
Lucy Boynton: Zirveye çok yakın
Bohemian Rhapsody filmindeki Mary Austin rolüyle kariyerinde hızla yükselen Lucy Boynton için sırada politika var. Tabii, rol icabı…
Kuşkusuz geçtiğimiz yılın en çok ses getiren filmi oldu Bohemian Rhapsody. Rock tarihine adını kocaman harflerle yazdıran Queen’in çıkışını ve kitlelere hükmedişini, grubun solisti ve şarkı yazarı Freddie Mercury’nin hayat hikayesiyle kesiştirerek beyazperdeye taşıyan film, başrollerineki iki yıldızın da kariyerlerinde dönüm noktası oldu.
Lucy Boynton ve Rami Malek’ten bahsediyoruz elbette. Ancak yazının devamında ikilinin filmin setinde başlayan aşk hikayesini veya Rami Malek’in Oscar’lık performansını değil; 27 Eylül’de yayınlanacak Netflix yapımı The Politician’da yepyeni bir karakterle karşımıza çıkacak olan Lucy Boynton’ın önlenemez yükselişini okuyacaksınız. Zira son günlerde adını her yerde duymamızın bir sebebi var…
Isınma turları
Bohemian Rhapsody, hikayesini anlattığı Queen gibi, dünya çapında kitleleri peşine taktığından, Lucy Boynton’ın kariyerinde de sözün başladığı yer oluyor elbette ama 1994 doğumlu genç aktris 12 yaşından beri kamera karşısında aslında: 2006 tarihli Miss Potter filminde, Renée Zellweger’ın canlandırdığı Beatrix Potter’ın gençliği Lucy Boynton’a teslim edilmişti.
Bu ilk rolünün ardından sinemadan televizyona, komediden korkuya uzanarak, tek bir türe bağlı kalmadan pek çok farklı projede yer aldı. Shakespeare uyarlamalarından bağımsız düşünemediğimiz Kenneth Branagh’ın yönettiği ve bir de Hercule Poirot rolünü üstlendiği 2017 tarihli Murder on the Orient Express, Lucy’nin en klasik ifadeyle ‘‘rüştünü ispatladığı’’ ilk film oldu. Agatha Christie’nin meşhur romanından uyarlanan filmde Lucy de Kontes Helena Andrenyi (ya da belki de ‘‘Helena Goldenberg’’ demeli) rolündeydi. Siyah ipek kıyafetler içerisindeki kontesin kırılgan halleri kalbimize dokunmuştu. Hemen aynı sene bir de Gypsy geldi; Naomi Watts’ın başrolde olduğu dizide takıntılı psikiyatrist Jean Holloway’in talihsiz hastalarından Allison Adams’ı canlandırıyordu. Arıza karakterleri de layıkıyla üstlenebileceğini kanıtlamıştı artık. Hem artık karakterlerinin ekrandaki görünürlükleri de artmaya başlamıştı…
Başrolde o var
Bohemian Rhapsody ile birlikte gelen yoğun sürecin ardından durup dinlenmeden yoluna devam etmeye kararlı Lucy. Dior, MiuMiu, Celine tasarımlarıyla kırmızı halıda tüm ihtişamıyla arz-ı endam ettikten sonra yeni bir proje için çalışmalara koyuldu. New York’ta doğan ve Londra’da büyüyen genç yıldız, baş karakterlerinden birini üstlendiği The Politician’da İngiliz aksanını Amerikan aksanıyla değiştirerek ekranlarda olacak.
Glee, Pose, American Horror Story gibi televizyon tarihinin son on yıldaki en büyük yapımlarının arkasındaki üç isim; Ryan Murphy, Brad Falchuk ve Ian Brennan’ın yeni ortak projesi The Politician. Yine bu üçlünün dehasını yansıtacak şekilde matrak ama bir o kadar da ciddi mesajlar içeren bir dizi bu: Santa Barbaralı zengin bir ailenin çocuğu olan Payton Hobart, yedi yaşından beri, bir gün ABD başkanı olacağına dair hayaller kurar. Hatta sadece hayal kurmakla kalmaz, daha küçücük yaştan itibaren bunu gerçekleştirebilmek için çalışmaya koyulur. En büyük sınavını ise entrikası bol olduğundan işlerin iyice karıştığı lisesindeki öğrenci başkanlığı seçimleri sırasında verir. Şöyle diyelim: Gwyneth Paltrow, Jessica Lange, January Jones ve Bette Midler gibi ünlü oyuncuların da karakterleriyle birlikte devreye girmesini gerektirecek kadar karışıyor işler. Basit bir okul başkanı seçimi deyip geçmeyin…
Keskin zekalı Astrid karakteriyle Lucy Boynton da bu politik mücadele içindeki yerini alıyor. Ve aslında onun için her şey daha yeni başlıyor…
(Bu yazı ilk olarak Vogue Türkiye Eylül sayısında yayımlanmıştır.)