Şarkılarla yeraltına yolculuk (Hayır, yeraltı edebiyatı değil)

Yazı: Merve Boz

Dadanizm yine bir Pazartesi günü sevenlerine şarkılarla seslenmeye devam ediyor zira sıcak yataklarını arkada bırakanları bu zor günde yalnız bırakmaya gönlü el vermiyor. Meteoroloji kente karın geldiğini duyuruyor, duyurmasa bile ellerinizden anlaşılıyor, gazeteler yeraltına döşenmiş Marmaray’ın su kaçırdığını yazıyor. Astrolojide ise yeni ayı atlattık retrolara yelken açtıysak da NASA’dan hala haber alınamıyor. Ancak bir ihtimal daha var ki rahmetlinin deyimiyle “dışarısı buz gibi lapa lapa kar var benim için yanıyor”. Uzun lafın telgrafı, bu, şu anda bilemeyeceğimiz nedenlerden ötürü içleri yananlara son “evinize geri dönün!” çağrımızdır. Sıcak tondan seçilmiş perdeleriniz, geniş koltuklarınız, kahve makineniz ve şermin tüylü kedi yahut kedileriniz sizi geri istiyor. Bize gelince yaptığımız kutsal çağrıyı üç adet güzide “underground” temalı şarkıyla duvara çakmak kaydıyla yayındayız.

İlk şarkıda başka bir rahmetli sizi kentin en kalabalık kavşağında bekliyor olacak. Sahneyi yavaşlatan bir etkiye sahip olmakla birlikte kanı hızlandırabilir. Aklı çalıştırır, muhakeme gözeneklerini açar.

İkinci yeraltı işareti sizi evinizin yolunda ansızın yakalayacaktır. Bu şarkı hayatta kafanıza taktığınız kahve fallarında ters dönmüş başlar şeklinde önünüze çıkan ne kadar insan varsa hepsini “yaşandı bitti saygısızca” hissiyle silmenize yardımcı olacaktır. Bazen zor olduğunu bildiğimiz için hakkımızı “ustalara saygı” kuşağından yana kullandık.

Tüm yüklerinizden bir motherfucker çevikliğiyle kurtulmayı başardıktan sonra tek başınıza domestikliğin dayanılmaz hafifliğine kendinizi kaptırabilirsiniz artık. Yahut tam da hepsinden kurtulduğunuz için sokaklarda  başı boş gezinmeye cüret edebilirsiniz. Nasıl yapılması gerektiğini yeni nesil Mayer halıları size mırıl mırıl gitar gitar izah edecektir.

*Kapak fotoğrafı: Tabi ki Jules Verne, tabi ki Denizler Altında Yirmi Bin Fersah.