Üçüncü sezona doğru The Handmaid’s Tale

The Handmaid’s Tale’ın 6 Haziran’dan itibaren BluTV’de yayınlanmaya başlayacak üçüncü sezonuyla Dadanizm olarak erkenden buluştuk. Ve söyleyeceğimiz tek bir şey var: Kalplerde yeşermeye başlayan o umut dolu hisler boşuna değil. 

– Dikkat, az biraz spoiler içerebilir.-

Yolculuklar… Bitmeyen yolculuklar ve yola çıkmanın sonuçları. Dizinin 3. sezon prömiyerinde June, Emily ve Waterfordların hikayeleri, kaldığı yerden devam ediyor fakat bu kez her sahnede devrimin doğuşuna bir adım daha yaklaşıyoruz. Spoiler vermeden yeni sezonu en iyi anlatan cümle de herhalde bu: “Devrimin doğuşuna tanık olun!”

Uyanın! Sabahlar sona erdi!

Evet, bu cümle de yeterince iş görür.

Margaret Atwood’un 1985 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan The Handmaid’s Tale (roman Türkçeye Damızlık Kızın Öyküsü olarak çevrilmişti) bizi distopyanın en karanlık yerlerine çekerek aklımıza bile getirmek istemediğimiz bir senaryonun orta yerine bırakıvermişti. Korktuklarımızın yeryüzünü kapladığı bir gelecekte geçiyor hikaye. Amerika’da ikinci kez bir iç savaş yaşanmış, sular biraz durulur gibi olmuş ama ”gerçek” tarihte iç savaşa sebep olan kölelik, ”kurgu” olan bu ikinci savaşın ardından şekil değiştirerek geri gelmiş: Doğurgan kadınlar, damızlık olarak kullanılmaya başlamış…

The Handmaid's Tale (2)

Margaret Atwood’un kaleme döktüğü şekliyle zaten yeterince tüyler ürpertici olan bu distopik kurgu, Bruce Willer’ın yaratıcısı olduğu bu dizide daha da tekinsiz bir hale bürünüyor çünkü başrolde ELIZABETH MOSS var. Gülümsemesine asla güvenmemeniz gereken oyunculardan biri Elizabeth Moss. Jordan Peele’in son filmi Us’taki rolü bu savımızı haklı çıkarmıştı. Emin olun, üçüncü sezonda da ara sıra tatlı tatlı gülümserken göreceğiz onu. Haklı sebeplerden dolayı… Ama bu tedirginliğimizi dindirmeye yeterli değil. 

Elizabeth Moss’un canlandırdığı June (ya da nam-ı diğer Offred) karakterini çok kritik bir noktada bırakmıştık en son. Emily ile birlikte Gilead’den kaçacak gibi yapmış ama son anda verdiği bir kararla bizi de şaşırtmıştı. Düşündüğü bir şeyler varmış belli ki çünkü üçüncü sezon devrimin ayak sesleriyle açılıyor. Tabii her şey bir anda paldır küldür gerçekleşmeyecek; direniş uzun ve planlı bir yolculuğu da gerektiriyor June açısından. Zaten Gilead gibi bir yerde başka türlüsünün mümkün olmadığını da biliyoruz. Önceki iki sezona göre daha ağır adımlarla ilerliyor bu yüzden üçüncü sezonun ilk bölümleri… June derinden derine yolunu yapıyor. Davası bizim de davamız olduğu için ortalığı yıkıp geçsin istiyoruz ama tabii aksi ihtimaller de yüreğimizi sıkıştırıyor. Zaten dizinin atmosferi, Gilead’den gözüken gökyüzü gibi kasvetli; June adına korkmakta haklı olduğumuzu söyler gibi. Neyse ki o da temkini elden bırakmıyor. Herkesten şüphe ediyor; kimseye öyle kolay kolay güvenecek gibi değil. 

The Handmaid's Tale (1)

İkinci sezonun sonunda Emily’ye kaçması için yardımcı olmuş olsa da Lawrance’a da tam olarak güvenemiyor June. Yine çok haklı olarak… Ama Lawrence cephesinde de işler değişiyor. Şimdilik sebeplerini tam olarak çözemedik. Şaşırtmaya devam eden baş belası Serena Joy karakterinde de garip haller var… İzledikçe daha iyi anlayacağız.

The Handmaid's Tale (3)

June’un bu düzeni bozmak için etrafında örmeye başladığı sıkı ağlar üçüncü sezonun tamamını kaplayacak gibi. Bu sezondan izlediğimiz ilk üç bölüm bize bunun garantisini veriyor. Biraz umutla beraber… Ama biz yine de çok kapılmayalım. On üç bölümlük bu sezon kim bilir daha neler getirecek.

Üçüncü sezonun ilk üç bölümü 5 Haziran’da Hulu’da yayınlanacak. Amerika’da yayınlandıktan hemen sonra, 6 Haziran’da da BluTV’de.