
Guy Ritchie ve centilmenleri
İki damla yağmur düşünce, biz sonbaharın kasvetini ucundan hissedince, içimizdeki İngiliz uyandı ve şimdi, Joker’in domine ettiği sinema gündeminde gözden kaçıramadığımız The Gentlemen’ı selamlıyoruz.
Buram buram İngilizlik kokan, belki de sinema tarihinin en fonetik isimli filmlerinden Lock, Stock and Two Smoking Barrels’ı, (şuna bakar mısınız, tekerleme gibi) onunla yetinmeyip Lock, Stock and Two Smoking Barrels’ın daha da iyisi diyebileceğimiz Snatch’i çeken; sonrasında da biz daha Benedict Cumberbatch’in ne menem bir Sherlock olacağını tahmin bile edemezken, bizlere iki tane Sherlock Holmes filmi armağan eden yönetmen söz konusu olunca, akan sular ister istemez duruyor.
Yıllardan beri aksiyon-komedi türünün gelişmesi için canını dişine takıp çalışan Guy Ritchie sonunda İngiliz aksanına, psikopat karakterlerinin elinde ulu orta patlayan silahlara, uzun uzun diyaloglara ve muhtemelen ters giden soygunlara geri dönüyor. Bize “Ne güzel şeydir İngilizlik” dedirten ilk insanlardandı, özlemiştik. Ritchie’ciyiz.
The Gentlemen, geçtiğimiz günlerde fragmanını yayınlanca nasıl bir şöhretler geçidiyle karşı karşıya olacağımızı anladık. Üstelik bu şöhretler sadece ünlü kategorisine mensup değil, hepsi oyunculuklarına şapka çıkardığımız insanlar. Sayalım: Matthew McConaughey, Charlie Hunnam, Michelle Dockery, (hayır bitmiyor) Colin Farrell, Hugh Grant ve Jeremy Strong. Film, McConaughey’nin karakteri Mickey Pearson’ın Londra’nın göbeğinde inşa ettiği esrar imparatorluğu etrafında dönen bir hikaye anlatıyor. Yakın gelecekte emekliliğini planlasa da işler her Ritchie olduğu gibi planlandığı gibi gitmiyor. Zaten fragman büyük ölçüde bizi nelerin beklediğini gösteriyor.
Olağan sürrealliğiyle The Gentlemen, 2020’nin başlarında sinemaya teşrif edecek.