
The Ideal Crash albümünün 20’inci yılında kaçınılmaz bir dEUS nostaljisi
dEUS, diskografisinin en büyük deliliklerinden The Ideal Crash’in 20’inci yılını kutlamak için 13 Haziran’da Zorlu PSM’de.
Sadece dEUS diskogrfisinin değil, yakın dönem rock tarihinin en vurucu albümlerinden biri The Ideal Crash. Cazdan progressive rock’a uzanabilen çok katmanlı sesleriyle daha önce yapılan hiçbir şeye benzemediği gibi, dinleyeni içten içe işleyen bir deliliğe de sahip. Tom Barman’ın neşeli mi kederli mi olduğunu bir türlü kestiremediğiniz garip vokalleri eşliğinde, Sister Dew’dan The Magic Hour’a doğru farklı ruh halleri içerisinde savrulurken Instant Street’e geldiğinizde rock müziğin en yüksek sesleriyle çarpışıyorsunuz. Ben şahsen Instant Street’ten hasar almadan çıkabildiğimi hiç hatırlamıyorum; zincirden boşanmış gibi kopup giden gitarlar rock’a azıcık dahi sevdalı olanları bile yeryüzünden çekip koparacak, bambaşka diyarlara savuracak kadar güçlü. ”Azıcık” değil, ”hardkor” sevdalıysanız zaten geçmiş olsun; çoktan zaten Instant Street tarafından çarpılmışsınızdır. (dEUSzedeler takipleşiyor…)
Belçika’nın küçük mucizevi şehri Antwerp’ün 90’lı yıllarda popüler kültüre kazandırdığı harikalardan biri dEUS. (Bir çılgın şehir Antwerp…) Bu yıl 20’inci yılını kutlamak için turneye çıktıkları The Ideal Crash, grubun 1999’da yayınladığı (yani zaten ”20’inci yılı” demiştik gerçi ya, neyse) üçüncü albümü. The Ideal Crash’ten daha arıza bir şey varsa o da ondan üç yıl önce yayınladıkları In a Bar, Under the Sea albümleridir ama The Ideal Crash, hem büyük bir plak şirketinden yayınladıkları ilk albümleri olduğu hem de ”uluslararası” en majör başarılarını beraberinde getirdiği için farklı bir yerde duruyor. Ayrıca binlerce kopya satarak dEUS’u alternatif dünyadan çıkarıp ana akımın orta yerine de taşımıştı.
Tabii, güzel zamanlardan bahsediyoruz. Albümlerin ”binlerce kopya” satıldığı, kasetin CD’nin kanlı canlı olduğu (MP3’ün çıkışına şahit olan bizim jenerasyon her türlü müzik teknolojisini gördü, tattı galiba), ana akımda rock’ın döndüğü zamanlar… Ah ah… Ana akımın altkültürden sahiplendikleri her devir değişse de alternatif rock’ın, indie’nin şanının yürüdüğü dönemlere denk gelmek güzeldi gerçekten. (Yazar bu noktada Placebo açıp ağladı.)
2002 yılında dEUS’un müziğe ara vermeden önce yayınladığı son albüm ayrıca, The Ideal Crash. Sonrasında gelecek Pocket Revolution için altı yıl beklemek gerekmişti mesela. (Pocket Revolution’ın açılış şarkısı Bad Timing de çok kötü sarsar insanı.) Bir anda büyük sükse yapan bir grup için uzun bir süre altı yıl ama grup üyelerinin dikkati dağılmıştı. Mesela Tom Barman bu arada gidip bir film çekmişti. Sonra bir de CJ Bolland’la bir müzikal projesi de olmuştu. dEUS’a hiç benzemeyen bir müzikal projeydi bu. Dans müziğinin tatlı ritimleri eşliğinde neredeyse neşeli neşeli tınlıyordu. (”Neredeyse” çünkü Tom Barman’ın vokalleri, en nüktedan şarkılarda bile neşeli olabilen bir şey değil; kendine has karanlık bir tarafı var sesinin)
dEUS yedinci ve son albümü Following Sea’yi 2012 yılında yayınladı. Yani yedi yıllık bir bekleyişten bahsediyoruz (matematiğimiz çok iyidir yine gördüğünüz üzere). Haliyle dEUS’u yakın zamanda yeni albümlerle değil de, iflah olmaz nostaljilerle anar olduk. 2000’lerin ilk yıllarının hatta 2010’ların bile bir tür nostaljiyle zihinleri doldurması yaşlandığımızın bir göstergesi ama bizi üzen (yani beni) şöyle alev alev yanan rock albümlerinin de gündemden çekilmesi. Evet, Ty Segall ya da King Gizzard & the Lizard Wizard bünyeye umut veriyor. Yine de insan daha fazlasını istiyor; şöyle The Ideal Crash gibi özgün deliliklere, ufuk açıcı yeni rock albümlerine dair bir özlem bu. İyi rock’a denk gelebilmek için nostalji yapmaktansa daha çok yeni albüm dinleyebilmek ne güzel olurdu. (Yazar bu noktada haykırarak ağlıyor.)
Şaka bir yana, 20. yılını kutlayan bir albümün peşinden nostalji yapmak farz olmuştu ama bakmayın siz bu tribal hallere. 20 yıllık olması geçmişi anmayı gerektirse de The Ideal Crash hiç eskimeyen o sağlam albümlerden. Şahsına münhasır halleriyle hem sadece geçmişe değil, geleceğe de yön veriyor. Yıl dönümü kutlamaları, umarım ki yeni nesillerin de grubu tanıması için vesile olur. Hele bir de grubu canlı görseler… Ben yıllar önce İstanbul’da, galiba Salon İKSV’de denk gelmiştim ve The Instant Street’i çaldıkları anı hâlâ çok iyi hatırlıyorum. Yarın bu anın tekrarlanacak olması, şahsım için DEV bir mutluluk. Tüm dEUSzedelerle ortak hislerlerde buluşmak dileğiyle…
(Bu arada, yazının başındaki fotoğraflarında yeni yetme indie grupları gibi çıkmış olmaları…)