“Gloria” ya da “50’li yaşlara dair über korku filmi”

Yazı: N. N. Özer

Korktuk. Çok korktuk. Benim diyen korku filmi bizi bu kadar korkutamazdı herhalde. Birkaç sene öncesine kadar “orada bir köy var uzakta” mefhumu ile eşdeğer, aklımızın ucuna bile uğramayan “ben yaşlanınca halim ne olacak” düşüncesi, artık her gün Sir Poe’nun hikayesindeki sarkaç gibi tepemizde havayı yırtarak vuuf vuuf diye bi o yana bi bu yana salınırken, bize yapılmazdı bu. Bazı insanlar ölümden korkar, mezara konulup üstüne toprak atılması düşüncesi bile dayanılmazdır, işte bizim için de yaşlanmak böyle bol wasabi artı pul biber karışımı bir düşünce haline gelmişken olmazdı.

Liseden beri beraber aşındırılan Kadıköy sokaklarında başlayan bir buluşma, efsanevi Reks sinemasında nihayetlenmiş, çok sevgili ‘Başka Sinema’ programından Gloria izlenmeye başlanmıştı. Filmin ilk dakikasından itibaren yukarıda tarif edilen korku, ev sahibinin Almanya’dan gelen oğlu gibi bünyeye yerleşiverdi. Film, bir gün hepimizin ulaşacağı, yaşamın son duraklarından birine varmış olan bir ablamızın hayatından bir kesiti anlatmaktaydı. Gloria, Şili’de yaşayan, bizdeki CHP’li kadın kollarına üye tiplemesinin tıpkısının aynısı bir hatun kişi. 50’sini çoktan geçmiş, 2 tane çocuk yetiştirmiş, kocasından boşanmış, iyi bir işi olan, kendince hoş bir teyzemiz. Arada sırada bekarlar buluşmalarına katılıp küçük flörtler yaşıyor. En son tanıştığı adam Rodolfo’yla yaşadıkları onun açısından bir ilişkiye dönerken, Rodolfo olup olmayacak yerlerde ortadan kayboluyor. Bu da, 30’lu yaşlardayken bu adam neden benimle değil neden vücudu buradayken kafası kalbi başka yerde isimli genel tasanın, 50’lerinde de sadece şekil değiştirip yanı başınızda olacağından emin olmanızı sağlıyor. Demek o zaman şimdi yaşadığımız yalnızlık, aşk acıları devam edecek, bizim gibi yaşadıklarımızın da şekli şemali değişecek diyor insan. Kendi şeklimiz değişirken, ömrü hayatımız boyunca filinta gibi adamlarla takılırken, “dedem kılıklı” amcalara kalmak da işin cabası sanırız.

35 yaş altındaki izleyiciler için çok da manalı gelmeyecek, müzeye gidip kübik bir resmi incelemek ya da bir Selim İleri romanı okumak kadar zorlanılacak bu filmden aldığımız mesajlar, yukarıda tasvir edildiği şekilde korkutucuydu. Sonuçta hepimiz yaşlanıp pörsüyeceğiz ama keyifler tam olsun diyerek moralimizi bozmayalım. Böyle derken derken şimdilerde tam da filmdeki kadının yaşlarında olmasına kaderin izin vermediği, öğrendiğimiz ilk yabancı şarkıcı isimlerinin başında gelen Laura Brannigan’dan gelsin: Gloria, haydi bakalım eller havaya.