Badly Drawn Boy upuzun bir aranın ardından yeni bir parçayla karşımızda

Beresini bile özlemiştik…

Bir anda radyoda, Badly Drawn Boy çalmaya başlıyor ve o zihnimin bir köşesinde tuttuğum soru bir anda kendini ortaya atıveriyor: ”Nerede yahu bu adam?”

2000’lerin ilk yıllarına çok sağlam bir giriş yapmıştı Badly Drawn Boy. The Hour of Bewilderbeast adlı ilk albümüyle kucağımıza bir sürü hit bırakmıştı. Albüm sonrasında pek çoklarımızın (mesela benim) kalbinde bir tür klasik mertebesine yükselecek kadar güçlüydü. Badly Drawn Boy yani Damon Gough’un ilk anda basit gibi gelen ama çok katmanlı müziğini; iğneleyici espri anlayışıyla örülmüş, kimi zaman hiç beklenmedik yerden vuran şarkılar eşliğinde ulaştırıyordu bize.

İnsanın aklına takılan nakaratlar ve melodiler. Peşine takılıp gitmemek mümkün değil. Zaten albüm 300 bin adet satmış bir de üstüne Mercury Müzik Ödülleri’nden elinde ödülle dönmüştü.

2002’de ise Hugh Grant’li About A Boy filminin o meşhur soundtrack albümü geldi. Ve soundtrack’in filmle en çok özdeşleşen şarkısı: Something to Talk About. Ana akımın da bildiği bir isimdi artık Badly Drawn Boy.

Üçüncü albümü Have You Fed the Fish? zamanı artık çok popüler bir isimdi Badly Drawn Boy. Aşırı sükse yapmış iki albümü geride bırakmıştı, daha ne olsun. Kapağında Jane Birkin’in kucağında kızı Charlotte Gainsbourg’la çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Tesadüf olmasa gerek, zira Charlotte Gainsbourg vokalleriyle birkaç parçada Damon Gough’a eşlik ediyordu.

Şimdi dönüp bakınca insan şaşırıyor gerçekten, çünkü iki senede bir durmadan albüm çıkarmış Badly Drawn Boy. Üretkenliğinin karşısında saygı duruşuna geçmek gerek belki de bir noktada: One Plus One is One, Born in the UK ve Is There Nothing We Could Do? ne kadar çok ve özenli çalıştığının birer kanıtı. Ama yine de o dönem, kendini tekrar etmeye başladığını ve bir tür döngüye girdiğini söyleyenler de olmuştu. Evet, yenilikçi formüller denemiyordu ama kendine has bir tarzı olmuştu artık zaman içerisinde. Müzisyenlerden bir noktadan sonra bunu değiştirmelerini beklemek hep biraz haksızlık gibi gelir bana…

Ama bu döngü Badly Drawn Boy tarafında ciddi bir soruna teşkil ediyormuş galiba. Çünkü 2010 tarihli It’s What I’m Thinking Pt.1 – Photographing Snowflakes albümünden sonrası büyük bir sessizlikti. Ki bu albüm de çok sağlamdı, biraz acıklıydı. Çok üzen aşk şarkıları vardı. I Saw You Walk Away mesela… ”Bakarken ardından gitme kal diyemedim” tadındaki hissiyatıyla bünyeyi oradan oraya çarpıyor.

Büyük The Smiths ilhamlarıyla dolu albümün, There is a Light that Never Goes Out tadındaki parçasıydı bu. Tamam, Morrissey de insana yeri öptürür melankolisiyle de böylesini kimse yapamamıştı. Albümü dinlerken bazı şarkılarda Damon Gough için fena üzüldüğümü hatırlıyorum ve aslında şimdi de dinlerken biraz hüzünlendim yine.

O sıralarda bir de bazı haberler çıkmıştı; konserinde bir hayranıyla takıştığına dair. Galiba bir de içkiliydi. Moral bozucuydu hayranları için. Zaten hüzünlü geliyordu sesi kulağa. Yoksa büyük bir sıkıntısı mı vardı sahiden?

Arada sadece bir tane daha soundtrack albümü kaydetti Gough: Being Flynn. Bir de The Hour of Bewilderbeast’in 15. yılı şerefine turneye çıktı. O kadar.

Gerçekten de merak etmenin vakti gelmişti; yoluma çıkan her Badly Drawn Boy şarkısı, acaba şu an ne yapıyor diye somama uzaklara bakmama sebep olmaya başlamıştı. Çok değil, birkaç gün önce yine yaşandı bu sahne…

Ve sonra o haber geldi:

Tam yedi küsur yılın ardından yepyeni bir şarkıyla gelmişti. Hem de yolda olan yeni albümünün bir habercisiydi bu şarkı!

Is This A Dream? adlı bu yeni parçaya kolajı bol bir video eşlik ediyor.

Klipten de anlayacağınız üzere, politik bir yola girmiş Damon Gough. Yaptığı açıklamada da, ”Bu şarkı içinde bulunduğumuz gülünç zamanları yansıtmak amacıyla yapılmış, kaos ve kafa karışıklığından oluşan bir ses kolajı” diyor. Şimdiye kadarki en pop şarkısı olabilir bu arada. Diğerlerine göre daha farklı bir yerden tınladığı kesin.

Albümün ne zaman geleceği ise şimdilik açıklanmamış olsa da bu kadarı bile teselli etmeye yeter şimdilik. Yokluğu karşısında ciddi anlamda endişelenmeye başlamıştık çünkü.

Bari bizi eskiye götürecek son bir şarkıyla kapanışı yapalım. Yine tokat gibi çarptığı günlerden…