
Harry Styles evinin kapılarını bizim için açtı: Harry’s House albüm incelemesi
Magazin basınına has coşkulu bir üslupla ”Harry Styles evinin kapılarını bizim için açtı” diyerek girişiyorsak bu yazıya, bir sebebi var elbette: Tatlı bir Mayıs gününde karşımıza çıkardığı yeni albümü Harry’s House ile Harry Styles gerçekten zihninin en özel köşelerinden hikayeler çıkarıp sunuyor bize. O kadar yakınlaşıyoruz ki evine girmiş kadar oluyoruz yani. (Evet, alegoride üst noktaya çıkmak için elimizden geleni yaptık.) Gerçi Harry her daim biraz böyle; kendini hayranlarından sakınan bir isim olmadı hiçbir zaman. Magazin basını ne der diye de düşünmedi, kişisel sorgularından aşk hayatına ne var ne yoksa hepsini bir bir döküverdi önümüze. Bolca malzeme verdi… O içten gülümsemesini de eksik etmeden. Haliyle Harry Styles hakkında bir şeyler yazıp çizerken önce o içten gülümsenin yarattığı hislere sığınıveriyoruz. Aynen Harry’s House adlı albümüne dadandığımız bu yazıdaki gibi…
Harry Styles tarzıyla (açmak gerekirse inci küpeleri, anneanne hırkası, Dorothy ayakkabıları ve rengarenk kıyafetleriyle) ve her sene elbet bir yerlerden yeşeren ve genellikle tüm yazımıza sahillerde eşlik eden şarkılarıyla (yine açmak gerekirse; Sign of the Times, Watermelon Sugar) tekrar tekrar bakışlarımızı üzerine çekmeyi başarıyor. Çok yakında oyunculuğuyla da başımızı döndüreceğe benziyor: Olivia Wilde’ın yönetmenliğini üstlendiği Don’t Worry Darling filminde Florence Pugh ile birlikte başrolde izleyeceğiz kendisini. Evet, gerçekten bir şekilde her yerden çıkmayı başarabiliyor ama şikayetçi değiliz elbette. Onun o içten gülümsemesinde insana iyi gelen bir şeyler var.
Okuma önerisi – Herkes (yine) ondan bahsediyor: Harry Styles, Marvel, yeni kozmetik markası Pleasing ve Dazed kapağı
Cana yakın ve şahsına münhasır hali o alıştığımız ‘‘star’’ kalıplarını da alaşağı ediyor. Onun tarafında hiçbir şey zorlama değil ve bir şekilde her daim kendi olmayı başarıyor. Bu yönüyle onu görüp izleyenleri de kendileri gibi olma konusunda yüreklendiriyor sanki. Geçtiğimiz Kasım ayında da yine iddialı olmanın ve mütevazılığın arasındaki o hassas çizgiden yürürken gördük kendisini. Dazed’in kış sayısı için verdiği pozlarıyla sıcak ve kabullenici bir şekilde bizi kucaklayıverdi. Yüzündeki gülümsemenin yerini iddialı bir bakış almışken bir taraftan da gözleriyle provokatif bir çağrıda bulunur gibiydi. Pozların altında ise şu sözleri yer alıyordu: “Kendim olma kabiliyetimi tamamen ve asla pişman olmayacak şekilde sahiplendim…’’ Artık Harry Styles hayatının yeni, risk alıcı ve kariyer belirleyici bölümüne geçivermiş, bizi de yanında götürmek istiyor.
Harry Styles’ın geçtiğimiz Mayıs ayında çıkan yeni albümü Harry’s House da tam da bu ‘‘pişman olmaksızın’’ dediği yerden yükseliyor. Dergi çekimleriyle başlayarak kendine belli ki birtakım sözlerde bulunmuş Harry Styles. Çünkü Hıdırellez gecesi dilek tutmuş gibi, her geçen gün ışıltısına ışıltı katmaya devam ediyor. Albümünü geçtik, albümdeki neredeyse her şarkıyla listelerde zirve basamakları dolduran Harry Styles çıktığı o yerlerden bir daha asla inmeyecek gibi. (Benzer bir takıntı geçtiğimiz yıl Olivia Rodrigo için geçerliydi; Sour albümündeki parçalar birer birer listeleri doldurmuş, başka kimselere geçit vermemişti.)
Diğer albümleriyle aynı akışkanlığa sahip, her bir şarkıda kendinden ufak parçalar barındırarak bize o güzel ruhundan tattırdığı bir albüme imza atmış Harry Styles. Hepimizin kendi özüne döndüğü pandemi dönemiyle birlikte yükselen “bireysellik” son zamanlarda hiper hale bürünmüş olsa gerek ki aynı Kendrick Lamar gibi Harry de evine dönmüş… Yani kısaca kendisine. Albüm sadece Billboard listelerinde zirveye ulaşmakla kalmıyor aynı zamanda şimdilerin trendsetter’ı haline gelmiş olan TikTok’ta da pek çok farklı şarkısıyla fonda duyuluyor. Fakat albüme genel olarak bakacak olursak Watermelon Sugar’ın o bangır bangır coşkusundan biraz farklı bir yerde duruyor. Bu daha çok… Harry işte… Öyle dilimize takılacak kelimelerle bir yaz şarkısı yapmayı kendisi de reddetmiş bu sene. Geçmişte aldığı ödüllerle ve müthiş karakteriyle hepimizi umut vadilerine sürükleyen Harry bizi bu albümde nerelere götürmüş peki? Hâlâ oldukça enerjik olduğunu söyleyebiliriz. Kendi ismini taşıyan ilk albümündeki yürek dağlayan ve biraz daha rock sularında yüzen o parçaları hatırlatan bir tarafı var albümün. Ama sadece sesler açısından. Sözlerin bizi götürdüğü yerler ise 2019’da çıkardığı Fine Line albümündeki gibi. Kalpler yine belki kırık ama yanık değil. Birtakım sorgulamalar, kafa karışıklığı ve hüsran yine yer yer kendini gösterse de Harry bunların kendisini yok etmesine izin vermiyor; tatlı bir kabulleniş, akışına bırakma hali. Fine Line’da mesela, büyük aşk yaşadığı ünlü Camille Rowe ile ayrılığının izlerini görüyorduk. Şimdi ise fan’ların da didik didik ettiği üzere yazının başında da andığımız oyuncu ve yönetmen Olivia Wilde ile olan aşkından bazı detaylar çıkıyor karşımıza. (Biraz da magazin…) Her zamanki müzik ailesini de bırakıp gitmemiş Harry. En sıcak yer evimdir, müzik ailemin yanıdır demiş ve her zamanki prodüktörleri olan Kid Harpoon ve Tyler Johnson ile birlikte yapmış bu albümü.
Müzikal anlamda ise birkaç olguya yakın bulabiliriz bu albümü: Biraz 2000’lerin indie rock gruplarından biraz da The Beatles gibi çok sesli isimlerden etkilenmeler yaşamış Harry Styles. Vokal anlamında şimdiye kadar en güvende olduğu albüm bu olmuş. “Bedroom pop” yani kimseleri uyandırmamaya yemin etmiş, yatak odası sessizliğini bozmayan mırıl mırıl vokallerin eşlik ettiği bir pop icra ettiği söylenebilir. Fakat gerçekten, neden artık kimse çığırmıyor? Sormadan edemedik. Diğer taraftan, Harry Styles’ın müziğindeki altyapı ve canlı ritimler üstüne bir de büyük vokal hareketleri eklenseydi albümün hissiyatı da yerle bir olurdu muhtemelen. Veya belki de ünlü kişilerde Lorde’un konser fiyaskosundan sonra bir fobi de gelişmiş olabilir…
@lucky____rabbit lololol I just saw the other video and was like wait I was there I snuck into this concert 🙂 #lorde
Gelelim o TikTok’takilerin ağzından düşmeyen As It Was şarkısına. Albümün hem en tatlı hem de en tadı kaçık şarkısı olarak karşımıza çıkıyor. Hızlı perküsyonuyla bizi yerimizden hafifçe sallanmaya iten parçada alıştığımız notaların altında bize yalnızlık ve kendisinden kaynaklı bazı sorunlarını paylaşıyor Harry. Synth’in yarattığı havayla A-Ha, Take on Me ve genel olarak The Weeknd’in tüm şarkılarına benzetebileceğimiz haliyle bize yeniden 80’leri hatırlatan bir parça ile birlikteyiz. Gerek sözleriyle gerek melodisiyle olsun, bu şarkıyı bizce pop dünyasının top’larına yerleştirebiliriz. Sonuçta Billboard’da da yerini bulmuş.
@alysonstoner Me at a party: step by step
♬ GO HOME I DONT WANNA TALK LEAVE – Dani (Taylor’s Version) 🪩
Daylight’ın ise alternatif rock’ın son yıllardaki yükselen ismi Tame Impala’ya benzer bir hali var. Sıcak günlerin hafif buzlu panna cotta’sı gibi duyulan verse’ler, sert gitar riff’leriyle buluşarak Harry Styles’ın bize sunduğu çıtır müzik hissiyatını veriyor. Yumuşak ama capcanlı…
Albüm duygusal sözlerle kaplanmış durumda. Hatta Harry’nin sözyazarlığına çok da laf söyleyemeyeceğimizi ta ilk albümünde anlamıştık zaten. Müzikleriyle hikayeler anlatmayı seven Styles, Matilda ile bize bir dosttan bahsediyor, ona özgüven veriyor ve onu anladığını söylüyor. Desteğini esirgeyen bir ailenin çocuğu olan Matilda’ya bir şeyleri artık “salabileceği”ni hatırlatırken ona büyüdüğünü ve kendi hayatını yaşaması gerektiğini de hatırlatıyor. Kendisi olmaya son derece net karar vermiş biri olarak Harry’nin her hikayede kendisinden de ufak parçalar bularak bunları yazdığını düşünüyoruz. Matilda karakteri de onun bir parçası mı acaba? Tam da bazı normları takip etmeyi bırakacağının manifestosunu yazdığı anlarda bu şarkı bize fazlaca anlamlı geldi…
Harry’s House albümü gözle görülen büyük emeklerin yanında bir yandan da çok rahat ve doğal duyuluyor. Aynı Harry Styles’ı iddialı ve norm kırıcı kıyafetlerle gördüğümüzde pek de şaşırmadığımız gibi. Yoruculuktan uzak hali, birbiriyle uyumlu şarkıları ve anlattıklarıla bu yılın dinlenmeye değer pop albümlerinden biri olmuş Harry’s House. Bununla birlikte Harry Styles geçen sene ufak adımlarla başladığı hayatının yeni “bölümü”nü bu albümle anlatırken aynı yolculuğu bize de tattırabilmek için elinden geleni yapıyor.