Filmlerin leydisi, gönüllerin bir tanesi: Geç de olsa gelen Jennifer Coolidge çağını kutluyoruz

Nerede, hangi rolde, ne zaman görürsek görelim yüzümüzde güller açtıran Jennifer Coolidge, Seinfeld’de konuk oyuncu olarak başladığı kariyerinde şu sıralar altın çağını yaşıyor. Son olarak The White Lotus’un ikinci sezonuyla ekranlarda izlediğimiz Jennifer, kariyerini “kimsenin istemediği rolleri alarak” inşa ettiğini söylerken kendisi şimdilerde yer aldığı yapımların popülerliğini katlıyor ve de katıldığı ödül törenlerinin ciddiyetini tüm şirinliğiyle alt üst ediyor. Biz de, geç de olsa gelen Coolidge çağını coşkuyla karşılıyor ve kendisine büyük bir zevkle dadanıyoruz!

Emmy Awards Dancing GIF by Emmys - Find & Share on GIPHY

Onu kimimiz American Pie’daki Stifler’ın annesi rolüyle kimimiz de Two Broke Girls’deki eğlenceli Sophie karakteriyle tanıyıp sevdik; ama nereden hatırlarsak hatırlayalım Jennifer Coolidge deyince gülümsemekten kendimizi alamıyoruz. Kariyerine birkaç bölümlük konuk rollerle başlayan Coolidge, başlarda tıpkı Meryl Streep gibi ‘dramatik’ bir oyunculukla tanınmak istese de yer aldığı yapımlarıyla beraber adı sıkça komediyle anılmaya başlıyor. Oyunculuğa belki de çoğu kişinin “geç” diyebileceği bir yaşta, yani 32 yaşında başlayan Jennifer, aslında 1999’da yayınlanan American Pie’a kadar o istediği çıkışı yapamıyor.

Variety’e verdiği röportajda bu konuyla ilgili şöyle diyor; “seçmelerle geçen 10 yılım oldu ve hiçbiri gerçek bir işe dönüşmedi. Kaybetmeye bu kadar alıştığınızda korku kaybolur. Bunda biraz özgürlük var.”

Ve belki de bu özgürlük hissiyle beraber kendi yolunu çizmeye başlayan Jennifer, o zamanlar gişe rekoru kıran American Pie’daki rolüyle epey dikkat çekiyor ve devam filminde de rolünü yineliyor. Ve 2000’lerin başından itibaren çok daha göz önünde olmaya başlıyor. Best in Show’daki Sherri Ann Cabot rolünün ardından Legally Blonde, Click ve de A Cinderalla Story gibi o dönemin bol gişeli popüler komedilerinde, yardımcı rollerde yer alıyor. Tabii kendisinin komedi yeteneği yer aldığı her yapımla beraber her defasında daha bir “ona has” olmaya başlayınca bir süre sonra, tıpkı Kathryn Hahn gibi, romantik komedilerde sadece kendisinin doldurabileceği karakter kontenjanları aça aça ilerliyor kariyerinde. Komedi türünde kendisini nasıl var edebildiğini de şu sözlerle anlatıyor; “kızların ‘kadınsı ve ağırbaşlı’ olması gerekiyor. Komedi bununla ilgili değil, bu yüzden onu unutmalısın. Bazı kadınlar o kadar güzeldir ki komik olacak kadar tuhaf olamazlar. Çirkin olmaya istekli olmalısın. Yüzüm çok çirkin görünebildiği için şanslıyım.”

https://giphy.com/gifs/ifc-american-pie-this-one-time-at-band-camp-l1J3UdTs7jqYoipSo

2012’ye geldiğimizde ise Whitney Cummines ve Michael Patrick King’in yaratıcısı olduğu 2 Broke Girls’de Kat Dennings, Beth Behrs, Garret Morris gibi isimlerle beraber rol alıyor Coolidge. Ve burada 20’li yaşların ortasında yolları kesişen ve birlikte “çulsuzluktan” kurtulmaya çalışan Max ile Caroline’ın epey gürültülü, zengin, moda ikonu komşuları Sophie’ye hayat veriyor. “Bir senaryo okuduğumda o rolün bana göre olup olmadığını hemen anlarım” diyen Jennifer’ı Sophie rolünde izlediğimizde rol mü onun için yazılmış yoksa zaten yazılmış rolü mü oynuyor anlayamıyoruz.

Çoğu rolünde bizi bu anlatmaya çalıştığımız “yumurta-tavuk” ikilemine düşüren Coolidge, altı senelik 2 Broke Girls macerasından arkasına aldığı rüzgarla beraber 2020’li yıllara şahane bir giriş yapıyor. Önce Paramount Pictures’ın Like a Boss’unda ardından da ödül dönemine damga vuran filmlerden biri olan Promising Young Woman’da yardımcı roller üstleniyor. Emerald Fennell’in ilk uzun metraj denemesi olan Promising Young Woman’ın dünya çapında ses getirmesi, Jennifer’ı ilk Emmy’sini kazanacağı The White Lotus’a taşıyor.  Mike White’ın yaratıcısı olduğu The White Lotus, birbirinden enteresan karakteriyle beraber hasret kaldığımız bir TV deneyimi yaşatırken Coolidge’in Tanya’sının da bunda payı büyük oluyor. Mike White, The White Lotus setinde Jennifer’ın diğer oyunculardan çok daha fazla doğaçlama yaptığını söyleyip “yazdıklarımı çekme eğilimindeyim ama fikirleri hep dahice ve de tuhaf şeylerdi, işe de yaradı” diyor. Jennifer ise The White Lotus’un yapım aşamasında, Tanya rolünün altından kalkamayacağı gibi, doğru olmadığını yeni fark ettiği bir izlenime kapıldığından bahsediyor; “Hayatla ilgili en üzücü şey, sadece kendin hakkında kararlar vermendir. Harika roller alamıyorsam, insanların bunu yapamayacağımı düşündüğü sonucuna varıyorum. Ve sonra bunu yapamayacağıma karar veriyorum. Meğer içeri girip ‘bence bunu yapabilirsin’ diyen bir Mike White’a ihtiyacım varmış.”

Daha sonra, Mike White ile ekibinin birbirlerine duydukları güvenle, sağlam bir zemin üzerine hayata geçirilen The White Lotus’u Emmy başta olmak üzere birçok TV ödülünde en çok adaylık alan diziler arasında görüyoruz. Dolayısıyla dizinin finalinin ardından gözler Mike White ile HBO’ya dönüyor. “Kaymak tabaka”dan insanların süper lüks bir otelde yaptıkları tatillerine odaklanan ve de mini dizi olarak tasarlanan The White Lotus gelen övgülerin ardından da ikinci sezon onayını alıyor. Ve geçtiğimiz haftalarda başlayan ikinci sezonunda rolü yinelenen birkaç isimden biri oluyor Coolidge. Hatta yine oldukça iyi başlayan ikinci sezonun ardından üçüncü sezon onayını da aldı The White Lotus ve Mike White bir sonraki tatiline de Jennifer’i götürmek istediğini ama henüz hiçbir şeyin kesinleşmediğini söyledi. Jennifer, birçok rol arkadaşıyla beraber aday olduğu Mini veya Antoloji Dizisindeki En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde ilk Emmy’sini kucaklıyor ve sınırlı sürede yaptığı heyecanlı ödül konuşmasıyla hafızalarımızda yer ediniyor. 2021’de ise Netflix’in bir Noel komedisi olan Single All the Way’inde ve 2022’de Naomi Watts’ın başrolde olduğu The Watcher’da yardımcı rollerde izliyoruz kendisini. Ryan Murphy ve Ian Brennan tarafından yaratılan bir gerilim dizisi olan The Watcher’daki Karen rolüne de o kaotik ve de deneysel komedyenliğini katmayı başaran Jennifer yine yeniden dizinin gözde karakterlerinden biri oluveriyor.

Coolidge’in ufuktaki projeleri arasında ise Jennifer Lopez ile Josh Duamel’in başrolde yer aldığı romantik komedi Shotgun Wedding, Reese Witherspoon’un yıllar sonra Elle Woods rolüyle geri döneceği Legally Blonde 3 ve Christopher Landon’ın yaratıcısı olduğu macera filmi We Have a Ghost yer alıyor (umarız yakında bu projeler arasında The White Lotus’un üçüncü sezonu da resmi olarak eklenir). Ve son olarak Best in Show’la beraber dört filmde çalıştığı yönetmen Christopher Guest’ın, Jennifer hakkındaki sözlerine kulak verelim; “Biri konuşmazsa, seyirci doğal olarak o kişiye kilitlenir. Ve bu bir mıknatısa dönüşür. Coolidge bunu anlıyor ve seyirciler Coolidge’in masaya ne getirdiğini biliyor. Jennifer, onlarca yıldır filmlerinin leydisi oldu.” Kariyerini ‘kimsenin pek de istemediği’ rolleri alarak geliştiren Coolidge ise şu sıralar, Guest’in deyimiyle, filmlerin ve de gönüllerin leydisi olarak kendi zamanının tadını çıkarıyor.