Tüm eleştiriler ve eleştirilmeyenlerle yeni Kendrick Lamar albümü: Mr. Morale and the Big Steppers

Kendrick Lamar popülerliğine rağmen karşımıza pek magazinle çıkan bir müzisyen değil aslında. Biz onu albümden albüme; arada yayınladığı single’ları ve zihinlere kazınan sahne performansları ile görüp durduk şimdiye kadar. Conscious rap başlığı altında tanımlayabileceğimiz müziğiyle hızlı hızlı zirveye tırmanırken her seferinde bizi de şöyle bir sarsıp salladı. Söz konusu hikaye anlatıcılığı olunca onun cephesinde her bir detay ince ince düşünülerek kurgulanıyor çünkü; hiçbir şey tesadüfi değil. Conscious rap’inin altında birçok siyahinin kolektif olarak yaşadığı büyük tarih yatarken hem müziğini hem sözlerini bu tarih gücüyle beslemekte. Tamamen siyah kültüründen doğan rap’in günümüz için önemli bir temsilcisi Kendrick. Bunu sadece tarihi anlatmakla yapmıyor tabii; müziğinden albüm kapağına, şarkı sözlerinden videolarına kusursuz bir bütün yaratıyor.

2012’de yayınlanan good kid, m.A.A.d. city büyük bir plak şirketinden çıkardığı ilk albümüydü ve hikayelerini neredeyse yaşatarak anlatması başarısını da hızlandırmıştı. good kid, m.A.A.d. city bir konsept albüm oluşu ve özgün hikaye anlatımıyla da çoğu rap albümden başka bir yol izlemişti. Hatta m.A.A.d. City Compton’da başlayan hayatının bir nevi otobiyografisi gibiydi. Albüm bizi bir aile yemeği anındaki tangırtılar ve dualarla karşılarken albümün kapağındaysa Polaroid’le çekilmiş bir aile fotoğrafındaki küçük Kendrick’i görüyoruz. Bir de yanında bir not var: “A short film by Kendrick Lamar”. Yani evet, albümle birlikte Kendrick’in hayatı bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden geçiyordu. Hem sadece mecazi anlamda da değil; gerçekten de kısa film çekiyor Kendrick.

Kendrick’in başarısının diğer yanı da buradan doğuyor zaten: Hikaye anlatımında hedefi 12’den vuran Kendrick bizzat kendi hayatından yeni yeni anlatılar çıkarırken sözler ve beat’ler arasında da muazzam bir uyum yaratıyor; daha doğrusu tüm bu detaylar birbirlerini besliyor, yükseltiyor daha da iyi bir noktaya taşıyor gibi.

2014 yılındaki Grammy Ödüllerinde Yılın Albümü de dahil olmak üzere good kid, m.A.A.d. city ile dört ayrı kategoride adaylık elde ediyor Kendrick. En İyi Rap Albümü kategorisinde de aday ama Macklemore bu ödülü kazanıyor. Kendrick Lamar’a yapılan bu “haksızlığı” kaldıramayan Macklemore hemen Kendrick’e mesaj atıyor sonra bu mesajı Instagram’ında da paylaşıyor: “Hırsızlığa uğradın. Senin kazanmanı istemiştim. Sen kazanmalıydın. Senin hakkını çalmam çok garip oldu. Bunu konuşmamda söyleyecektim ama donakaldım, araya müzik girdi” falan diye yazmış da yazmış. Gerçekten de beyazların toplumda öncelikli olmasına dair şarkılar yazan Macklemore’un bu ödülü alması çok talihsiz; o da belli ki white guilt dedikleri suçluluk duygusuyla dolmuş taşmış, hemen telefona sarılmış.

Kariyerinin başlangıcında Dr. Dre ve Lil Wayne gibi isimlerin desteğini alan Kendrick ne onları ne de biz dinleyiciyi hiçbir zaman yarı yolda bırakmadı. Şu zamana kadar en çok beğeni alan albümü ise To Pimp a Butterfly. Hikayesel ögelerin daha da derinleştiği bu albüm, bu sefer sinematografik değil; anlatı, karakterler ve karakterler arası konuşmalarla büyüyor. Siyahilere yönelik ırkçılık diğer albümde olduğu gibi bu albümde de Kendrick’in ana çıkış noktası. Sadece rap değil spoken-word olarak da tanımlayabileceğimiz anlatılar beklenmedik anlarda çıkan caz vari sample’lar veya müziklerle bezeniyor ve bir anda kendinizi diğer parçada bulabiliyorsunuz. Bu albümde caz da hiç olmadığı kadar ön planda: piyanist Robert Glasper, prodüktör/saksafoncu Terrace Martin ve basçı Thundercat, To Pimp a Butterfly’da çok daha “yerel”, sofistike ve bir yandan da rahatlamış bir hava yaratıyor. Hayatını ve siyahların Amerika’daki tarihini derinlikleriyle anlatan Kendrick ne magazine ne de dedikodulara pek yer vermeden de hikayesini anlatmayı başarıyor. (”Magazin magazin” derken aklımızda kimlerin döndüğünü tahmin edebiliyorsunuzdur elbette.)

İsimsiz derleme parçalarının (yani evet, demo’larının) bulunduğu untitled albümünün de büyük sükse yapması aslında o zamana dek yaptıklarıyla kendini kanıtlamayı başarmış olmasından. Kendrick Lamar’ın yaptığı her işin tarihe yazılacağını çoktan anlamıştık artık. 2017’de çıkarttığı DAMN albümünden sonra büyük bir nadasa geçiş yapan Kendrick’ten uzunca bir süre pek de ses çıkmadı ama. Ta ki bir sabah gözlerimizi yeni bir albümle açana kadar: Mr. Morale & the Big Steppers adlı fırından yeni çıkmış albümü kapak fotoğrafıyla bile çok şey anlatmaya muktedirdi.

Mr. Morale çok fazla sanatçıdan destek alıyor: Portishead’in vokali Beth Gibbons, Summer Walker ve Ghostface Killah, daha önceki albümünde de yer alan Thundercat gibi isimler bu albüme katkıda bulunanlardan. Lamar’ın partneri Whitney Alford’ın da We Cry Together gibi birkaç parçada anlatıcı olarak ismi geçiyor. Bu parça tanıdık geldiyse şaşırmayın. Zira yakın bir tarihten sample aldıkları Florence and the Machine parçasını duyacaksınız. Fakat parçadaki Taylor Paige’in verse’lerinin de hakkını vermek lazım. Birbirlerine sürekli sövdükleri We Cry Together’da söz konusu çiftin arasındaki kavgayı yaşıyor ve duyuyoruz.

Magazine uzak demiştik ya Kendrick, fakat kendisi okuyor bunun farkındayız. Father Time isimli parçada Drake ve Kanye’nin arasındaki anlaşmazlıktan sonra barışmalarını anlamsız bulurken bu konu hakkında kendisiyle yüzleşip iyileşmesi gerektiğini söylüyor; yani bir nevi problem onlarda değil, bende diyor. Fakat haberleri okurken Kodak Black hakkında olanları görmemiş sanırsak. Ya da kendisi iptal kültürünü pek de benimseyebilmiş biri değil anlaşılan. Çünkü birçok parçasında yer alan Kodak Black, 2016 yılında cinsel saldırı suçundan dolayı ceza almış. Bunun dışında federal silah davasına yönelik de 12 aylık bir hapis cezası bulunuyor. Cancel culture eleştirileri, homofobik ve transfobik küfürleri ve Kodak’ı albümüne taşımasıyla Kendrick son haliyle çokça eleştiriyi kendine çekiyor.

Savior parçasında rap parçalarında nasıl dilleri ısırarak artık kendilerini durdurduklarını, bir fikri söyleyebilmek için politik doğruculuk takınmanın da şart olduğunu söylerken “yeni dünya”dan bahsettiği N95 parçasında dinleyiciye “Neyi kişisel algılayacaksan algıla, hassaslıktan bıktım” diyor. Bir diğer parçada herkesin hassas olmasından şikayet ederken kendisinin sadece istediklerini rahatça ifade etmek isteyen masum bir rapçi olduğunu düşünebilirdik. Fakat Kodak Black’le olan iş birliği bunun politik doğruculuğun karşısında politik bir duruş olduğunu gösteriyor bize.

Kendrick’in bizi kızdırması bir yana, müzikalite ve özgünlük bakımından ödün vermiyor asla. Fakat To Pimp a Butterfly veya m.A.A.d city albümlerinin kalbimizde bambaşka bir yeri varken bu tahtların devirebileceğini pek de zannetmiyoruz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi çokça kişisel olan bu albümde çevresinden çok kendi içine dönüyor Kendrick. Daha önceki albümler yaşadıklarına dairken bu albümde yaşadıklarıyla birlikte düşündüklerine dalıyoruz aslında Kendrick’in. Bu bakımdan 2014’te elinden En İyi rap albümünü kaydırıveren Macklemore’un tarzına benzetebiliriz biraz çaba göstersek. Kendrick, daha iyi bir baba olmak isteyişini, adını anmak bile istemediğimiz pandemiyi, daha iyi bir partner ve siyah topluluk üyesi olmak istediğini anlatıyor bize.

Tam da bu noktada, bireyselliğinden ötürü içine girmesi biraz daha zor bir albüm olabilir Mr. Morale and the Big Steppers. Bilhassa melodik ve ritimsel anlamda böylesine ters köşe yapmışken onun hikaye anlatıcılığının sürükleyiciliğine bir kere kapılmışken albümden kopmak da zorlaşıyor. Acaba bir sonraki albümde bizi başka neler bekliyor?