
Başka kahvaltılar mümkün: Naga Putrika
Mekan dadanmalarına başlamışken, Kadıköy Moda’da açıldığı günden beri kahvaltı denilince akla ilk gelen Naga Putrika’ya dadanıyoruz.
‘Naga Putrişka’, ‘Naga’, ‘Naga Potrika’ da denilen (bunlar bazılarımızın uydurmaları tabii) Naga Putrika, Hintçede “Dağın Kızı” anlamına geliyor. Ganj Nehri’nin kenarında tarım yapan kadınlar, bereketinden olacak ki bu nehre “Naga Putrika” diye seslenmişler. Anadolu’nun kadim topraklarında bereketini doğadan alan yaşamları kendine kılavuz edinen, kocaman gıda şirketlerinin çevremizi ve gıdamızı zehirlemesine karşın geleneksel, bilgece yöntemleri sürdürerek adil, nitelikli ve temiz üretim yapan üreticileri destekleyen ve onların kıymetli ürünlerini bizlere sunmayı amaç edinmiş, hikayesini bu bereketten besleyen bir kahvaltıcı.
Naga Putrika, hem doğal ürün üreten yerel üreticiyi destekliyor hem de ürünlerin en doğal halini sunmayı amaçlıyor. Bunu yaparken de diğer işletmelerden bir kez daha farklılaşıyor ve 7 farklı yöreye ait, bol çeşitli kahvaltı menüleri sunuyor.
Menülerine her yerde görebileceğiniz “Ege Kahvaltısı”, “Van Kahvaltsı” gibi isimler yerine, Neşet Ertaş’ın köyü olan Çiçekdağı ismi akıllarına gelince diğer menülere de köy isimlerini seçmişler.
Karadeniz yöresine ait Lazca deniz demek olan Zuğa (ki muhlamasıyla ün yaptı), Köyceğiz (Ege), Çiçekdağı (İç Anadolu), Diyarbakır Hewsel bahçelerinden ismini alan Hewsel (Doğu – Güneydoğu Anadolu), Söğütçük (Akdeniz), Yugoslavya’ dan göçle Türkiye’ye gelen Boşnak’ların Türkiye’deki ilk köylerinin adı olan Velika (Boşnak) ve Amanos dağlarından ismini alan Hatay kahvaltısı Amanos. Bu menülerin, peynir çeşitleri, sıcakları (menemen, muhlama, kavurmalı yumurta, kaymaklı kırmızı biber) ve bal çeşitleri her yöreye göre farklılık gösteriyor. Favori reçellerinden süt reçelinin Nagasever bir arkadaşımızın el emeği göz nuru olduğunu, bir diğer parmak yedirten ceviz reçelinin de Hatay’da bulunun Vakıflı Köyü Kooperatifi’nden aldıklarını, o ayıla bayıla yenilen Boşnak böreğinin de anne böreği olduğunu ve birçok ürünü de özellikle kadın kooperatiflerinden aldıklarını belirtelim.
Naga Putrika’nın ne kadar iyi bir kahvaltıcı olduğunu mekan öneren birçok yerden okuyabilir hatta muhakkak bir gün gidip deneyimleyerek öğrenebilirsiniz.
Ben size işin başka bir tarafını anlatmak istiyorum. Hani “işin mutfağı” derler ya ben de Naga Putrika’nın mutfağını anlatmak istiyorum.
“Dağın Kızı” anlamına gelen bu isim öncelikle tesadüfi değil bunu söyleyelim. Burayı sosyoloji mezunu, “Türkiye’de sosyoloji yapacağıma menemen yaparım” diyen, başka bir dünyanın mümkünlüğünü, ayak bastığı yerden kuran, kurmaya çalışan, yaş aldıkça kendini üzse de gencecik bir kadın işletiyor – ve bu kadın arkadaşım ama bu yazı torpilli değil =) – . Kendini işletmeci, patron gibi unvanlarla tanımlamayan, hatta o lezzetli menemen ve daha birçok şeyi hazırlayan olduğu için mutfaktan da pek çıkmayan biri. Mutfakta ve hatta serviste de çoğu hala üniversitede okuyan ya da kendiyle aynı dönemde okumuş, beyaz yakalı hayata çoktan karışmış olsa bile fırsat buldukça dostlarının arasında çalışmaktan mutlu olan, emeğinin sömürülmesini istemeyen arkadaşlarıyla birlikte çalışıyor.
Bulaşık yıkarken sanat tarihi konuşanların, bitmeyen tartışmalarıyla felsefe okuyan arkadaşların, mutfakla ilgili her şeye bilimsel açıdan yaklaşan mühendislerin, muhakkak anlatacak bir şeyi olduğu için o mutfakta domates doğrayanların, en iyi muhlamaların Yıldız Tilbe şarkıları eşliğinde olduğunu iddia edenlerin, gündelik olaylardan bahsederken bir anda “gündelik hayat sosyolojisi” konuştuklarını fark edip hemen Nazan Öncel şarkılarına koşanların, “Dolar da artıyor ha” yorumundan öteye geçen ekonomi bilgilerini bizlerle paylaşanların, yogi olma yolunda ilerleyenlerin tüm yoga öğretilerini arkadaşlarına yaymaya çalıştığı bir mutfağa sahip Naga Putrika.
Hayat zaten yeterince sıkıcı. Hizmet sektörü zor, kahvaltı müşterisi daha zor… Ayrılıklar yaşıyoruz, çalıştığımız yerlerde sorunlar yaşıyoruz, hayata dair dert edindiğimiz bir sürü şey var ve başa çıkamadığımız, konuşmaya ihtiyaç duyduğumuz anlarda hemen domates kasaları ortaya çıkıyor (tabii ki yazın çünkü Naga’da mevsimi olmayan bir ürünü de yiyemezsiniz). Gerçek bir terapiye dönüşen menemen için soyulan o domateslerin başında ya da ertesi güne yapılan hazırlıklar sırasında ah ne gıybetler, ah ne acılar, ne kahkahalar paylaşılıyor, ne şarkılar dinleniyor bir bilseniz…
Naga Putrika’nın işletme olarak kurduğu insanî ilişkiler, işletme anlayışı ve hayata bakış açısı hem kahvaltı severlere hem dostlarına sıcacık bir yuva olmuş adeta.
Bu yazıyı da özellikle 8 Mart öncesinde yazmak istedim, Naga’nın canım işletmecisini de genç başarılı kadın girişimci olarak anmaktan asla çekinmesem de daha az güçlü kadınlar da vardır, bazen çaresiz ve güçsüz hisseden kadınlar da… Ama biliyorum ki, biliyoruz ki yan yana daha güçlüyüz. Böyle hissetmemize alan yarattığı için, yana yana gelebilmemize, orta mutfak tezgahının etrafında deneyim aktarımı yaparak, kızkardeşliği büyütmeye devam etmemize imkan yarattığı için, üreticilerle, ürünleri tüketecek olanlarla kurduğu ilişkilerle, kahvaltının mutlulukla ilişkisini anlamlı kıldığı için Naga’ya teşekkür ediyor, sizlere de hafta sonu gidecekseniz rezervasyon yaptırmanızı öneriyorum. Malum, müdavimi bol…