Arkadaşlık neydi, sohbet neydi: Conversations with Friends

Edebiyat dünyası çok uzun zamandır ekranlar ve beyazperde için bulunmaz bir ilham kaynağı. Bu birliktelik kimi zaman hayal kırıklıklarıyla dolu bir deneyim yaşatırken kimi zaman bizi bilmediğimiz sulara davet ediyor; bazen de hiç ummadığımız taşlar kafamıza kafamıza geliyor. Uyarlama konusu epey karışık aslında. Genelde hikayenin tüm detaylarına hakim olan okur, ekranda gördüklerinden memnun olmamaya yakın bir şekilde, “Keşke zihnimde canlandırdığım gibi kalsaydı” der. Ancak bu durumun bolca istisnası da mevcut ve biz de bu durumdan son derece memnunuz.  

Birçoğumuzun Normal People’ın yazarı olarak tanıdığı Sally Rooney de en sevdiğimiz istisnalardan biri. Kendisi, son dönemde hem kitaplarına hem de yazdıklarının ekran uyarlamalarına dadandığımız bir isim. Rooney’nin 2017’de yayımlanan ilk romanı Conversations with Friends, 15 Mayıs’ta 12 bölümlük bir dizi olarak Hulu semalarına inecek. Rooney okurları -ve izleyicileri- heyecanla geri sayıma başlarken biz de “Snapchat neslinin Salinger’ı’’ Sally Rooney’e ve Conversations with Friends’e dadanıyoruz.

Karantinanın kollarında ne yapacağımızı bilemediğimiz 2020 yılına ışınlanıyoruz. (Evet, yazıya geçmişe yolculukla başlamak istedik.) Sizin karantinanız nelere dadanarak geçti çok kestiremiyoruz ancak bu yazının yazarı da birçokları gibi Normal People izleyip kendini dizinin temelini oluşturan kitabın kollarına; sonra da kitabın yazarı Sally Rooney’nin dünyasına kapılmış halde buldu kendini.

İrlandalı yazar Sally Rooney pek çoklarının radarına BBC ve Hulu işbirliğinde ekranlara gelen Normal People dizisiyle girdi muhtemelen. Dizinin uyarlandığı, aynı isimli kitabın yazarı kendisi. Zaten halihazırda bir okuyucu kitlesi vardı; diziyle birlikte bu daha da genişledi. Paul Mescal ve Daisy Edgar-Jones’un başrollerini paylaştığı dizi, her zaman olduğu gibi bizi ikiye bölmeyi başarmıştı. Ancak daha da önemlisi dediğimiz gibi, Rooney’i daha geniş kitlelere tanıtmıştı. Birçoğumuz  yazarın diğer kitaplarını okumak için liste yaparken bulmuştuk kendimizi.

İzleyicisini Marianne ve Connell’ın karmaşık ilişkisinde doğrusal bir zaman yolculuğuna çıkaran Normal People 2020’de toplam 62.7 milyon izlemeye ulaşarak BBC’nin geçtiğimiz yıl en çok izlenen dizisi oldu. Kanal, Normal People’ın yaratıcı ekibi ve elbette Sally Rooney dizinin gördüğü ilgiden memnun kalmış olacak ki rotalarını bu kez yazarın ilk romanı Conversations with Friends’e çevirdi. Kitap, 12 bölümlük bir ekran uyarlaması olarak ekranlara gelecek. Fragman yayınlanmış, yazarın sadık okurları ellerini kaşıyarak geri sayımı başlatmışken kitabın yazıldığı ilk günlere dönelim biz (Zaman yolculuğu devam ediyor).

Takvimler 2017 yılını gösteriyor. Sally Rooney 23 yaşıda, Dublin’deki Trinity College’da Amerikan edebiyatı bölümünde yüksek lisans eğitimine devam ederken yazıyor ilk romanı Conversations with Friends’i. Yayınlanan ilk romanı olmasına rağmen Rooney, farklı çevrelerden göğüs kabartan eleştiriler almayı başarıyor. Hatta  ‘’Snapchat neslinin Salinger’ı ‘’ unvanı da tam olarak bu ilk kitaptan sonra teslim ediliyor yazara.

Bir roman okurken yazar kendinden bir şeyler kattı mı, bu okuduğumuz kitapta otobiyografik izler var mı sorusu sık sık aklına düşen okurlardansanız, Sally Rooney’nin her kitabında bu soruyla karşılacağınızı söyleyebiliriz. Rooney, bir kere daha aklımıza şu soruyu düşürmeyi başarıyor: Bu kurgunun ne kadarı gerçeklikten ödünç alınmış?

Tamamıyla otobiyografik ögeler üzerine temellendirilen bir kitap olmasa da Rooney’nin sadık okurlarının yakalayabileceği bazı ipuçları var tabii.  Conversations with Friends’in baş kahramanı Frances ile Sally Rooney’nin aynı üniversitede okumaları mesela… Ya da Rooney’nin avucunun içi gibi bildiği İrlanda şehirleri, kendisinin de ilk gençlik yıllarında bir parçası olduğu sanatçı ve yazar çevreleri… 

Yine verdiği bir röportajdan anlıyoruz ki Normal People’ın kahramanı Marianne gibi de zengin bir geçmişi olduğunu düşündüğümüz Rooney, meğer Conversations with Friends’in Frances’ine daha çok benziyormuş. Onun da tıpkı Frances gibi yazmaya başladığında hayatındaki en büyük değişiklik “ para” kazanmak olmuş. Sally Vogue’a verdiği röportajda bu “tesadüfleri” şöyle yorumluyor: “Üniversitede içinde olduğum sosyal dünyanın unsurları kesinlikle var. Sekiz yıldır yaşadığım ve oldukça iyi bildiğim bir şehir hakkında yazılmış bir kitap. Ancak kitabın esas içeriği gerçek hayatımdan alınmadı.”

İçerik demişken, Conversations with Friends’le bizi neler bekliyor, hemen anlatalım. Elbette yine İrlanda’dayız (ve, evet elbette yine bir süre sonra mini tatil için kendimizi Güney Avrupa’da bulacağız). 20’lerinin başındaki Frances’in merkezde olduğu bir arkadaş grubuyla tanışıyoruz sayfaları çevirdikçe. 

Üniversite öğrencisi Frances ve eski sevgilisi- daimi arkadaşı Bobbi, birlikte şiir performansları sergileyen bir ikili. Performanslarından birinde tanıştıkları Melissa ve Nick çiftinin hayatlarına girmesiyle pek de alışkın olmadıklar ortamlara girecekler. Hayattan ne beklediğini ve istediğini bilmeyen Frances’in daha önce girmediği sulara giriş hikayesi aslında bu. 

İlişkiler, kendini keşfetme, ihanet ya da aslında ihanet olmayan ilişkiler ve aşk üçgenleri üzerine düşüneceğiz kitap boyunca. Karmaşık düğümleri varmış gibi düşündüren ilişkileri okuduktan bir müddet sonra “Sahi bu kadar karmaşık mı?” diyeceğiz. Kendimizi okuduğumuz her bir karakterin yerine koyup bazen kızacak bazen de istemesek de yargılayacağız belki. 

Sanatla, edebiyatla, şiirle çevrili elit bir çevrede geçen bu hikaye, görece daha farklı yaşam koşullarına sahip yetenekli, bilgili, aynalar dışında herkes için etkileyici görünen genç bir kadın Frances’in iç dünyasının kapılarını aralarken “Arkadaşlık nedir, sohbet nedir?” sorularıyla düşündürecek, sırtını yasladığı “İnsan aynı anda kaç kişiyi sevebilir?” sorusuyla kendimizi ve ilişkilerimizi sorgulatacak.

Sally Rooney, Salinger’ı olduğu neslin bir üyesi olarak (yazar 1991 doğumlu) dijital çağın bu yeni rutinlerini metne yedirme konusunda, bir Y kuşağı üyesi olarak elbette başarılı. Kimi zaman tamamı küçük harflerle yazılmış mailler, kimi zaman arşive atılmış sohbetlerden aranan anahtar sözcükler ve asla sırıtmayan diyaloglar arasına serpiştirilmiş popüler kültür göndermelerini görüyoruz kitap boyunca. Tabii bunlarla da sınırlı değil bu “genç” kafası. İlişkilere bakış açısı, okura düşündükleri,  yargı değerlerini keskin vuruşlarla aşındırması da bizi Rooney’nin satırlarında “vuran” ögelerden. 

Tabii bir de “sonu olmayan sonları” var yazarın. Tıpkı Normal People da olduğu gibi Conversations with Friends’in sonu da “Peki sonra?” sorusunu bırakıveriyor kucağımıza. Kimsenin cezalandırılmadığı, kazanan ya da kaybedenin olmadığı, alınan tüm kararların aslında ne kadar anlamsız olduğunu hatırlatan sonları seviyor Rooney.

Bu arada Rooney’i fazla abartılmış bulanlar, hikayelerini ayrıcalıklı beyazlar ve seçkinler üzerine kurmasını sevmeyenler de var tabii. Kendini marksist olarak tanımlayan bir yazarın dev bir popüler kültür kahramanına dönüşmesini ve kapitalizme hizmet etmesini eleştirenleri de unutmayalım (Hmm, bu başka, uzun bir yazı konusu olabilir).

Biz Sally Rooney’e dadanırken objektifliğimize zeval geldi mi bilemiyoruz ama (bizce gelmesinde bir sakınca yok da neyse..) Rooney ve davet ettiği dünya, bir kere daha okuru yakalamayı başarıyor. Bu hissi de karmaşık bir olay örgüsü veya merak içinde kıvrandıran bir heyecan üzerine kurgulamıyor Rooney.  Hiç bilmediğimiz bir coğrafyada, farklı hayatlar yaşayan, kimi zaman “böyle bir şey olabilir mi ya?” dedirten diyaloglara tanıştırıyor bizi yazar. Fakat günün sonunda hepimizin benzer sorulara takılıp kalabileceğini -yanıtlarımız farklı olsa da- hatırlatıyor.

Hal böyle olunca Conversations with Friends dizisi için heyecanlanmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. Gelen fragman da bu heyecanı artıran cinsten. 

Başta da belirtmiştik, Normal People’ın yaratıcı ekibi Conversations with Friends ile geri dönecek.  Aynı zamanda Normal People’ı da yönetmeni olan Lenny Abrahamson, bu dizinin yönetmeni olacak. Frances’i oyuncu Alison Oliver canlandıracak. American Honey’den tanıdığımız Sasha Lane, Bobbi’yi; Joe Alwyn, Nick’i ve son olarak Sex Education’daki hoşgörüsüz müdür rolüyle izlediğimiz Jemima Kirke de Melissa olarak karşımıza çıkacak.

Normal People

Sally Rooney’nin dünyasını, Normal People’ı izlemeyi ve okumayı sevenler olarak Conversations with Friends’in nasıl bir etki yaratacağını merak ediyoruz. Hulu’nun son gözdesi Normal People gibi hızlı bir popülerliğe ulaşacak mı göreceğiz. Siz uyarlamalar konusunda ne düşünürsünüz bilmiyoruz ancak bu yazının sahibi -yani ben- bilindik sularda, tanıdık simalar eşliğinde yüzmeyi seviyor. Sonunda hayal kırıklıkları olma ihtimali her daim olsa da okumaya döneceğimiz bir kitap ya da tekrar tekrar izleyeceğimiz bölümler bizi bekliyor neticede.

Rooney’nin kelimeleriyle tanışmak isteyenlere iyi bir haber daha verelim. Normal People’ı da Türkçeleştiren Can Yayınları, yazarın son kitabı Beatiful World, Where Are You’yu da seçkisine aldı. Conversations with Friends ise Pınar Umman çevirisi ve Monokl Yayınları etiketiyle raflarda.