Akıllarda tek soru: Barbie feminist bir film mi?

Barbenheimer günlerini heyecanla geçirirken Barbie filminin müthiş iletişiminden sonra vizyona girdiği hafta sonu 2023’ün en yüksek izlenme sayılarına ulaştığına tanık olduk. Barbie filmi hikayenin ortasında duruveren Mattel’le dalga geçerken erkek hegemonyası, kapitalizm ve bu ikisinin kesişimi hakkında da bir şeyler söylüyor. İnce diyalogları ve Greta Gerwig imzalı müthiş kadın monologlarıyla elbette izleyenleri Nasreddin Hoca misali hem güldürdü hem de düşündürdü. Fakat kafalarda tek bir soru var, herkes bunu konuşuyor: Barbie feminist bir film mi? Karşısına geçen Oppenheimer filminin 2. Dünya Savaşı hakkında olması, ona doğal olarak stereotipik bir eril film imajı yapıştırırken (dikkat edin, stereotipik diyoruz) aslında Oppenheimer’ın dosdoğru Barbie’ye rakip olduğunu göstermiyor bu tabii ki de. Çünkü ikisi de birbirinden oldukça farklı hikayeler anlatan ve yine farklı metotlarla çekilmiş biricik filmler. Fakat bu bizi bir cinsiyet çekişmesinden uzaklaştırmadı ve aynı Barbie’nin bu kadar büyümesi gibi bu savaşı da mizahi bir şekilde benimsedik. Barbie’nin etrafında dönen kültürün biraz dalgayla karışık bir çocuksuluğu olduğu gibi bu savaşın da özünde çocuksu bir kadın-erkek çekişmesi var. Eril görünümlü Oppenheimer’ın karşısında koyu pembelerle parıldayan dişil enerji olarak tanıtıyor kendini Barbie. Evet, pardon, ne diyorduk, Barbie feminist bir film mi? Hmm bu soru baştan hatalı ama hep birlikte anlamaya çalışalım.

Happy See Ya GIF by Warner Bros. Deutschland - Find & Share on GIPHY

Gelelim Barbie filmine, yani sadece Barbie’ye. Öncelikle şunu söylemeliyiz ki beğenen var, beğenmeyen var ve iki taraf da birbirinden haklı. Aynı Barbie’yi feminist bulan ve bulmayan gibi. Sıkıntı şu ki, Barbie arka planında bir aklanma projesi olarak kendini gösterirken ön planda ise şu zamana kadar belki hiç görmediğimiz bir temsiliyete sahip. Ve ilk katmanına bakacak olursak, film Barbie’nin anaerkil dünyasına bir selam çakıyor.

Greta Gerwig yine yönetmenliğini ve senaryosunu üstlendiği Little Women, Lady Bird gibi önceki yapımlarında farklı kadınların hikayelerini ‘‘mümkün olduğunca’’ gerçekçi bir şekilde perdeye taşıdığı için alkışları toplamıştı. Fakat Barbie bir marka olarak, aynı filmde de olduğu gibi, 1959’dan beri “ideal kadın” stereotiplerini temsil eden bir repütasyona sahip. Kadın bedenini objeleştiren tüm medya ürünleri, tüm objeler ve eril bakışların arasında buluyor kendini Barbie markası. Bir o kadar kapitalist ve kendini örnek olarak satmaya yönelik bir pazarlama stratejisine sahip. Barbie filmi de tam olarak markanın bu yönlerine dair birkaç şey söylerken izleyiciyi de ‘‘gerçek’’ ve “ideal” dünyanın arasında gezdiriyor. Barbie dünyası oldukça anaerkil bir dünyayı kapsarken bir nevi gerçek dünyanın karşısında buluyor kendisini. Fakat bu demek değil ki Barbie dünyası feminist, hayır tabii ki, Barbie dünyası aynı ataerkil dünyada olduğu gibi radikalleşmiş ve sadece bir tarafın tüm haklar ve ayrıcalıklara sahip olduğu, eşit olmayan bir dünyayı temsil ediyor. E doğal olarak insan olmaya göz kırpan baş karakter stereotipik Barbie için de bunun ideal bir dünya olmadığını görüyoruz. Fakat bu fikrin “feminist” olduğunun iddia edilmesiyle eril eleştirilerin güç kaybetmekten doğan korkularını da izlemedik değil.

Barbie dünyası o cafcaflı pembeleri yeniden üzerimize geçirmemiz için bir fırsat yaratırken kadınlığı da kutluyor bir yandan. Her şeyin kolay olabileceği bir dünya ihtimalini tadıyoruz Barbie filmiyle. Hatta belki de stereotipik Barbie’nin gözünden stereotipik bir erkek olmanın zevkini yaşıyoruz. Bu filmin en feminist yanı da bu zaten; kadınlar için yola çıkıyor ve kadın odağındaki film türlerini ‘‘romantizm’’ kalıplarından çıkartarak kendisine görünürlük kazandırıyor. Feminenliği, feminenlerin gözünden, bazen dalga geçerek bazen de ağlayarak izliyoruz. Barbie burada feminist bir kadını temsil etmiyor, bu sebeple Barbie’nin özellikle ilk sahnelerde feminist olduğunu iddia etmek mümkün değil, dediğimiz gibi ataerkinin az şiddetli “anaerkil” dünyası feminizme işaret eden bir dünya değil.

Barbie Movie Fashion GIF by Warner Bros. Pictures - Find & Share on GIPHY

Burada kadınların erkek bakışıyla harmanlanmış ideallerinden daha ötede bir şey bulunmuyor. Hayatın akışı ise kendine has dinamiklerin etrafında ilerliyor; yukarıda da bahsettiğimiz gibi Barbie’ler kendi dünyalarında, onlarla oynayanların dilediği şekilde hareket edebiliyor sadece. Komik olan da bu, minik detaylardan çıkan nostalji bizi bu filme sürüklemişti en baştan. Yani Barbie o pespembe dünyasıyla feminist değil; dünyadaki gerçekliği selülitlerle, erkek hegemonyasıyla kabul ettiğinde de feminist olmuyor. Çünkü eşitlikten yana bir dünya yerine iki ekstrem dünyayı sembolize ederek feminizmin bir anlam kayması yaşamasına sebep oluyor izleyicilerin gözünde. Fakat konuştuğu insanlar ve konuşturttuğu insanlarla feminist denebilir. Kendom dünyası Barbieland’de büyük bir ihtilal yapıp ataerkil düzeni getirdiğinde ise feminist kadınların gerçek dünyada savaştığı her şeyin gerisinde bir düzen geliyor aslında. Gerwig ise bu temayı mümkün olduğunca yumuşak ve esprili bir şekilde ele almış, erkekler ve “at”ların önderliğindeki Ken dünyası…

Ryan Gosling Sunglasses GIF by Warner Bros. Pictures - Find & Share on GIPHY

Öte yandan Barbie’nin bir marka ve de bir oyuncak olarak aldığı eleştirileri izliyoruz. Stereotipik Barbie gerçek dünyaya doğru yol aldığında bir jenerasyonun kahramanıyken diğer jenerasyonun ise düşmanı olduğunu görüyoruz. Tüm film tam da bu ikilikten kuruyor markaya olan yaklaşımını. Evet, Barbie “makbul” kadın imajını çizmekle yetinmeyip bir yandan da bu ideali ancak Barbie dünyası kadar plastik ve gerçekçi olmayan bir dünyaya taşıdı ve biz kanlı canlı insanlar olarak bu imajla kendimizi yarışırken bulduk. Şimdiyse feminist hareketler ve reklam kampanyalarıyla birlikte toplumun idealden beklentileri değişirken çocukların oyun oynama alışkanlıkları, toplumsal cinsiyete bakış açımız da tüm bunlarla birlikte değişiyor. Diyeceğimiz o ki Barbie standartları dünyaya getiren bir markadan çok onları sürdürülebilir ve idealize etmeye devam eden bir marka olarak hayatta kaldı, tabii ki de bu film de hayatta kalma çabasının bir parçası. Stereotipik Barbie ve onun hayatta kalma savaşını ise biraz geleneksel beyaz feminizmin birer uzantısı olarak görebiliriz. Film Barbie markasının gitgide kapsayıcılaşan Barbie figürlerinden beslenirken bir yandan bunu bir komedi unsuru olarak kullanıyor.

Happy Issa Rae GIF by Warner Bros. Deutschland - Find & Share on GIPHY

Fakat Barbie’nin verdiği feminist mesajlar veya America Ferrera’nın izleyicilere hediye ettiği uzun monolog dinleyicileri ağlatabilecek kadar samimiyken seyircinin suratına çarpacak kadar sert bir yerde de durmuyor. Fakat bizi böyle bir şeyin beklentisine sokanın ne olduğunu biz de tam kestiremiyoruz. Barbie filmi yapımıyla, filmin içindeki mesajlarıyla birlikte kendi kendisiyle dalga geçen bir film. Zaten en başından beri de hepimiz bunun için hazırlanıyoruz. Belki birisine verip başka diyarlara gönderdiğimiz Barbie’leri yad ederken artık hayatımızın büyük bir parçası olmayan ama birkaç jenerasyonun birden yegane oyuncağı olmuş bir üretim devini hatırlamak. Bu durum şu anki tüketim çılgınlığına boyun eğmeyenlerin büyük bir kısmını da geçmişte yaşadıkları materyal dünyaya da gezintiye çıkarmış durumda.

Peki Barbie feminist bir film mi? Bir Hollywood filmi ne kadar feminist olabiliyorsa o kadar feminist, ama bir festival filminin yanından bile geçemez.

Barbie Movie 80S GIF - Find & Share on GIPHY