Tünelin sonundaki ışık ve synth-pop’un eşlik ettiği bir sıkışmışlık: The Weeknd’in arafta çalan Dawn FM’i

2022’nin ilk haftasında geldi The Weeknd’in beşinci albümü Dawn FM. Tam olarak 51 dakika 49 saniyelik bir bebek… Kendisine dadanmak için geç bile kaldık aslında ama neyse, doğru yolu bulduk sonunda; tüm şarkılarıyla son zamanlarda dinlediğimiz en bütünlüklü albümlerden biri bu çünkü. Aramızda kalsın, The Weeknd’in zirvesinin bu olduğuna inanıyoruz. (Lütfen bu bilgiyi kimseyle paylaşmayın!). Dawn FM bizi gelecekten bir radyo kanalına götürüyor ama sanki distopik bir dünyada zafere ulaşmış bir albüm gibi.

Abel Makkonen Tesfaye ya da nam-ı diğer The Weeknd biliyorsunuz, son yıllarda epey üretken. Dördüncü stüdyo albümü After Hours’u yayınlayalı daha birkaç ay olmuşken girişiyor zaten Dawn FM’i kaydetmeye. After Hours, 2020’nin tüm talihsizliklerinin orta yerine düşmüş olsa da o koşullara rağmen büyük bir ticari başarı da yakalamıştı. Yine bir konsept altında ilerleyen albüm -adını 1985 tarihli Martin Scorsese filminden alıyor bu arada- kendini dağıtmış, başı gözü yarmış, her şeyi boşvermiş, özgüvenini de yitirmiş bir adamın sayıklamaları gibiydi. Gerçekten karşımıza da böyle çıkıyordu The Weeknd. 2020’de ve performanslarını sürdürdüğü 2021 yılında yüzünde kanlar, bazen de bandajlarla çıktı karşımıza. Böyle imaj mı olur dedik ama işte anlattığı hikayeyi tamamlamak içinmiş tüm bunlar.

The Weeknd GIF by AMAs - Find & Share on GIPHY

Bu konseptin peşinden gelen Dawn FM’i ise bunun bir devamı olarak görmek mümkün. Hatta albümün arafta kalma halini anlattığını söylüyor The Weeknd. ”Araf benim için, sıkışık bir trafikte tünelin ucundaki o ışığa ulaşmaya çalışmak gibi” diyor. Of bu sıkışmışlık, arada kalmışlık hissi daha iyi açıklanamazdı gerçekten… İşte bu albümü de, o tünele bir türlü ulaşamadığınız sıkışık trafikte, arabada çalan bir radyo kanalı olarak düşünün diyor. FM uzantısı oradan geliyor yani. Ve bu radyoda çalan şarkılarla birlikte bizi de kendi arafına, varoluşsal sorgulamalarına, hayatla hesaplaşmalarına ortak ediyor.

Bu albümde yine 80’lerden topluyor ilhamlarını The Weeknd. Bilim kurgunun 80’lerle birlikte ana bir tema haline gelmesinden olacak, fütüristik her ögede değişik synthler, disko esansları da duyuyoruz albüm boyunca. Tüm bu melodi ve yapıların The Weeknd’in tarzına ne kadar çok yakışmış olduğunu söylemeden de geçemiyoruz ve hemen bu harika albümün hikayesinin içerisinde ilerlemeye başlıyoruz.

Take My Breath GIF by The Weeknd - Find & Share on GIPHY

Öncelikle girizgah hemen bu albümün ne olacağını bize net bir şekilde anlatıyor, hatta albüm kapağı da buna dahil diyebiliriz. Belli ki bu albüm The Weeknd’in artık saçlarının ağardığı bir yerden geliyor. Fakat bu tema bize çok uzak değil. Ne kadar fütürist yapılardan, cyberpunk’tan uzak olsa da sevgili Nil Karaibrahimgil 2004’te “Dinle bak burası Nil FM, Nil Karaibrahimgil FM” diyerek bize kendi radyosunu tattırmıştı. Dawn FM de introsunda nasıl bir radyo olduğunun üstünden hafifçe geçiyor. Sonrasında müzik dur durak bilmiyor.

Synth-pop severler bu albümü bir an önce dinlesin deriz çünkü ayaklarımızı ritim tutmaktan alıkoyamıyoruz. Albümün ikinci parçası Gasoline, varoluşsal sancıların gece artan hallerini bizimle paylaşıyor. “Saat sabah 5 ve ben bir nihilistim, bundan sonra bir şey yok biliyorum” diyerek bizi içinde bulunduğumuz durumlardan çıkarıp günün ortasında felsefe yapmamıza sebep oluyor.

”Abel, çok derinlere indin, biraz dünyevi meseleler konuşalım” derseniz bir sonraki şarkıya geçebilirsiniz. Biraz daha “klasik” The Weeknd olarak karşımıza çıktığı bu şarkıda sevdiceğine “Beni sevmeni nasıl sağlayacağım?” diye soruyor. Sonra da “Al nefesimi” diyor ki bir sonraki parçaya, Take My Breath’e geçerken parçanın değiştiğini bile anlamıyorsunuz. İşte yeni albümcülük, işte hikaye anlatımı…

Take My Breath yine bizim deli divane aşık The Weeknd’in kalbinden kopmuş bir dance-pop şarkısı. Bunu daha önce gördük mü? Evet, gördük; bize ufak bir déjà vu yaşatıyor sanki. Mesela bunu dinlerken bir yandan da aklınızdan Can’t Feel My Face’i mırıldanabilirsiniz. Alın size el yapımı mashup remix. Bir sonraki şarkı ise birkaç hafta önce bir kliple karşımıza çıkan Sacrifice.

Sıra A Tale by Quincy’e gelince, bambaşka bir yere çekiliyoruz. Quincy Jones’un sesi karşılıyor bizi ve adından da anlayacağınız üzere, başlıyor hayat hikayesini anlatmaya. Muhtemelen röportaj kayıtlarından çekilmiş bir spoken word bu. Radyolarda hep şarkı çalacak değil ya; söyleşiler, konuşmalar, canlı yayına bağlanmalar da var burada.

Here We Go… Again ile birlikte yine hayat gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyor belli ki The Weeknd’in. (Her şeyini gösterdin bize be adam!) Tyler, the Creator’ın da katkılarıyla bol magazinli bu parçada bir şöhret olarak yaşantısından bahsediyor bize; afili fotoğraf çekimleri, billboard’lar, o meşhur Super Bowl performansı… (Bu ışıltılı hayatı sen seçtin be Abel.) Sonra bir şekilde eski sevgilisi Bella Hadid’e getiriyor lafı ve elbette, yeni yeni iddiaların yayılmaya başladığı, şimdiye kadar iki date’e çıktıkları tahmin edilen Angelina Jolie’yi (evet, yanlış duymadınız) anlatmaya başlıyor. Onun bir film yıldızı olduğunu belirtip duruyor, sanki biz bilmiyormuşuz gibi… Ne kadarı gerçek, ne kadarı hakkında çıkan dedikodulara birer gönderme ya da şuursuz sayıklama bilemiyoruz. Tyler, the Creator da evliliğin saçmalıklarından bahsediyor bu sırada bize. “Ben seni seviyorsam devlete ne canım?!” diyor.

Sonrasında da kanal sanki değiştiriyoruz. Every Angel is Terrifying tüyler ürpertici bir spoken word ile başlıyor. Yani hikayenin şiirsel bir yapıda müzikle ahenkli bir şekilde anlatılması desek de siz bunu lütfen rap diye anlamayın. Parçanın spoken word kısmı Rainer Maria Rilke’nin şiirinden alıntı. Bu şiir dini ögelerin kutsallığının ve güzelliğinin üstüne basarken bir yandan da onların ne kadar korkulabilir şeyler olduğunu bize hatırlatıyor. Her daim masum ifadelerle resimlenen melekler bile bazen korkunç olabiliyor bu şiire göre. Öte yandan, parçanın içinde müzik yapımcısı ve besteci Oneohtrix Point Never’ın parmağının olduğunu güçlü synthesizer efektlerinden rahatlıkla hissediyoruz.

Gasoline GIF by The Weeknd - Find & Share on GIPHY

Ve SON.

Nihai son mu bilemeyiz, galiba bu albüm dünyanın sonunda çalacak en son parçayla bitiyor, sanki dünya Jim Carrey’nin The Truman Show’daki son sözleriyle kapkaranlık uzayda yok olmaya hazırlanıyor. Zaten hiç var oldu mu ki bu dünya? Demiştik ya zaten The Weeknd bu albümde varoluşsal sorgulamalar peşinde diye… Neyse en azından tünelin sonundaki ışığa ulaşmış belli ki. Bu son şarkıda da The Truman Show vari bir filmde başroldeymiş gibi havalar takınıyor, Jim Carrey’nin filmdeki nihilist düşünceleriyle bize veda ediyor.

Albümün ana temasını bu sözler sayesinde son dakikada daha iyi anlıyoruz aslında. Bu varoluşsal sonsöz ise bir pop albümü için fazlasıyla derin, fazlasıyla düşündürücü. Bu düşündürücülükle albümü çok daha öteye, uzaylara taşıyor Jim Carrey. İki yıldır memleket ve dünya ahvalinden ötürü birçoğumuz kendi içimize döndük. Oturduğumuz yerde bazen çok fazla düşündük, bazen de yeteri kadar… Jim Carrey ise dünyanın sonu geldiğinde, dönüp şöyle arkana baktın mı diye soruyor bize. Daha fazla anlatmadan bu kısmı Jim Carrey’nin laflarından dinlemenizi öneririz aslında.

“Cennete gitmek için,
Cennet olmalısın,
Barış ve Huzur seninle olsun”