
2018’de, modadan geriye kalanlar
Adet yerini bulsun: 2019’a başlamadan önce 2018’de neler olduğuna bir bakmak gerek. Ama bu sefer derin suralara dalmak yerine, moda dünyasının hakimiyetindeki sahillerde yüzmeyi tercih ettik. 2019’da da bir şekilde bize dadanacağına inandığımız dört başlığı sizlerle de paylaşalım.
Logoculuk
Devir değiştiğine göre, logo da değişsin. Christopher Bailey’nin ardından Burberry’i fetheden Ricardo Tisci’nin ilk hedefi markanın logosunu değiştirmek oldu. Bu esnada Hedi Slimane ise hangi markanın logosunu değiştireceğini düşünüyordu. Ve en sonunda Céline’in bünyesinde bu fırsatı buldu. Céline’in bütün sosyal medya tarihini sıfırlayan ve e’nin üzerindeki aksanı emekliye ayıran Slimane, hazırladığı koleksiyonda ise Saint Laurent dönemine ait referansları yüzümüze çarpmaktan kendini alamadı. Tabii Phoebe Philo hayranları yeni Celine’i pek de sıcak karşılamadı.
Tasarımcı transferi olmadan logo değiştiren bir diğer marka ise Balmain idi. Sekiz yıldır Balmain’in kreatif direktörlüğünü yürüten Olivier Rousteing, modaevinin benimsediği gelenekleri “yıkmak için yıkmayacağını”, fakat artık zamanın değiştiğini ve Balmain’in de artık daha güncel bir kimlikle yola devam etmesi gerektiğini açıkladı.
#MeToo
Tacizcilere yer yok. 2018’in bize kattığı en önemli iki akım; Time’s Up ve Me Too oldu. Bir Hollywood devi sayılan Harvey Weinstein hakkında su yüzüne çıkan inkar edilemez gerçekler ışığında ortaya çıkan bu akımlar, artık kadınların cinsel tacize karşı sessiz kalmayacağının en büyük göstergesi oldu. Sosyal medyanın gücünün doğruya ve iyiye kullanıldığı bu akımlar, sormaktan çekinilen birçok sorunun yüksek sesle dile getirilmesine yol açtı.
2018 yılında düzenlenen Altın Küre Ödül Töreni’ne katılan isimlerin birçoğu, Time’s Up akımına dair farkındalık yaratabilmek adına, siyah giydiler.
Sosyal medyadan beslenen feminizm akımlarının moda dünyasına sıçraması an meselesiydi. Yükselişe geçen bu akım, kısa bir süre sonra moda markalarının üzerinden prim yaptığı yeni bir tüketim alanına dönüştü.
Başlangıç noktası:
Dior’un İlkbahar / Yaz 2017 koleksiyonuna dahil ettiği “We Should All Be Feminist” yazılı tişörtü 710 dolardan satışa sunuldu.
Kürklere veda (zamanı gelmişti!)
Artık tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer kürkçü dükkanı değil. Öyle ise de bu kürklerin gerçek olmayacağı aşikar. Ricardo Tisci’nin direksiyonu ele almasıyla birlikte kürke veda eden Burberry, yeni lüksün sorumluluk sahibi ve çevre dostu olması gerektiğinin altını çizdi. Etik konusunda sınırları aşmayı sevse de marka olarak etik bir yol seçip kürkten vazgeçen bir diğer tasarımcı ise John Galliano oldu. 2019 yılından itibaren DKNY da kürk kullanmayacağını açıkladı. Ve tabii Coach da bu listeye vakit kaybetmeden adını ekletti.
Kürk kullanımınına uzun zaman önce veda eden ve hatta hiç kullanmayan diğer markalar ise Calvin Klein, Stella McCartney, Michael Kors, Gucci, Giorgio Armani, Vivienne Westwood ve Ralph Lauren.
Diet Prada
Sosyal medyanın ve moda dünyasının Uğur Dündar’ı Diet Prada, taklit olan her şeyi gün yüzüne çıkarmak adına sosyal medya silahlarını kuşandılar. Tony Liu’nun ve Lindsey Schuyler’in zekasının sosyal medya yansıması olarak karşımıza çıkan Diet Prada’nın en büyük avı ise Dolce & Gabbana oldu. En azından 2018 yılı için. Dolce & Gabbana’nın Shangai defilesini iptal etmesine yol açan büyük darbe, aslında hali hazırda nefret edilen Stefano Gabbana ve Domenico Dolce için ödenmiş küçük bir bedeldi. Aralık ayını sonlandırmadan önce Gosha Rubchinskiy’nin mesajlaşmalarını sosyal medyaya taşıyan Diet Prada’nın son harekatı, iyi bir haber uğruna ne kadar ileri gidebileceklerinin göstergesi.