Tiyatro Martı’nın “Uçlar” oyununa dadandık

Yazı: Natali Mekiker

Güzel bir tatil günü akşamında, tiyatro aşkına bendeniz yola koyuldum. Varılacak nokta: Beşiktaş Kültür Merkezi. İzlenecek oyun: Uçlar. İşte bu oyunla, 28 Ocak Salı akşamı Martı Tiyatro’nun kanatlarını açmasına tanıklık etmiş olduk.

Özyağcılar ailesi bünyesindeki Martı Tiyatro ilk vuruşta seçimini sosyal içeriği, içinde bulunduğumuz coğrafyaya uygun noktadan yapmış: kadın, kadının fiziksel ve ruhsal sömürüsü, bunun karşısındaki yalnızlığı. Pedofilinin “çocuk gelin” adı altında resmileştirildiği ve her gün kaldırım üstlerinde ölü kadın bedenleri görülmesinin sıradanlaştığı Türkiye’de şuurumuzu kaybediyoruz. Gerçek şu ki “namus temizliği” adı altında kadının varoluşu kirleniyor.

Genç ve yetenekli (klişe söz dizimi ama gerçek!) Zeynep Özyağcılar’ın temelini attığı ve adını özenle seçtiği Tiyatro Martı, yeni dönem Amerikalı yazar William Mastrosimone’nin dramı Uçlar ile tam bu bahsedilen konulara parmak basıyor.

Peki olay neyden ibaret? Seyir keyfini ve gizemini kaçırmadan kısa (?) bilgilerle şöyle özetlenebilir: Evlerinde huzur içerisinde yaşayan üç kız arkadaştan biri, Marjorie, bir sapığın (Raul) eve girmesi ve ona saldırmasıyla ölüm korkusu sebebiyle, şuursuzca ona itaat eder, her dediğini yapar. Ta ki olayın gidişatını ele geçirip, itaat ettiren olana kadar. Baştaki tecavüz karşısındaki çaresizliği bu sefer yerini hukuk karşısındaki çaresizliğe bırakır; çünkü Marjorie tecavüzden kıl payı kurtulmuş ve darp edilmekten çok darp etmiştir. Yani delili yoktur. Bu yüzden, oyuna da slogan olan acı ama gerçek cümle gelir: Mahkeme ancak ölü bir kadına inanır. İlerleyen dakikalarda oyuna dahil olan ev arkadaşları (Patricia ve Terry) ise Marjorie’nin yaşadığı dehşet verici bu olayın etkisi sonrası olaya kendi açılarından, kişiliklerinden bakmaya başlar ve bu noktadan itibaren Patricia hukuksal-toplumsal bilinci temsil ederken, Terry bireysel ezilmişliği, yalnız-temiz ruhu temsil eder. Hesaplaşmalar başlar.

uçlar1

Bu şahane olay örgüsünü somutlaştıran oyunculara gelince… Başrolde yüzüne aşina olunan Zeynep Özyağcılar var. Marjorie’nin kararlı, sert ve güçlü duruşu Özyağcıların vücudunda, sesinde, jest, mimik, kısacası her şeyiyle o kadar birebirdi ki sahneye atlayıp tebrik edesi geliyor insanın. Oyunun terk erkek oyuncusu Aydın Şentürk’ü seyrettikten sonra şahsen ben hüzünlendim çünkü böyle dinamik, deli bir oyuncuyu daha önceden keşfedememiş ve seyretmemiştim (adamın hep hastalıklı karakterleri oynamış olması tesadüf mü?). Devlet Tiyatroları’nda Kurban isimli oyundan Şentürk’ü tanıyanlar “onun oyunculuğunu beğenmemenin zaten imkansız olması” bakışıyla beni selamlayıp, pişmanlıkla kavrulmuş hüznümle beni baş başa bıraktılar. Ve diğer iki oyuncu: Bahar Çebi (Terry) ve Simge Defne (Patricia). Simge Defne bilimsel yaklaşımlı “mantık” temsili Patricia’yı boğdurmak isterken (yahu arkadaşın ölecekti, sen daha bilimi, ruhu, yaklaşımı açıklıyorsun!), Terry – ki benim favorimdi- kılığındaki Bahar Çebi büründüğü karakterin narinliğini, çekimserliğini, korkaklığını sadece bedenen değil, hareketleri ile de çok güzel sahneliyordu. Hele Raul ile sahnede baş başa kaldıklarında, her ürkmesinde boynundaki düdüğü ağzında alıp tir tir titremesi müthişti!

Oyunculuk müthiş, kostüm şahane, peki ya o sahne! Barış Dinçel’in emeğine sağlık! Bir daire içine yerleştirilmiş eşyalar, arka planda oyunun önemli bir öğesi olan şömine (ve duvarındaki fotoğraflar), sağ ve soldaki kapılar, cam önündeki ağaç ve o çalınası pembe buzdolabı… Bu görüntü güzelliğinin tamamlayıcısı olarak da şarkılar… Ve bu kadar sözün birleştiği noktadaki isim: Yıldırım Fikret Urağ, bu tadı damakta kalan oyunun yönetmeni. Urağ’ın işleri hakkında küçük de olsa fikir sahibi olan biri onun böyle bir yapımın içinde bulunmasının kaçınılmaz olduğunu tahmin edebilir.

Sonuç olarak sevgili okur, bırak işi gücü ve bir akşamını bu bir perdelik oyuna ayır. Hiç pişman olmayacaksın!

(Tiyatro Martı’yı buradaki Facebook sayfasından takip edebilirsiniz.)

(İkinci not: Başta BKM’de izledik dedik ama kafalar karışmasın, ekip sürekli başka yerlerde sahneliyor oyunu. Aman programa bakmaya ihmal etmeyin!)