir yıldız doğuyor: Euphoria’nın yaralı prensesi ve dramatik liselisi Cassie’yi canlandıran Sydney Sweeney’e dadandık

Travmatik bir geçmiş mi? Hiç problem değil. Başarılı bir atlet mi? Onu da yaparız. Acıların kadını mı? Siz yeter ki isteyin. Dediğim dedik bir ergen mi? Olmazsa olmaz. Söz konusu Sydney Sweeney ise akan sular durur, performansa yenik düşer, tüm ödülleri kucağına atarsınız. Kırmızı halıda eteğine yapışmak istersiniz. Kalpten götürme ihtimali yüksek lise dizisi Euphoria’nın problemli ergeni Cassie’yi canlandıran Sydney Sweeney, geçtiğimiz günlerde Emmy’e aday gösterildi. Hem de Euphoria ve The White Lotus’taki performanslarıyla iki ayrı dalda… Şaşırdık mı? Yoksa kulağımıza takılan alkış sesleri mi? Gönlümüzün yaralı prensesi, aşk üçgenlerinin aranan ismi, dram deyince akla gelen yegane insan Cassie’mize hayat veren Sydney Sweeney’e dadandık. Herkes hazırsa, başlıyoruz. Bu bir övmelere doyamama yazısıdır.

Bir yıldız doğuyor diyebilir miyiz? Pekala, diyebiliriz. Bu sene Euphoria’daki performansı sayesinde ismini yedi düvelin duyduğu Sydney Sweeney, aslında yıllar yıllar önce bu mesleğe başladı. Cassie olmadan önce Olivia, Olivia değilken Alice’ti. Amy Adams ile kamera karşısına geçti. Quentin Tarantino ile çalıştı. Nice kırmızı halılarda yürüdü. Ne var ki, Sydney Sweeney’nin amansız yükselişi HBO Max’in akıllara zarar gençlik dizisi Euphoria’da canlandırdığı Cassie karakteriyle oldu. Sydney ondan sonra Vogue sayfalarında yerini mi almadı, MET’e mi katılmadı…Neler neler! Siz tahmin edin. Biliyorsunuz, birinin popüler olduğunu MET’e katılmasından anlayabiliriz. Sydney, Euphoria’nın ikinci sezonunda Zendaya’nın dahi önüne geçen bir performansa imza atınca, Anna Wintour ”Yazın şu kızı listeye” dedi herhalde. Entrikalı, ateşli, bol ağlamalı, dram üstüne dramlı Euphoria’nın ikinci sezonu hepimizi yaktı geçti. Bunun en önemli sebebi kuşkusuz Cassie ve Maddie arasında izleyici olarak da seçim yapamıyor oluşumuzdu. Sonra Nate de seçim yapamadı ve ikisini de parmağında oynattı. Cassie delirdi, ağladı, kendini yırttı. Sydney sağ olsun, ağzımızı açık bırakan bir performans sergiledi bu sahnelerde. Cassie ile ağladık, Cassie ile güldük. Hatta, Cassie ile kötü kız olmak istemenin ama olamamanın gizli şehvetini yaşadık. Birtakım yüksek mertebeli sinema-televizyon insanları da Sydney’nin performansını beğenmiş olmalı. Kendisi bu yılki Emmy Ödülleri’nde drama kategorisinde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday gösterildi.

Yolun başında bir genç oyuncudan Emmy Ödülleri’ne

Sydney aslında oyunculuğa 2008-2009 dolaylarında başladı. Birkaç küçük rolden sonra Netflix’in bir sezon oynayıp kayıplara karışan milyonlarca dizisinden biri olan Everything Sucks!’ta ilk kapsamlı rolünü aldı. Burada canlandırdığı Emaline karakteri de isyankar bir liseliydi. Bu dönemde de kendisini izlemiş ve çok da farklı bir yanının bulunmadığını ve 30 yaşında bile lise dizisi çekeceğini düşünmüştüm. Beni çok güzel yanılttığını, Eden karakteriyle The Handmaid’s Tale için kamera karşısına geçtiğinde anladım. İyi bir senaryoda kompleks bir karakterin altından kalkabileceğini gösteren Sydney’nin, bu karakteri canlandırmasından birkaç yıl sonra Variety’nin yalnızca çok sağlam isimleri ağırladığı röportaj serisine davet edilmesi de şaşırtmasın. Ne var ki, Sydney’nin kariyerindeki kırılma noktası bir diğer HBO dizisi The White Lotus oluyor.

Frustrated Sydney Sweeney GIF by HBO - Find & Share on GIPHY

White Lotus, her an bir cinayet işlenebilir havasındaki bir tatil köyünde geçiyor. Mossbacher ailesinin süper zeki kızı Olivia’ya hayat veren Sydney, burada da bir ergeni canlandırıyor. Tabii, yaşının da buna uygun olduğunu hatırlatalım. Sydney’i bu defa, aşırı başarılı annenin beklentilerini karşılamakta zorlandığı için asileştikçe asileşen genç kızı rolünde izliyoruz. Bir önceki rolüne göre, çok daha özgüvenli bir imaj çizen Sydney bir yandan Cassie’nin de ayak seslerini veriyor. Emmy jürisinin dikkatini çekmesi bu sebepten. The White Lotus ona, bir Emmy adaylığı getiriyor; bu sefer de mini dizi kategorisinde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday gösterildi.

Happy Freak Out GIF by euphoria - Find & Share on GIPHY

Travma deyince Euphoria Cassie

Derken Sydney Sweeney’nin yolu, Euphoria’nın seçmelerine düşüyor. Travmatik bir geçmişi, kırık bir ailesi, acılı bir çocukluğu olan Cassie ilk bölümlerde pek dikkat çekmiyor. Zendaya’nın da kariyerinin en iyi performanslarından birini sergilemesi Cassie’ye yardımcı olmuyor 🙂 Dizinin başrolüne hayat veren Zendaya’nın karakteri Rue, her gün görmeyeceğiniz bir karakter. Cassie ise ilk sezonda lise üçlerdeki Merve gibi.

Popüler, güzel, karmaşık, kendi içinde çok ciddi sorunları var ama dışarıya gülüyor, okulun diğer popülerleriyle takılıyor. Bilirsiniz. Uzun lafın kısası, Cassie lisede uzaktan seyredip gıcık olduğunuz o kız. Bu hikaye, dizinin ikinci sezonunda garip bir şekilde yön değiştiriyor. Cassie’nin travmalarına yakından tanık oluyor, onun canı acırken bizim de canımız acımaya başlıyor. 16 yaşındaki bir ergenin bu kadar acıyı bünyesinde barındırmasının ciddi sonuçları da olabilir. Mesela, en yakın arkadaşının sevgilisine göz dikmek gibi. Kusura bakmayın arkadaşlar, ama durum bu. Burada Cassie’yi savunamayacağım. Cassie, kendisini ”Ama ayrılmışlardı” diye avutsa da en yakın arkadaşın sevgilisi, eski sevgilisi, eski eşi, mevcut eşine herhangi bir şekilde yaklaşmak kutsal kız kardeşlik bağının bozulması anlamına gelir. Evrensel olma niteliği taşıyan bu kod, dünyanın neresine giderseniz gidin geçerlidir. Bu tarz durumlar için yazılmış şarkılar bile var. Bakınız: Hepsi – Üç Kalp, daha da iddialısı Yıldız Tilbe – İki Kadın Bir Adam.

Elbette Cassie için esas mesele daha farklı. Her zaman asıl masumun ve kurbanın kendisi olduğunu düşünmeye programlı. Bu açıdan Sydney’nin narsistik özellikler gösteren bir karakteri canlandırdığını söylemek de mümkün. O egoyla başa çıkamaması izlemek de bizim için gözlere şenlik. Kötü kadın rolleri tam ona göre. Aşk-ı Memnu’nun yeniden çevriminde Nihal’i de oynayabilir. Böyle düşünen tek ben değilim üstelik.

https://twitter.com/lilkhinkali/status/1494102120068440069

Darren Aronofsky’e acil çağrı

Dizinin ikinci sezonundaki dillere destan performansı, kendisine ilk Emmy’sini getirecektir. Ödül almasa bile Maddie ve Cassie arasındaki kavga sahnesini aklımızda ücretsiz bir şekilde kiraya verdik, çıkarmak istemiyoruz. Zam da yapmıyoruz kiraya. Sonsuza kadar burada yaşayabilir. Merak edenleri aşağıdaki videoyu izlemeye davet ediyor, Sydney Sweeney’nin çok geçmeden Darren Aronofsky tarafından keşfedilmesini ve ortalığı kasıp kavurmasını ellerimi semaya açtım bekliyorum.

Not: Bu yazıda adı geçen isimlerin hiçbirinin – Sydney Sweeney hariç – gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Merve dahil.