78. Venedik Film Festivali yıl boyunca dadanacağımız filmler eşliğinde ufukta gözüktü

Bu sene 1-11 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan Venedik Film Festivali, 2021’in (hatta son birkaç senenin) dört gözle beklenen yapımlarından oluşan zengin seçkisiyle şimdiden sinemaseverlerin kalp atışlarını hızlandırmaya başladı. Bilimkurgu efsanesi Dune’dan, kadrosundaki yıldız isimleri sayarken bile heyecanlandığımız The Last Duel’a oradan da Jane Champion imzalı The Power of the Dog’a göz gezdirirken bile sabırsızlanıyor insan. Birbirinden iddialı yapımları konuk edecek ve jüri başkanlığını usta yönetmen Bong Joon-ho’ın üstleneceği Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapacak filmlerden oluşan ufak bir seçki ile karşınızdayız bu yazımızda. Çünkü festival ufukta gözükmeye başladı bile…

Bu yıl 78.’si düzenlenecek olan Venedik Film Festivali her sene, Cannes Film Festivali ile beraber sinema dünyasında ilk kez görücüye çıkacak birçok yapımı seçkisinde konuk ediyor bildiğiniz üzere. Bir yandan da bu sene düzenlenen bütün festivalleri, etkinlikleri daha bir sabırsızlıkla bekliyoruz çünkü hepimizi hem fiziksel hem psikolojik olarak tarumar eden pandemi yüzünden her biri burnumuzda tüttü diyebiliriz. Venedik Film Festivali de (büyük ihtimalle) fiziksel olarak gerçekleşecek, dolayısıyla bu da ayrı bir sevinç kaynağı bizler için. Midemize ağrılar sokan ülke gündeminin arasında, işte böyle ufak şeylerle mutlu olmaya çalışıyoruz biz de. Neyse, biz en iyisi yaramızı daha fazla deşmeden festivale dönelim ve sizi de detayları hakkında bilgilendirmeye başlayalım.

Bu yılın Ana Yarışma jürisinde birbirinden yetenekli ve de sevilen isimler bulunuyor; jüri başkanlığını yapan, Parasite’in yaratıcısı Bong Joon-ho’ya Nomadland ile 2020’ye damga vuran (ve kalbimizi çalan) Chloé Zhao, Cannes Film Festivali’nde prömiyerini yapan Benedetta filminin başrolünde yer alan Virginie Efira’nın yanı sıra Alexander Nanau, Sarah Gardon gibi yıldızlar eşlik ediyor. Horizons bölümünün jüri başkanlığını üstlenen isim ise Jasmila Žbanić olurken, sadece “ilk filmler”in yarıştığı Geleceğin Aslanı ödülünü seçecek jüri başkanlığında da Uberto Pasolini bulunuyor. Festivale bu yıl ayrıca Horizons Ekstra bölümünün de eklendiğini hatırlatarak artık merakla beklediğimiz yapımlara doğru yol alalım birlikte. Kristen Stewart’ın resmen Prenses Diana’nın bir kopyası olduğu Spencer filmi, Ridley Scott imzalı, Matt Damon, Jodie Comer, Adam Driver gibi isimlerin yer aldığı The Last Duel ve Denis Villeneuve uyarlaması Dune gibi beklentilerimizi arşa çıkartan filmlerin yer aldığı seçkimizle sizi baş başa bırakalım.

Madres Paralelas (Yönetmen: Pedro Almodóvar)

Pedro Almodóvar ve Penelope Cruz ikilisini yeniden bir araya getiren bir yapım Madres Paralelas. Aynı zamanda festivalin açılış filmi olan Madres Paralelas (evet, adını ‘paralel anneler’ diye çevirebiliriz), aynı gün aynı hastanede doğum yapan iki kadının, Janis ve Ana’nın hikayesini anlatıyor. Penelope Cruz’ın hayat verdiği Janis, bu hamileliğinden herhangi bir pişmanlığı olmayan ve orta yaşlı bir bekar anne olarak; Milena Smit’in canlandırdığı Ana ise Janis’e göre daha genç, pişman ve korkmuş bir bekar anne olarak karşımıza çıkıyor filmimizde. Hastane koridorlarında tesadüfen tanışan bu ikili arasında beklenmedik ve de güçlü bir bağ oluşuyor. Biz de bu sağlam dostluğun ve iki kadının ortak sayılabilecek kaderine tanık oluyoruz böylelikle. Madres Paralelas, 1 Eylül’de Venedik’te prömiyerini yaptıktan sonra 10 Eylül’de de İspanya’da vizyona girecek.

The Last Duel (Yönetmen: Ridley Scott)

Çekimleri Fransa ve İrlanda’da gerçekleşen The Last Duel, gerek kadrosuyla gerekse gerçeklere dayanan çapıcı hikayesiyle yılın en çok beklenen yapımlarından biri şüphesiz. Eric Jager’ın The Last Duel: A True Story of Combat by Combat in Medieval France isimli romanından, Ridley Scott yönetmenliğinde beyazperdeye uyarlandı The Last Duel. Scott, bu sonbahara hem House of Gucci gibi hem de The Last Duel gibi birbirinden iddialı yapımlarla damga vuracak gibi duruyor. Ama The Last Duel, muhtemelen Lady Gaga faktörüyle daha çok ses getirecek gibi gözüken House of Gucci’den bir ay önce görücüye çıkacak; ilk gösterimini Venedik’te yaptıktan sonra 15 Ekim’de de tüm dünyada vizyona girecek.

14. yüzyıl Fransa’sında geçen film, Norman şövalyesi Jean de Carrouges (Matt Damon) ve Norman beyi Jacques le Gris’nin (Adam Driver) olaylı düellosuna ışık tutuyor. Eski ve yakın dost olan bu ikilinin bir düelloya tutuşmalarının sebebi ise Carrouges’in eşi Marguerite (Jodie Comer). Carrouges, İskoçya’da bir savaşa katılıyor ve bu sırada le Gris ile Marguerite tanışıyor. Carrouges savaştan döndüğünde ise Marguerite, le Gris’nin kendisine tecavüz ettiğini iddia ediyor. Hal böyle olunca ortalık karışıyor ve iki şövalye bu durumun çözülmesi için dönemin Fransa kralı VI. Charles’a başvuruyor. Charles’ın emriyle ikili arasında 1387 yılında, Avrupa tarihindeki son yasal düello gerçekleşiyor. Filmin yazar kadrosunda, oyuncular arasında da yer alan Ben Affleck ile Matt Damon’ın bulunduğunu da hatırlatalım. Ve elbette Killing Eve’in sevimli saykosu Villanelle’i ikonik bir hale getiren, Emmy ve Bafta ödüllü aktris Jodie Comer’a da değinmeden geçmeyelim; muhtemelen kendisinin ismini bu sene televizyon ödüllerinin yanı sıra sinema ödüllerinde de sık sık duyacağız gibi. Kim bilir, belki bir Oscar adaylığı bile kapar Jodie…

Spencer (Yönetmen: Pablo Larraín)

Kristen Stewart’ın resmen Prenses Diana’ya dönüştüğü ilk görseli gördüğümüzden beri gözümüz yollarda beklediğimiz Spencer filmi de 78. Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapacak büyük yapımlardan. İngiliz kraliyet ailesinin kendisine karşı sergilediği tutumdan dolayı tüm dünyanın Prensesi olmuş Diana Spencer’ı merkezine alan bir başka yapım olan Spencer’ın yönetmen koltuğunda Pablo Larraín oturuyor. Diana’nın Prens Charles ve ailesi ile Norfolk’taki sarayda geçirdikleri son Noel tatiline odaklanan film, Diana – Charles evliliğinin son demlerini gözler önüne seriyor. Hüzünlü ve bahtsız Prenses’imizin hem Charles’dan hem de kraliyet üyeliğinden vazgeçmeye karar verdiği zamanları izleyeceğiz anlaşılan. Başta Kristen Stewart’ın performansı olmak üzere her bir detayı merakla beklenen Spencer’ın vizyon tarihi ise henüz belli değil.

The Lost Daughter (Yönetmen: Maggie Gyllenhaal)

The Lost Daugher ile, bugüne kadar oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Maggie Gyllenhaal’ın ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimine şahit olacağız. Elena Ferrante’nin aynı isimli çok satan romanına, senaryo kısmına da katkı yaparak beyazperdeye taşıyor Gyllenhaal. Üstelik filmin kadrosunda da bizi her performansıyla büyülemeyi başaran Olivia Colman ile son zamanların en haklı yükselişlerinden birini yaşayan Dakota Johnson’ın yanı sıra Jessie Buckley ve Peter Sarsgaard gibi isimler de yer alıyor. The Lost Doughter, Leda isminde bir üniversite profesörünün yaz tatilinde tanıştığı Nina ile beraber kendini ve saklı tuttuğu travmalarını, hislerini keşfetme hikayesini anlatıyor. Leda, tatil amaçlı çıktığı bu seyahatinde birçok duygu karmaşası yaşıyor ve hayatında olup bitenleri sil baştan gözden geçiriyor. Daha şimdiden Colman’ın şahane bir performans sergilediğine inancımız tam, o nedenle The Lost Daugter’ı da listemizin üst sıralarına yerleştirdik bile.

Dune (Yönetmen: Denis Villeneuve)

Yeni Dune uyarlaması hakkında bildiklerimizi daha önceden sıralamıştık ama festival şerefine bir kere daha dadanalım: Frank Herbert’in, bilimkurgu edebiyatını kasıp kavuran serisi Dune, ilk defa 1984 yılında David Lynch tarafından beyazperdeye taşınmıştı hatılarsanız. Lynch gibi bir sinema dehasının da etkisiyle bu efsane bilimkurgu serisinin filmi de (her ne kadar serinin fanatik tutkunları tarafından çok da beğenilmese) bir kült haline gelmişti zaman içinde. İşte 78. Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini gerçekleştirecek yeni Dune uyarlamsı da bu saydığımız (ve daha sayamadığımız) birçok nedenden ötürü son birkaç yıldır merakla beklenen yapımların başında geliyor diyebiliriz. Pandemi şartlarından ötürü gösterim tarihi de ertelendikçe ertelenen Dune’u bu defa sinemaya uyarlayan isim ise Denis Villeneuve oldu. Kendisi hem cesareti hem de filmine seçtiği oyuncu kadrosu sebebiyle alkışları toplasa da, şüphesiz yüksek beklentiler sebebiyle birçok eleştiriyle de karşı karşıya kalacak. Timothée Chalamet, Zendaya, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Josh Brolin, Stellan Skarsgård gibi birbirinden yetenekli yıldızların yer aldığı bu uyarlama, bu defa iki filmden oluşacak. Şu ana kadar yayınlanan fragmanlar ve görsellerle heyecanımızı arşa çıkaran ilk filmin vizyon tarihi ise 15 Ekim.

The Power Of The Dog (Yönetmen: Jane Campion)

Bu yıla, yani Julia Ducournau Altın Palmiye’yi kazanana kadar kadar, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kucaklayan tek kadın yönetmen olarak anılıyordu Jane Campion (The Piano ile bu unvanı kazanmıştı kendisi). Bu nefis filminin yanı sıra The Portrait of a Lady, An Angel at My Table gibi filmlerle de sinema dünyasındaki yerini iyice sağlamlaştıran Campion’ın merakla beklenen son filmi de Venedik’te ilk gösterimini gerçekleştirecek. The Power of the Dog ismindeki bu filmin hakları Netflix’te bu arada, yani muhtemelen festivalin ardından da Netflix semalarında yerini alacak.

Başrollerinde Benedict Cumberbatch, Kristen Dunst, Jesse Plemons gibi her işini sıkı sıkıya takip ettiğimiz, birbirinden yetenekli oyuncular bulunuyor. Thomas Savage’ın romanından uyarlanan film, bir Western dramı olarak tanımlanıyor. Montana’da bir çiftliğe sahip olan Phil ve George adındaki iki kardeşin hikayesini anlatıyor The Power of the Dog. Kardeşlerden huysuz, sevimsiz ve de acımasız olanına yani Phil’e Cumberbatch; daha sessiz, sakin ve kendi halinde olanına yani George’a ise Plemons hayat veriyor. George’un Rose ismindeki genç bir kadınla olan beklenmedik evliliğinden oldukça rahatsız olan Phil, deyim yerindeyse kardeşine karşı bir savaş açıyor ve bu yabancı kadını çiftliğinden göndermeye çalışıyor. Bu arada Kristen Dunst’ın canlandırdığı Rose karakteri için filmin hazırlık sürecinde Elisabeth Moss’a teklif götürülmüş ama yetenekli aktris yoğun takvimi sebebiyle rolü geri çevirmek zorunda kalmıştı hatırlarsanız. The Power of the Dog, dünya prömiyerini Venedik’te gerçekleştirdikten sonra da New York Film Festivali’ne, Centerpiece Seçkisi’ne konuk olacak.

Last Night in Soho (Yönetmen: Edgar Wright)

2017’de yayınlanan Baby Driver ile dikkatleri üzerine çeken yönetmen Edward Wright’ın son uzun metrajlısı olan Last Night in Soho ile 1960’lar Londra’sına bir yolculuğa çıkacağız. Başrollerinde The Queen’s Gambit ile geçtiğimiz ödül sezonuna damga vuran Anya Taylor-Joy’ın yanı sıra Thomasin McKenzie, Matt Smith, Jessie Mei Li, Terence Stamp gibi isimler yer alıyor. Wright’ın merakla beklenen bu gerilim filmi, moda tutkunu olan Sandy’nin, zamanda yolculuk edebilmesi sebebiyle, tarihin tekinsiz sokaklarında kayboluşa şahit oluyoruz. Bu yolculuğu sırasında hayranı olduğu şarkıcı Jack ile tanışan Sandy, kısa süre sonra geçmişin tahmin etmediği kadar tehlikeli kollarında buluveriyor kendini. Last Night in Soho, 22 Ekim’de vizyonda.

Scenes from a Marriage (Yönetmen: Hagai Levi)

Venedik Film Festivali’nin Yarışma Dışı (TV) seçkisinde yer alan Scenes from a Marriage’in başrollerinde Jessica Chastain ve Oscar Isaac bulunuyor. HBO yapımı bu mini dizi, Ingmar Bergman’ın gözdelerinden olan Scener ur ett äktenskap‘ın bir başka uyarlaması. Dağılmakta olan bir evliliğe yakından bakan ve elbette başta evlilik kurumu olmak üzere ilişkiler, aşk, boşanma gibi konularla içli dışlı ilerleyen bir gidişata sahip. Hali hazırda birer tane dizi ve film uyarlamasına sahip olan Scenes from a Marriage, bu defa Hagai Levi imzası taşıyor. Köklerinin sağlam oluşu, kadrosunun göz doldurması ve bir HBO yapımı olması sebebiyle senenin merakla beklenen dizilerinden biri olarak bize göz kırpan bu mini dizi Eylül’de yayınlanmaya başlayacak.

Halloween Kills (Yönetmen: David Gordon Green)

Meşhur Halloween serisinin 12. filmi olan Halloween Kills 2018 tarihli Halloween’in bıraktığı yerden devam ettiriyor hikayeyi. Bu filmin de yönetmenliğini David Gordon Green üstleniyor. Senaryosu ise Scott Teems ve Danny McBride’a ait. Laurie Strode karakterinin, 40 yıl önce kendisini ve ailesini öldürmeye çalışan maskeli katil Michael Myers’la yüzleşmesini konu ediyor bu yeni film. Evet, yani Laurie’nin yüzü bir türlü gülmüyor; maskeli katil yine yeniden gelmenin yolunu bir şekilde buluyor. Haluk Bilginer’in de ufak bir rolle yer aldığı filmde Jamie Lee Curtis yine ELBETTE başrolde. Halloween Kills, Venedik’teki prömiyerinin ardından 15 Ekim’de vizyona girecek.

The Hand Of God – Paolo Sorrentino

Paolo Sorrentino’nın yapımcılığını üstlendiği, yazdığı, yönettiği ve “çok kişisel” olarak tanımladığı The Hand of God, duyulur duyulmaz büyük ses getirmişti. Hatırlarsanız filmin ismi, fulbol efsanesi Diego Maradona’nın lakabıyla aynı olunca Maradona’nın bir avukatı filme dava açmıştı. Daha sonra da filmin yapım şirketi Netflix de filmin futbolla ve Maradona ile bir ilgisi olmadığını, Sorrentino’nın hayatından ilham alan bir hikaye olduğunu belirtmişti. Ve evet, film hakkında bildiklerimiz de bunlardan ibaret kalmıştı. Sorrentino’nın büyüdüğü Napoli’de geçeceğini bildiğimiz bu çok kişisel filmin vizyon tarihi tam olarak açıklanmamış olsa da, Venedik’teki prömiyerinin ardından Netflix’te yer alması bekleniyor.